El-Latif Esması İle Hakka Münacat İstiridyede inciyi, arıda balı verensin. Kuru ağaç gövdesine çiçekli dalı verensin. Küçük tırtıl salya salya örüp kozasını ölür; Dilediğin kullarına ipekten şalı verensin... Yârabbi Latifsin Yâ İlâhî, lütfedersin kullarına Aklımızın ermediği en ince yollardan., En ince işlerin inceliğinde Çiçekler devşirip kuru dallardan Kuru gönüllere aşk gönderirsin... Sen verirsin Yârab, sen verirsin Yaratılmışların bilip de ihtiyacını, Sezilmez inceliklerle gönderirsin... Lûtfunda öylesine latifsin ki ey İlâh, Bilmeyiz nerden gelir gönlümüze bu 'erâh?.. En zor işler en ince çizgisiyle belirir Latif vasfından esen bir meltemle gönülde, Çile sabrın zirvesi olur iken bülbülde, Lûtfundur latîf-latîf açan tomurcuk gülde... Veren sensin akıla, akıl almaz hülyayı, Kimler çözebilmiş ki bir damlacık rüyayı?.. Yumruk kadar bir beyin nasıl olur çatlamaz, Nasıl girer bunca şey bu yumağın içine? Sıralanan şeyleri bir kerecik atlamaz, Alır götürür bizi hayâlin kanadıyla Kafdağı'nın ardına, ya da Çin-i Mâçine... An olur, geçmişteki yaşananı sıralar, Çözülür yumak yumak bellekte hatıralar... Akıl almaz incelikle serersin idrâkimize, Düşünce devreder durur içimizden içimize... Lütfeden sensin İlâhî Bilip ihtiyacımızı. Paylaştıkça büyütürsün sevincimizi git gide, Bölüştükçe küçültürsün acımızı... Bilirsin en ince işleri, En ince noktasına kadar. Sezersin ihtiyacımız olan en ince sezişleri, Latifsin, büyüktür lütfün sonsuz kudretin kadar.