Doğru iman ve imanı korumak

Konusu 'Manevi Hayatımız' forumundadır ve Lasey tarafından 17 Nisan 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    İman nasıl olmalıdır, doğru iman bilgisi
    İman Doğru Olmalıdır


    Duygu organlarının ve aklın kavradıkları bilgiler, imana kavuşmaya yardımcıdır. Fen ilimleri, alemdeki nizamın, düzgünlüğün tesadüfen olmadığını ve bir yaratıcının bulunduğunu anlamaya, bilmeye ve imana kavuşmaya sebep olur. İman demek, son Peygamber Muhammed (s.a.v)'in Allah Azze ve celle den getirdiği bilgileri öğrenip, inanmak demektir. İnanılması lazım gelen bilgilere, akla uyarsa inanırım demek, Peygamberlere inanmamak demek olur. Din bilgileri, akıl sahiplerinin buluşları değildir. Peygamberimiz Muhammed (s.a.v)'in haber verdiği hususları, (Ehl-i sünnet alimleri)'nin kitaplarından öğrenip öyle inanmalıdır. Doğru ve makbul bir iman sahibi olmak için, ayrıca şu şartlara da uymalıdır.

    1- iman devamlı ve sabit olmalıdır. Bir an ayrılmayı düşünmemelidir. Üç sene sonra Müslümanlıktan çıkacağım diyen kimsenin, o andan itibaren imanı gider, Müslümanlıktan çıkmış olur.

    2- Mü’minin imanı, havf ve reca arasında olmalıdır. Allah Azze ve celle nin azabından korkmalı, fakat rahmetinden bir an ümit kesmemelidir. Her günahı işlemekten çok sakınmalı, günahı sebebiyle imanının gitmesinden korkmalıdır. Bütün günahları işlemiş olsa bile, Rabbimizin afv edeceğinden hiç ümit kesmemelidir. Günahları için tövbe etmelidir. Çünkü tövbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur.

    3- Can (ruh) boğaza gelmeden önce iman etmiş olmalıdır. Can boğaza gelince, ahiretin bütün halleri gösterilir. O zaman bütün kafirler iman etmek isterler. Halbuki imanın gaybi olması lazımdır. Görmeden inanmalıdır. Görülen şeye iman edilmiş olmaz. Fakat bu anda, müminlerin tövbesi kabul olunur.

    4- Güneş batıdan doğmadan önce iman etmelidir. Kıyametin büyük alametlerinden birisi de, güneş garbdan (batıdan) doğacakdır. Bunu gören bütün insanlar, iman edecekler. Fakat, bu imanları kabul olmayacaktır. Artık tövbe kapısı kapanmış olur.

    5- Allah Azze ve celle denbaşka kimsenin gaybı, gizli olan şeyleri bilmediğine inanmalıdır. Yani gaybı yalnız Allah Azze vecelle bilir. Bir de, Onun bildirdikleri bilir. Melekler, cinniler, şeytanlar ve hatta Peygamberler de gaybı bilemez. Fakat, Peygamberlere ve salih kullara gaybdan bilgi verilebilir.

    6- Dinin, imana ve ibadetlere aid bir hükmünü zaruretsiz ve kasten red etmemelidir. Ahkam-ı islamiyyeyi, yani İslamiyetin emir ve yasaklarından birini hafif görmek, Kur’an-ı kerim ile, meleklerle ve peygamberlerden birisi ile alay etmek ve bunlar ile bildirilenleri, bir zorlama ve zaruret yok iken, dil ile inkar etmek, küfr (inanmamak) olur. Allah azze ve celle nin varlığını, melekleri, guslün ve namazın farz olduğunu, ölümle korkutulmak gibi bir zaruret ile redetdiğini söyleyen kafir olmaz.

    7- İslam dininin apaçık bildirdiği zaruri bilgilerde şüphe ve tereddüt etmemelidir. Namaz kılmanın farz, şarab ve diğer alkollü içkileri içmenin, kumar oynamanın, faizin, rüşvetin haram olduğununda şüphe etmek veya meşhur olan bir harama helal demek ve helal olan şeye haram demek, imandan çıkmaya sebep olur.

    8- iman, İslam dininin bildirdiği şekilde olmalıdır. Aklın anladıklarına, felsefecilerin ve fen taklidcilerinin bildirdiklerine göre inanmak, iman olmaz. Hz. Muhammed (s.a.v)'in bildirdiği şekilde iman etmek lazımdır.

    9- iman eden, yalnız Cenab-ı Allah için sevmeli ve yalnız Allah için düşmanlık etmelidir. Allah zze ve celle nin dostları olan müslümanları sevmeli ve İslamiyyete, eli ve kalemi ile düşmanlık yapanları sevmemelidir. Bu düşmanlığın yeri kalbdir.

    [Müsliman olmayan, gayrimüslim vatandaşlara ve turistlere de güler yüzlü ve tatlı dilli davranmalıdır. Güzel ahlakımız ile dinimizi onlara sevdirmeliyiz.]

    10- Peygamberimizin ve Ashabının gösterdiği doğru yoldan ayrılmayan hakiki Müslümanların iman ettiği gibi inanmalıdır. Doğru inanmış olmak için, Ehl-i sünnet vel-cema’at i’tikadına uygun olarak iman etmelidir. [Ehl-i sünnet alimlerinin yazdıkları, hakiki din kitaplarına tabi’ olanlara yüz Şehid sevabı verilecekdir. Dört mezhebden herhangi birisinin alimlerine (Ehl-i sünnet alimi) denir. Ehl-i sünnet alimlerinin reisi, İmam-ı a’zam Ebu Hanifedir. Bu alimler, Eshab-ı kiramdan öğrendiklerini yazmışlar, Eshab-ı kiram da, bunlara Allah Resulünden (s.a.v) duyduklarını söylemişlerdir.]