Çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar Günümüzde bir nostalji hâline gelen ve “ah o çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar nerede!” dedirten oyunlarımız, sahiden nereye kayboldular? Keşke yeniden ortaya çıksa keşke, kişiliğimizi oluşturan o güzel oyunlar. Çıksın da masumiyet onlarla geri dönsün. Çocukluğumuzda oynadığımız oyunlarDostluk, arkadaşlık, huzur mahallemize geri gelsin. Hakikate kör olmamayı öğretmek için geri gelsin “körebe”. Senin gelişinle çocuklar, bilgisayar başından kalksın, sokağa serpişsin renkli bilyeler. Seyircisi olmayan çocuklara alkış tutan teneke top! Sen de gel. Yırtık pabuçlardan fırlayan ayaklara acı değil şifaydın. Senden geriye ağrı değil neşe kalırdı. Gel de komşu mahallenin çocuklarıyla oynadığımız futbol maçlarımız olsun. Tezahürata gelen mahalle sakinlerinin sesleri yeniden kulaklarımızı okşasın. Çocuklarımız sahiplenmeyi öğrensin. Kazanmanın sevincini ve kaybetmenin hüznünü tatsın. Anadolu’da zevkle oynanan “aşık oyunu” sen de çık ortaya. Milli oyun aşkımızı alevlendir. Kimseler bizimle aşık atamayacağını öğrensin. “uzuneşek” oyunuyla düşman dayanıklılığımızı ve gücümüzü görsün. Birlikten kuvvetin doğacağını çocuklarımız da öğrensin. Kutu kutu pense ile önümüzü arkamızı görelim, çuval yarışı yapalım, “çelikçomak” oynayalım. Mahallemize gelin oyunlar! Sokağımızın oyunları… Çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar Yağ satarım, bal satarım Ustam ölmüş, ben satarım Ustamın kürkü sarıdır Satsam 15 liradır Zambak zum bak Dön arkana iyi bak. Hatırlamayan var mı bu oyunu? Hani oturarak yüzümüz birbirimize dönük bu tekerlemeyi söylerdik. Elinde ucu sıkıca bağlanmış, topuz yapılmış bir mendille ebe etrafımızda döner ve bir kişinin arkasına mendilini bırakırdı. Mendilin farkına varan kişi ebeyi kovalardı, ebe onun yerine oturuncaya kadar bu kovalamaca devam ederdi. Soğuk kış gecelerinde bizi eğlendirmeye gelin. Sıcak yaz akşamlarında sizinle serinlenelim yeniden. Dost, akraba, komşu, arkadaş hep bir araya gelsin sizinle. Bedenimizi ve zihnimizi harekete geçiren oyunlar! Hızlı ve farklı düşünme yeteneği kazandıran “isim şehir”, “evet hayır”, “beş taş” hepimizin bildiği oyunlardandır. Ya çocuklarımız, onlar bu oyunları biliyor mu? “Bom” dediğimizde çocuklar oyunu mu hatırlıyor yoksa bomba patladı zannederek yerlerinden mi sıçrıyor? Oyun bir arkadaştır. Zararlı oyunlar, kötü arkadaş; iyi oyunlar da faydalı arkadaş gibidir. Oyun oynamayan çocuk arkadaşsız demektir. Şimdilerde yalnızlaştık mı ne? Çocukların sokakta oyun oynaması onları sosyalleştirdiği hâlde, bilgisayar oyunları yalnızlaştırıyor. Evcilik oynayan kız çocuklarının bebeklerini giydirmesi ile bilgisayar başında oyuncak bebeğe elbise giydirmesi arasında fark var elbette. Çocuklar oyunla sadece vakit geçirmez; eğitilir, sosyalleşir. Çocukla oynayan ebeveynin çocuklarıyla arasındaki bağ kuvvetlenir. Ebeveyn, çocuktaki gelişim ve değişimin farkına zamanında varır. Çocuklar oyunla toplumsal kuralları kavramış olur. Anne babası ve arkadaşlarıyla oynayan çocuk, özgüven kazanır, sorumluluk alır ve problem çözme yeteneği gelişir. İl bulma, üçgen peynir dilimleri, hacı yatmaz, benzetmece, sana ne lazım oyunlarını anne babalar dahi unuttu belki de…