El-Bais Esması İle Hakka Münacat Nîmet senin, lûtfun ile yüzümüzü güldürensin, Hikmet senin, bir zamanı bin mekâna böldürensin, el-Bâis sensin İlâhî, diriltirsin ölenleri; Haşre diriltmek üzere dirileri öldürensin... Yârabbi!.. Sende gizli "Bas ü badel-Mevt'm sırrı, Ölüm bir son değildir, biliriz Yârab... Elbette mîzân kurulup, verilecek hesab; Sanırlar ki öldük de kurtulduk, Zannederler ki kabirde huzuru bulduk... Unutup da Yaratanı zulmederler, kibrederler, Alır yetimin hakkını, haram-helâl demez yerler. Düşünmeden encamını bunca irtikâb, ihtikâr, Sanırlar ki, her yapanın kalacaktır yanına kâr. Umursamadan bir lâhza ulu Rabbin gazabını, Çekecektir kıyamete kadar kabir azabını... Ve emrinle dirilecek cümle ölüler bir anda, Ademden son insana, hepsi aynı zamanda. Ağaçsız, engebesiz o Meydân-ı Arasat Üzerinde ameller bir bir edilir hasat... İlâhî emir ile İsrafil üfler Sûra, Baş açık, yalınayak herkes varır huzura... Yârabbi, ba'sedersin bil cümle ölüleri, Kimse kımıldayamaz ne geri, ne ileri. Ne ihtilas günüdür, ne irtikâb günüdür, Kurulur ulu mîzân, o gün hesâb günüdür... Herkesin elindedir gayrı amel defteri, Herşey ayandır sana, ne şâhid ne müfteri... Her uzvumuz apaçık eder suçunu beyân. Senden gizli ne var ki? Her fiil sana âyân. Bizlere o mahşerde görünme celâlinle, Muhammed aşkına Yârab, lûtfeyle cemâlinle... Mağfiret et bizlere Gafur vasfınla Yârab, Merhametin olmazsa, orda hâlimiz harâb... Dirilip kıyamette, kıyam eder ölüler; Nedir bu başıboşluk, uslanın ey deliler!..