Dünyada yaşanan kötülüklerin sebepleri nelerdir?

Konusu 'Eğitim Konuları' forumundadır ve Lasey tarafından 27 Ocak 2019 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Dünyada yaşanan kötülüklerin sebepleri nelerdir?

    Kötülüklerin varlık sebeplerini incelerken tabi ve ahlaki kötülükleri ayrı ayrı değerlendirmek yerinde olur. Ahlaki kötülük, büyük oranda insanların kendi eylemlerinden, ihmallerinden, hata veya günahlarından kaynaklanır. Burada sorulabilecek soru, belki şöyle olabilir: “Yüce Allah’ın insanları kötülük işlemeye müsait bir şekilde yaratması ya da kaderin baskısıyla kötülüğü işlemek zorunda bırakması kul tarafından işlenen kötülüklerden sorumlu kılınmasını gerektirir mi?”

    Kulun işlediği fiillerden yaratıcının sorumlu olması için kulunu bu fiilleri işlemeye zorlamış olması gerekir. Oysa, Allah kullarına iyi ve kötüyü açıklamış, onları iyi ve kötüyü birbirinden ayırabilecek bir vasıfta yarattıktan sonra onları iyi olanı yapmaya teşvik etmiş, zihni kapasitelerine de iyi olanı kötü olana tercih etme duygusunu yerleştirmiştir. İnsan sonunda ceza göreceği hiçbir fiilini ilahi zorlama sonucu gerçekleştirmez. İnsanın bir şeyin hem kendisini hem de zıddını yapmaya muktedir olması özgür oluşunun delilidir. Bütün bu yönlendirmelere rağmen yine de kötü olanı tercih eden kişinin sorumluluğu kendisine aittir.

    Dünyada-yaşanan-kötülüklerin-sebepleri-nelerdir.

    Dünyada yaşanan kötülüklerin sebepleri


    İnsanlarda bulunan arzuların baskısı, gaflet, öfke, acelecilik, tarafgirlik gibi nedenler ahlaki anlamda kötülük işlemenin gerekçelerini oluşturur. Bütün bu sebeplerin kişinin kendi fiili olduğu ortadadır. O halde günah ve kötülüğün sebebi de kader değil, kulun kendi tasarrufudur. Yoksa Cenab-ı Hak insanlara kader gücüyle zorla günah işletip sonra da onu cezalandıracak değildir.

    Allah kötülüğü ne murad eder ne de ondan razıdır. Yüce yaratıcının iyilikleri emredip kötülükleri yasakladığını beyan eden ayetler olduğu gibi kullarının doğru yoldan sapmalarından razı olmadığına dikkat çeken ayetler de vardır. Demek ki, Allah kullarını kötülük işlemeye mecbur bırakmaz. O halde kul tarafından gerçekleştirilen kötü fiiller kendi kazanımlarının bir sonucudur. Deprem, sel ve sakat doğumlar gibi tabi kötülüklerin varlık sebepleri ve hikmetlerine ilişkin olarak, insanlar için dünyada “imtihan ve eğitim” sebebi olması, musibetlerle yüzleşen kimselerin bundan önemli dersler çıkarması, insanlara dünyanın geçiciliğini ve gerçek hayat olan ahirete odaklanmayı hatırlatması gibi nedenleri söylemek mümkündür.

    İnsanların bu bela, sıkıntı ve afetlerin üstesinden gelememesi, doğumdan kaynaklanan hastalık ve kusurları tedavi edememesi, insanlara aciz olduklarını göstermek içindir. Bu acziyet zor zamanlarda her şeyin sahibi olan gerçek varlığa sığınmak gerektiğini hatırlatarak kişiyi yaratıcısına yaklaştırır. Dolayısıyla dünyada karşılaşılan acı, ızdırap ve felaketler, ya hata ve günahların karşılığı olarak ya da imtihanın bir unsuru olarak insanların karşısına çıkmaktadır. Yine birtakım musibetler insanların iman yönünden olgunlaşmalarına, davranış, ahlak ve karakter yönünden de gelişmelerine katkıda bulunur. Acılar kişileri çeşitli yönlerden eğitmekte ve yetiştirmekte, bu bağlamda alçakgönüllülük, sabır, minnettarlık, merhamet gibi güzel ahlâk vasıflarını kazanmaya vesile olmaktadır. Bu musibetler kendilerine bir bela isabet etmediği halde buna şahit olanlar için de katkı sağlamakta, onları ahlâk ve karakter yönünden olgunlaştırmakta, epistemolojik açıdan bilgilenmelerine, sosyolojik açıdan ise birbirini tanıyıp, insanlar arasında dayanışma ve kaynaşma ruhunun artmasına ve toplum içindeki bağların kuvvetlenmesine imkan vermektedir.


    Sonuç olarak tabi kötülüklerle yüzleşen birey bu imtihanda hem sınanmakta ve ders almakta hem de yakın ve uzak çevresindeki insanlar da bu yaşanılanlardan hissedar olmaktadır.Bu çerçeveden bakıldığında bazı kişiler tarafından kötülük olarak değerlendirilen ölüm, şeytan, cehennem gibi konular da anlam kazanmaktadır.

    Şeytanın varlığı ve insanları kötülüklere sürüklemesi de ayrıca tartışma konusudur. Acaba şeytan insanlara tuzak kurmak ve kötülükleri tahrik etmek suretiyle insanı kötülükleri işlemeye zorlamakta mıdır? Aslında insan şeytanın davetine ve nefsinin isteklerine uyarak fiilini kendi iradesiyle gerçekleştirmektedir. Fail olarak da şeytan ya da nefis değil kendi iradesi devreye girmektedir; çünkü insanın, şeytanın çağrısına uyma ya da uymama serbestiyeti (serbestliği) vardır.