Dinimize göre Yılbaşı kutlamak caiz midir? Hz. İsa’nın 1 Ocak’ta doğumu, Aziz Nikola’nın 6 Ocak’ta ölümü (bu iki olay da kesin tespit edilebilmiş değildir) ve kış gün dönümünün birleştirilmiş hâli gibi duran bu tarih, bugün dinî unsurlarla beraber bütün Hristiyanlarca bir kutlama ve anma vesilesi olmaktadır. Bu anlatılanlardan şu neticeye ulaşabiliriz: Aslen daha önce de Avrupa milletleri arasında var olan kış gündönümü kutlamaları, üzerine dinî kisve giydirilerek, Hz. İsa ile bir ruhanî görünüme, Aziz Nikola vesilesiyle de ayrı bir esrarengiz yapıya büründürülmüş ve bugün tamamen bir ticaret ve eğlence unsuru hâline getirilmiştir. Nitekim reklam olarak kullanılmasından sonra bugünkü hâlini kazanması, işin büyük bir sektör hâline geldiğini göstermektedir. Bize gelince, Hristiyanlar tarafından kutlanan ve sağlam temellere dayanmayan böyle bir meselede ve ayrıca Mecusî kültürüne ait olup baharın gelişinde kutlanan Nevruz, güz mevsiminde icra edilen Mihrican gibi bayramlarda, Müslümanca tavrımızı ortaya koymamız ve işin önce dine bakan yönünü düşünmemiz gerekir. Bir defa böyle bir hâdiseye tazim niyetiyle iştirak etmemiz dinen câiz değildir. Fıkıh kitaplarımızda ve bugünkü âlimlerimizin değerlendirmelerinde; Hristiyanların yılbaşı gibi kutlamalarına iştirak etmemizin ve bugünler için hediyeleşmemizin en yumuşak ifadesiyle hükmü “ büyük günah”tır.Kaldı ki meselenin hükmünü, küfür ve şirke kadar götüren İmam Rabbani gibi büyük zatlar da vardır.Tabiî ki bu yaklaşımlar, o günü tazim niyetiyle olduğunda söz konusudur. Tazim olmazsa durum başka bir hüküm alır. Dayandıkları deliller ise bazı âyet ve hadislerdir. Âyetlerden bir örnek:“Günah işlemek ve başkasına saldırmak hususunda birbirinizi desteklemeyin. Yılbaşı kutlamalarının çeşitli günah ve saldırılara açık olduğu herkesçe malumdur. Sarhoş oluncaya kadar içip kavgaya sebebiyet verenlerin durumu, buna şahittir. Bir başka âyette ise şöyle buyrulmuştur: ?? ? ? ? ? ? “Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın yoksa size ateş dokunur.”İşlenen günahlara iştirak etmek, zulme meyletmek kavramı içerisinde değerlendirilebilir. Hadislerden örnek olarak şu veciz beyanları verebiliriz: “Kim özenerek bir kavme benzerse, o onlardandır.”;"“Bizden başkasına kendisini zorlayarak benzeyen bizden değildir.”Burada Peygamber Efendimiz’in, saçını tararken, Yahudilere benzememek için onların saç şekline göre değiştirdiğini de hatırlayıp geçelim. Netice olarak diyebiliriz ki yılbaşına o günü tazim niyetiyle küçük bir söz ve muamele ile dahi iştirak etmek, en hafif ifadesiyle câiz değildir, günahtır. İnsanı ciddî vebal altına sokar. Tazim niyeti olmasa da şeklen benzerlik olacağından, şüpheden uzak değildir. Şüphelerden uzaklaşmak ise insanı Allah’a yaklaştırır. Bir de meselenin, zarûret kısmına bakmakta fayda vardır. Bugün değişik memleketlerde bulunan Müslümanlar, Hristiyanlarla ve bütün dünya insanlarıyla beraber yaşamaktadırlar. Kendileri kutlamasalar, kutlamak istemeseler bile etraflarındaki halkın kutlaması, onları da bu meselenin içine çekebilmektedir. Kimileri benimseyerek, kimileri istemeden kutlamalara iştirak edebilirler. Benimseyerek yılbaşı kutlayanlar büyük bir risk altına girebilmektedir fakat yılbaşını benimsemeden, sadece etrafın zorlamasıyla ve onlar tarafından dışlanmamak için bir şeyler yapmak zorunda kalanlar, meseleyi zarûretler çerçevesinde tutmaya özen göstermelidirler. Yani ya masrafsız ya da az masrafla, israfa girmeden, nâhoş şeyler konuşmadan, harama bulaşmadan ve dine ters bir hâl almadan o geceyi geçirmelidirler. Yılbaşı kutlamalarını bir şekilde yaşamak zorunda kalanlar, o dakika ve saatleri dinî ve millî güzelliklerimizi yansıtmak için bir fırsat olarak değerlendirmelidirler. Mesela gecenin konusu olan Hz. İsa’dan bir girizgâh bulup, etraflarındaki insanlara o büyük peygamberi anlatmak, annesi Hz. Meryem Validemizden bahsetmek, duruma göre sözü Efendiler Efendisine (sallallahu aleyhi ve sellem) getirmek, O’nun gelişinin, asırlar öncesinden Hz. İsa tarafından müjdelendiğini izah etmek ve böylece o “âlem gecesi”ni, manevî bir mahiyete büründürmek mümkündür. Bulundukları coğrafyalarda zorlanan insanlar, zarûret hissediyorlarsa, bu istikamette hareket edebilirler. İnşaallah niyetlerine göre sevap kazanırlar. Kendi çocuklarımıza ve ailemize gelince, onların böyle şeylere ihtiyacı yoktur zira alternatif pek çok kutlanacak gece ve gündüzlerimiz vardır. Mevcut dinî ve millî bayramlarımız ve gecelerimiz, başkasına ihtiyaç bırakmayacak kadar zengin muhtevalıdır. Dolayısıyla dünyanın neresinde bulunursak bulunalım, neslimizi bu bayramlarla doyurmalı, gerisine kapı aralamamalıyız.