Duanın büyük tesiri olduğu pek çok psikolog ve alim tarafından belirtilmiştir. Bu konuda gerek İslam bilginleri gerekse Batılı Din ve bilim adamları tarafından pek çok kitap yazılmıştır. Özellikle duanın çeşitli yönleri ile etkilerinden bahseden Prof. Dr. Alexi Carrel’in “Dua” adlı eseri okunmaya değer. Her millet ve her dinde dua vardır. Çünkü herkes az çok kendisini yaratan bir güce inanır. Adını tam olarak bilmese de, yanlış da ifade etse bu vardır. Dua, gerek Hıristiyan, gerek Musevi, gerekse Müslüman alimlerince ve gerekse de batıl (uydurma) din adamlarınca bilinen ve uygulanan bir ibadettir. Özellikle Batıl ve İlkel dinlerde dua başlı başına bir törenle yapılan çok ciddi bir ibadettir. Duanın tesiri hakkında üstad Beriüzzaman şöyle demektedir “Duanın tesiri büyüktür. Bilhassa dua külliyet kesb ederek (artarak) devam etse; netice vermesi galiptir, belki daimîdir. Hatta denilebilir ki: Sebebi hilkat-ı alemin birisi de duadır. Yani, kainatın hilkatinden sonra, başta nev’-i beşer ve onun başında alem-i İslam ve onun başında Muhammed-i Arabî (s.a.v)’in muazzam olan duası, bir sebebi hilkat-ı alemdir. Yani: Halık-ı alem istikbalde o zatı, nev-i beşer namına belki mevcudat hesabına bir saadet-i ebediye, bir mazhariyet-i esma-i İlahiye isteyecek bilmiş; o gelecek duayı kabul etmiş, kainatı halk etmiş. Madem duanın bu derece azîm ehemmiyeti ve vüsati vardır; hiç mümkün müdür ki: Bin üç yüz elli senede, her vakitte, nev’i beşerden üç yüz milyon, cin ve ins ve melek ve ruhanilerden had ve hesaba gelmez mübarek zatlar ittifakla Zat-ı Muhammedî Aleyhissalatü Vesselam hakkında, rahmet-i uzma-yı İlahiye ve saadet-i ebediye ve husul-ü maksut için duaları nasıl kabul olmasın? Hiçbir cihetle mümkün müdür ki, o duaları reddedilsin?