Cuma Günü Efendimize Salavat Getirmenin Fazileti

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Lasey tarafından 10 Nisan 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Cuma Günü Salavat Getirmenin Fazileti



    KUR’AN’DA SALAVAT-I ŞERİFE

    Allah Azze ve celle şöyle buyurur:

    “Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salat ederler. Ey mü’minler, siz de O’na salevat getirin ve tam bir teslîmiyetle selam verin!” (el-Ahzab, 56)

    Allah Azze ve celle ve sayılarını kendisinden başka kimsenin bilemediği melekleri, Peygamber Efendimiz’e devamlı salat etmektedirler. O halde biz de hayatımızın her anında daima Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Efendimiz’i hatırlamalı, O’na tam manasıyla teslîm olmalı ve çokça salat ü selam göndermeliyiz.

    DUADA NE KADAR SALAVAT GETİRMELİYİZ?

    Übey bin Ka‘b -radıyallahu anh- şöyle anlatır:

    Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)'e:

    “–Ya Rasûlallah! Ben Siz’e çok salevat-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?” diye sordum.

    “–Dilediğin kadar.” buyurdular.

    “–Dualarımın dörtte birini salevat-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?” diye sordum.

    “–Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için iyi olur.” buyurdular.

    “–Öyleyse duamın yarısını salevat-ı şerîfeye ayırayım!” dedim.

    “–Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için hayırlı olur.” buyurdular. Ben yine:

    “–Şu halde üçte ikisi yeter mi?” diye sordum.

    “–İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için hayırlı olur.” buyurdular.

    “–Öyleyse duaya ayırdığım zamanın hepsinde Sana salevat-ı şerîfe getirsem nasıl olur?” deyince:

    “–O takdirde Allah Teala, dünya ve ahirete ait bütün arzularını ihsan eyler ve günahlarını bağışlar!” buyurdular. (Tirmizî, Kıyamet, 23/2457; Hakim, II, 457/3578; Beyhakî, Şuab, III, 85/1418; Abdurrazzak, II, 214)

    Salat ü selam o kadar mühimdir ki Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- bizzat kendisi de peygamberlik makamına salat ü selamda bulunmuştur. Bunu, Allah Azze ve cellek’ın emrini yerine getirmek ve ümmetine örnek olmak için yapmıştır. (Bkz. Buhârî, İsti’zân, 28; Ebû Dâvûd, Salât, 18/465; Tirmizî, Salât, 117/314; İbn-i Mâce, Mesâcid, 13.)

    Bir mü’min, Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Efendimiz’e salat ve selam ederse Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ona daha güzeliyle (Bkz. en-Nisâ, 86.) cevap verir. Bu da bir mü’mine mükafat olarak yeter. Zira Peygamber Efendimiz’in duası Hak katında makbûldür, reddedilmez.

    Cuma Günü Efendimize Salavat Getirmenin Fazileti.

    CUMA GÜNÜ SALAVAT GETİRMENİN ÖNEMİ

    Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

    “Bir kimse bana salat ü selam getirdiği zaman, onun selamına karşılık vermem için Allah Teala rûhumu iade eder.” (Ebû Davûd, Menasik, 96)

    “Kim kabrimin yanında bana salat ederse ben onu işitirim. Kim de uzaktan salat ederse o bana ulaştırılır.” (Beyhakî, Şuab, II, 215)

    Bilhassa cuma günü salat ü selam ile meşgul olmak, çok fazîletli bir ibadettir.

    Ebu’d-Derda -radıyallahu anh- anlatıyor:

    Bir gün Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):

    “–Cuma günü bana çok salevat getirin! Zira o gün, meleklerin hazır ve şahid olduğu bir gündür.(Bkz. Tirmizî, Vitir, 21/485. Ayrıca bkz. Müslim, Salât, 70; Ebû Dâvûd, Vitir, 26/1530; Nesâî, Ezân, 37/676.) O gün bir kişi bana salat ettiğinde onun salatı mutlaka bana arz edilir. Salevat getirmeyi bırakıncaya kadar bu durum böyle devam eder.” buyurdular. Ben:

    “–Vefatınızdan sonra da mı?” diye sordum. Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    “–Evet, vefatımdan sonra da! Allah Teala peygamberlerin vücutlarını yemeyi yeryüzüne haram kılmıştır. Allah’ın Nebîsi hayattadır ve daima rızıklandırılır.” buyurdular. (İbn-i Mace, Cenaiz, 65. Bkz. Ebû Davûd, Salat 201/1047, Vitir 26)

    Hazret-i Ali -radıyallahu anh- bu hususta şöyle demiştir:

    “Her kim cuma günü Peygamberimiz’e yüz kere salevat getirirse kıyamet günü mahşer yerine yüzü çok güzel ve nurlu olarak gelir. İnsanlar gıptayla, «Bu zat acaba hangi ameli işliyordu?» diye birbirlerine sorarlar.” (Beyhakî, Şuabu’l-Îman, III, 212)

    ÇOKÇA SALAVAT GETİRMENİN ÖNEMİ


    Çokça salevat-ı şerîfe getirmek, Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’e duyulan muhabbetin büyüklüğüne alamettir. Bu da kişiyi neticede Allah Rasûlü’ne yaklaştırır. Nitekim hadîs-i şerîfte:

    “Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanı, bana en çok salat ü selam getirendir.” buyrulmuştur. (Tirmizî, Vitir, 21/484)

    Allah Azze ve celle, salat ü selam getirenlerden razı olur ve onlara öyle büyük lûtuf ve ihsanlarda bulunur ki tarifi mümkün değildir. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Efendimiz’e bir defa salat edene, Allah Teala on kat merhamet eder, (Bkz. Nesâî, Sehv, 55/1290.) on hatasını siler ve mertebesini on derece yükseltir. (Bkz. Nesâî, Sehv, 55/1290.) Cebraîl -aleyhisselam- da bir defa salevat getirenin günahlarının affedilmesi için on defa istiğfar eder, bir defa selam gönderene de on defa selam eder. (Bkz. Nesâî, Sehv, 55/1293.)

    Allah Azze ve celle, bütün insanlığa rahmet olarak hediye ettiği Habîb-i Ekrem’ine karşı bîgane kalmamıza razı olmaz. Bu sebeple Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Efendimiz’e salat ü selam getirme hususunda cimrilik edenler, Cennet’in yolunu şaşırırlar.(Bkz. İbn-i Mâce, İkâmet, 25.) Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) bu hususta şöyle buyurmuşlardır:

    “Bir topluluk bir mecliste oturur da orada Allah Teala Hazretleri’ni zikretmez ve Peygamber’lerine salevat getirmezlerse, bu yaptıkları büyük bir noksanlıktır ve kendileri için acı bir hasret ve nedamet sebebi olur, aynı zamanda Allah tarafından bir cezayı da hak etmiş olurlar. Artık Allah Teala dilerse onlara azab eder, dilerse mağfiret eder.” (Tirmizî, Deavat, 8/3380)

    Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk -radıyallahu anh- şöyle buyurur:

    “Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’e (ihlasla) salevat getirmek; günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbetle) selam göndermek, pek çok köle azad etmekten daha fazîletlidir. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’i sevmek ise canların özünden ve Allah yolunda kılıç vurmaktan daha üstündür.” (Hatîb el-Bağdadî, Tarihu Bağdad, Beyrut 1422, VIII, 39)