Ebu Bekri Sıddık kimdir

Konusu 'İslam büyüklerinin hayatları' forumundadır ve Beyza tarafından 26 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Beyza

    Beyza Moderatör

    Ebu Bekr i Sıddık kimdir hayatı
    Hz. Ebu Bekri Sıddık hayatı halifelik dönemi,yaşamı ,
    Resullullah s.a.v yol arkadaşı Hz. Ebu Bekri Sıddık

    Hz. Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh), Peygamberlerden sonra insanların en üstünüdür. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimizin kayınpederidir. Müminlerin annesi Hz. Âişe’nin babasıdır. Eshab-ı kiramın en üstünü, Aşere-i mübeşşerenin birincisidir. Resulullahın hicrette mağara arkadaşı ve ilk halifesidir.

    Cehennemden azat olduğu, çeşitli hadis-i şeriflerde bildirildiği için, (Atik), yani (azat olmuş adam) da denir. Resulullahın miracını işitir işitmez inanarak kâfirleri şaşkına çevirdiği için, Allahü teâlâ (Sıddık) ismini vererek şereflendirdi.

    Beyaz yüzlü, zayıf, nurlu bir zat idi. Kureyş ahalisinin ileri gelen büyüklerinden ve sözü tutulanlarından idi. Müslüman olmadan önce de, çok afif, ağırbaşlı, doğrulukla meşhur idi. Hayatında şarap içmemiş, şiir söylememişti. Mekke’nin sayılı tüccarlarından olup, pek zengin idi. Çok hayır yapar, iyiliği severdi.



    İman etmeden önce, Resulullah ile gençlik arkadaşı idi. Birbirlerini çok severlerdi. Ticaret için gittiği yerlerde, ahir zaman Peygamberinin geleceğini, kendisinin Ona sahabi olacağını, kâhinlerden ve âlimlerden çok işitmişti. Resulullah çağırınca, seve seve hemen iman etti. Annesi Ümmül-Hayr da, ilk iman edenlerdendir. Fakat babası Osman, ancak Mekke’nin fethinde , çok yaşlı iken iman etti. Eshab-ı kiram arasında, babası, anası ve çocuklarının ve torunlarının hepsi iman eden, Hz. Ebu Bekir’den başka kimse yoktu.

    Resulullaha fevkalade sıdkı ve sevgisi vardı. Herkesi imana çağırırdı. Hz. Osman, Zübeyr, Abdurrahman bin Avf, Sa’d bin Ebi Vakkas, Talha, Ebu Ubeyde bin Cerrah gibi üstün Sahabiler, Hz. Ebu Bekir’in çağırması ile imana geldi.

    Mekke’de iken ve hicret ederken ve Medine’de her gazada ve harp olmayan zamanlarda Resulullahın yanından ayrılmadı. Bir iki defa izin ile ayrılmıştır. Resulullahın sadık dostu ve sır arkadaşı ve her işinde müsteşarı idi. (Allahü teâlâ, beni dört vezir ile kuvvetlendirdi. İkisi melektir. Bunlar, Cebrail ve Mikail’dir. İkisi de insandır. Bunlar, Ebu Bekir ve Ömer’dir) hadis-i şerifi, şerefinin yüksek olduğunu göstermektedir. Eshab-ı kiram, Resulullahın yanında, halka olarak otururlardı. Resul aleyhisselam, sağ yanına Hz.Ebu Bekir’i, sol yanına Hz.Ömer’i oturturdu. Ebu Bekri Sıddıkın üstüne ve yok iken onun yerine, kimseyi oturtmazdı. Yeri boş kalırdı.

    Güzel huyları, cesareti, cömertliği, ilmi, zekası ve hele takvası Sahabenin hepsinden fazla idi. Hz.Ali, (İçimizde en cesur Ebu Bekir’dir) buyurdu.

    Resulullah efendimiz vefat ettiği gün, Ona olan aşkından Hz. Ömer’in aklı gidip, (Kim Ona öldü derse boynunu vururum) diyerek kılıcını çekti. Herkes, üzüntüden ve Ömer’in bu halinden korktuğu halde, Ebu Bekri Sıddık büyük cesaret ile aslan gibi ortaya çıkıp, (Resulullahın her insan gibi öleceğini) bildiren âyet-i kerimeyi okudu. Tesirli sözleri ile, nasihat ederek, halkı sükuna ve huzura getirdi. Müminlere teselli verdi.

    Eshab-ı kiramın sözbirliği ile halife seçilip, önce, mürted olan bedevilerle ve Peygamber olduklarını söyleyerek cahil köylüleri aldatan Esved-i anesi ve Müseylemetülkezzâb ve Sicah hâtun ve Tuleyhat ibni Hüveylid ile ayrı ayrı harb edip, hepsini perişan etti. Hire ve Enbâr şehirlerini feth etti. Halid bin Velid ve Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretlerini büyük ordu ile Şam’a gönderdi. Din-i İslamı yeniden düzene koydu ve kuvvetlendirdi.

    Zekası şaşılacak kadar çoktu. Bir gün Resul aleyhisselam, (Allahü teâlâ, bir kuluna, dünya ile ahiretten hangisini istersin dedi. O kul, Rabbimin yanında olan nimetleri isterim dedi) buyurunca, Resulullah efendimizin vefat edeceğini hemen anlayıp çok ağladı. Eshab-ı kiram, Hz.Ebu Bekrin bu çabuk anlayışına şaşıp kaldılar.

    Resul aleyhisselam, (Kur’an-ı kerimi en çok bilen, imam olur) buyurmuştu. Vefat edeceği zaman, Hz.Ebu Bekrin imam olmasını emredince, Eshab-ı kiram arasında, Kur’an-ı kerimi en çok anlayanın kendisi olduğu haber verilmiş oldu.

    Hadis-i şerifleri ve Resulullahın edeplerini en çok bilen o idi. Kur’an-ı kerimi ezbere bilirdi. Eshab-ı kiram, sıkıştıkları şeyleri ondan sorar, öğrenirlerdi. Kendisinden bizlere az sayıda hadis-i şerif ulaşmasının sebebi, Resulullah efendimizden sonra az yaşadığı ve bu kısa zamanı, mürted bedeviler ve asilerle savaşta geçirdiği içindir.

    Resul aleyhisselam dünya işlerinin hepsini ona danışırdı. Âl-i İmran suresi 159. âyeti, Hz.Ebu Bekir ve Hz.Ömer ile müşavere etmek için geldi.

    Hz.Ali buyurdu ki: (Hangi iyilikte birinciliği kazanmak istedimse, Ebu Bekir’i hepsinde kendimden ilerde buldum.) Yine buyurdu ki: (Resulullahtan sonra insanların en hayırlısı Ebu Bekir ile Ömer’dir. Bir müminin kalbinde, benim sevgim ile Ebu Bekir’e ve Ömer’e düşmanlık bir arada bulunamaz.) Ayrıca her hutbesinde, (Ya Rabbi! Hulefa-i raşidini ıslah eylediğin gibi, bizi de ıslah eyle!) derdi. Hulefa-i raşidin kimlerdir denildiğinde, gözleri yaşla dolup, (Onlar, benim çok sevdiğim, Ebu Bekir ile Ömer’dir) buyurdu.

    Hz.Ömer daima (Ebu Bekir bizim seyyidimizdir) derdi. Yine o, (Keşke, Ebu Bekir’in göğsünde bir kılı olsaydım), (Cennette, her an Ebu Bekir’i görmek isterim), (Hiçbir iyilikte, Ebu Bekir’e yetişemedim) buyurdu.

    Hz.Ebu Bekrin, refeti, merhameti pek çok olduğu için, ona (Evvah) derlerdi.
    Cebrail aleyhisselamın Resulullah ile konuştuğunu, yalnız Hz.Ebu Bekir işitirdi.