Soru Cuma namazı nasıl kılınır? Sünneti, farzı ve zühri ahir, kaç rekat?

Konusu 'Namaz kılmak' forumundadır ve Adile tarafından 22 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Cuma namazı, Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminden günümüze kılına gelmiş, Cuma günü öğle vakti cemaatle kılınması farz olan namazdır. Peki Cuma namazı nasıl kılınır? Cuma namazı hakkındaki hükümler nelerdir?

    Cuma günü öğle vaktinde ezan okunur (dış ezan). Camiye girince vakit uygunsa iki rek‘at tahiyyetü’l-mescid, ardından dört rek‘at sünnet kılınır. Bu, Cumanın ilk sünnetidir. Hatip minbere çıkmadığı sürece bu namazlar kılınabilir. Ama hatip minbere çıkmış ise, onu dinlemek daha uygundur. Sonra cami içinde bir ezan daha okunur (iç ezan), arkasından minberde imam, cemaate hutbe okur. Bu hutbeden sonra kamet getirilerek Cuma namazının iki rek‘at farzı cemaat halinde kılınır ve imam açıktan okur. Bundan sonra dört rek‘at sünnet kılınır. Bu dört rek‘at, Cumanın son sünnetidir.

    Cuma namazının farz ve sünnetlerinden sonra dört rek‘atlık “Zuhr-i Ahîr” namazı ve onun devamında “vaktin sünneti” adıyla kılının iki rek‘atlık namaz kılınır.

    ZURHR-İ AHÎR NAMAZI NEDİR?

    Cuma namazının farzından sonra kılınan sünnet namazın kaç rek‘at olduğu konusunda farklı rivayetler ve buna bağlı olarak farklı görüşler bulunmaktadır. Ebû Hanîfe’ye göre Cumanın farzından sonra tek selamla dört, Şafiî’ye göre iki selamla dört, Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre dört artı iki (toplam altı) rek‘at nafile kılınır. Bazı alimler, Cumanın farzından sonra kılınacak sünnetin eğer camide kılınacaksa dört, cami dışında bir yerde kılınacak ise iki rek‘at kılınmasının uygun olacağını söylemişlerdir.

    Zuhr-i Ahîr namazı, son öğle namazı demektir. Cuma namazı, öğle namazının vaktinde kılınıp, onun yerini tuttuğuna göre, ayrıca bir “son öğle namazı” kılmanın anlamı nedir?

    ZURHR-İ AHÎR NAMAZI NASIL KILINIR?

    Hz. Peygamber’den ve ilk dönemlerden gelen rivayetler arasında Zuhr-i Ahîr diye bir namaz yoktur. Bu namaz, Cumanın sıhhat şartlarının, özellikle Cuma namazının bir bölgede bir tek camide kılınması şartının şehirlerin nüfusunun artması sebebiyle gerçekleşmemesi, dolayısıyla bir şehirde birkaç yerde namaz kılma mecburiyetinin ortaya çıkmasıyla birlikte gündeme gelmiş bir namazdır. Bunun anlamı şudur: Cumanın her yerleşim biriminde tek bir camide kılınması namazın sahih olması için şart görüldüğü takdirde, bir şehirde sadece bir camide Cuma namazı kılmanın da artık imkansız hale geldiği göz önünde bulundurulursa, bir şehirde birkaç camide kılınan namazlardan sadece birinin sahih, ötekilerin batıl olması kaçınılmaz olur. Cuma namazı batıl olan kişilerin de öğle namazını kılmaları gerekir. Hangisinin sahih, hangilerinin batıl olduğu bilinmediğine göre, hepsinin ihtiyaten yeniden öğle namazı kılması en uygun çözümdür. İşte bu son öğle namazı, böyle bir ihtiyatın hatta kaygının ürünü olup o günün öğle namazını kurtarma düşüncesiyle kılınmaktadır. Fakat, bu tedbirin kaynağı olan kaygı ve var sayıma mahal yoktur. Çünkü Cuma namazının bir camide kılınması, Cumanın anlamına uygun olmakla birlikte, nüfusu milyonlara ulaşan büyük şehirlerin ortaya çıktığı günümüzde bu şartın yerine getirilmesi mümkün değildir. Fakihlerin böyle bir şart ileri sürmüş olmasını kendi dönemlerindeki şartlarla irtibatlandırmak gerekir. Dolayısıyla İmam Muhammed’in görüşüne uyularak, izdiham olsun olmasın bir şehirde birden fazla camide Cuma namazı kılınabileceğinin tercih edilmesi kaçınılmazdır. Nitekim sonraki Hanefî fıkıhçılar da bu ictihadı fetvaya esas almışlardır. Böyle olunca, her bir camide kılınan Cuma namazının ayrı ayrı sahih olması, bu yönden aralarında bir fark gözetilmemesi esas olup Cuma namazı kılanların ayrıca son öğle namazı (Zuhr-i Ahîr) kılmaları gerekmez. Son öğle namazının niyetinde ve gerekçesinde “Cumanın sahih olmadığı” kaygısı vardır. Halbuki yukarıda sayılan şartlar yerine getirilerek kılınan Cuma namazı sahih bir namaz sayılacağından, bunu telafi maksadıyla ikinci bir namazın kılınması gereksiz olduğu gibi böyle bir telafi niyeti de doğru değildir.

    CUMA VAKTİ VE CUMA NAMAZIYLA İLGİLİ MESELELER

    Hanefî mezhebine göre Cuma namazına imam selam vermeden önce yetişen kimse Cuma namazına yetişmiş olur. Bu kişi imamın selam vermesinden sonra namazını kendisi tamamlar. Muhammed, Malik ve Şafiî’ye göre ise, Cumaya yetişmiş sayılabilmek için en az bir rek‘atı imamla birlikte kılmak gerekir. Buna göre, imam ikinci rek‘atın rükûundan doğrulduktan sonra yetişip uyan kimse, namazını öğle namazı olarak dörde tamamlar.

    Cuma namazını kılmakla yükümlü olmayan yolcunun ve mazeret sahibi kimselerin, Cuma günü Cuma namazı kılınan bir yerde öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur. Cuma namazını kaçıran kimseler de öğle namazını ezansız, kametsiz ve cemaatsiz kılarlar. Cuma ile mükellef olanların, Cuma kılınan bir beldede Cuma kılmayıp, Cumadan önce veya Cuma namazı esnasında öğle namazını kılmaları haramdır.

    Cuma günü öğle (zeval) vaktinden önce yolculuğa çıkmakta bir sakınca yoktur. Zevalden/ilk ezandan sonra cuma namazını kılmadan yolculuğa çıkmak tahrîmen mekruhtur. Otobüs, tren veya uçağın hareket saati tam da bu saate denk geliyorsa, kişinin kendi ihtiyarını aşan bir durum olduğu için bu kerahet kalkar. Bununla birlikte diğer mezheplerin, Cuma namazının kaçırılması endişesine binaen Cuma günü fecirden sonra yolculuk yapmaya sıcak bakmadıklarını göz önüne alarak mümkün oldukça, Cuma günü yapılacak yolculuğu Cuma namazına göre ayarlamak daha uygun olur.

    Cuma günü Cuma ezanını işiten kimselerin çarşı ve pazardaki alışverişlerini bırakıp Cuma namazına koşmaları gerekir. Cuma namazı ile yükümlü kişilerin Cuma günü zeval vaktinden sonra hatibin minberde olduğu sırada alışveriş yapmaları Hanefîler’e göre tahrîmen mekruh olmakla birlikte yapılan alışveriş geçerlidir. Diğer mezheplere göre bu vakitte alışveriş yapmak haramdır ve bu esnada yapılan akdin geçerli olmayacağı kanaati hakimdir.