Çocuklarımız ve Namaz

Konusu 'Dini sohbetler' forumundadır ve Adile tarafından 7 Kasım 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Namaz ve çocuklarımız

    Güzel Dinimiz Namaz konusunu çok eğilmemizi istiyor

    Allah’ın dinine bağlı, O’na kulluk etmekten haz alan bir nesil bırakmak istiyorsak, öncelikle namazla aralarının barışık olmasını sağlamak durumundayız. Çocuklarımız namaz ehli olmazsa, diğer İslâmî değerlere bağlılığı da yeterince güçlü olmayacak. Çünkü kişi namaza ne kadar uzaksa İslâm’a o kadar uzak demek.

    Bir müminin İslâm’la bağını sürekli ve güçlü tutan tek ibadet namazdır. Çünkü namaz her gün kılınır. Gündelik hayatın içine serpiştirilmiş olduğundan, kulun Rabbini sürekli hatırlamasını sağlar. Bu nedenle namaz çok önemli bir güçtür. Terk edildiği zaman, peşinden diğer kulluk görevleri de gelir ve insanın Allah’a olan bağlılığı zayıflar, haram-helal noktasındaki titizliği günden güne kaybolur.

    Bu durum kendimiz için olduğu kadar aile efradımız için de geçerlidir. Geriye Allah’ın dinine bağlı, O’na kulluk etmekten haz alan bir nesil bırakmak istiyorsak, öncelikle namazla aralarının barışık olmasını sağlamak durumundayız. Namaz olmazsa diğer değerler de güçlü olmayacaktır.

    İhtimal ki bu satırları okuyanlara çok önemli bir dertlerini hatırlatmış olduk. Çünkü pek çoğumuz çocuklarını namaza ısındıramadıklarından, ibadetlerinde gevşeklik gösterdiklerinden şikayetçi. Esasında bu problem hepimizin ortak sorunu. Fakat sızlanmak, şikayet etmek problemimize çözüm getirmediğine göre neler yapabileceğimize bakmak durumundayız.

    Onların gözü önünde

    Küçük yaşta çocukların özellikle anne babalarından duydukları, gördükleri şeyler belleklerine kazınmaktadır. Neyin ne olduğunu onların sözleri ve yaptıklarıyla tanımaktadırlar. Ebeveyn bir şeyi devamlı yapıyorsa, o şeyin gerekli, önemli ve iyi olduğunu düşünürler. Böyle olmasa büyükler onu neden sürekli yapıyordur? Çoğu alışkanlığın küçük yaşlarda anne babadan görerek kazanıldığı tespit edilmiş bir gerçekliktir. Buna “model alarak öğrenme” denilmektedir. Bu hakikati göz önüne alarak mümkün olduğunca abdesti yavrularımızın gözleri önünde almalıyız, namazları da bizleri görebilecekleri yerlerde eda etmeliyiz. Bu noktada özellikle annelere büyük sorumluluk düşmektedir. En azından akşamları ve hafta sonları baba da benzer şekilde davranmak durumundadır.

    Bunun yanında küçük çocuklarımıza bizimle birlikte abdest aldırmak, namazlarda yanımızda durdurarak taklit etmelerini sağlamak onlar için hem eğlencelidir hem de namazı sevmelerini sağlayacaktır. Unutmamak gerekir ki, ibadet sevgisini çocuklarımıza aşılayacak olan biziz, başkası değil! Rabbimiz de bizden bu rehberliği istemektedir:
    “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi takva sahiplerine önder eyle.” (Furkan, 74)

    Evde cemaat

    Bu başlığı gören pek çok okuyucumuz, kıraatinin iyi olmadığını düşünecek ve ben nasıl imamlık yaparım, diyecektir. Oysa kendi başımıza namazımızı kılıyoruz değil mi? Bu durumda yapacak olduğumuz tek şey, imamın yaptığı gibi, sesli okumamız gereken yerlerde sesimizi bir miktar yükseltmektir. Dolayısıyla tek başımıza kılmamız ile imamlık yapmamız arasında değişen fazla bir şey olmayacaktır. Sanki kendi başımıza kılıyor gibi farzımızı eda edeceğiz ancak bu sefer başta imam olmaya niyetle bazı yerlerinde sesimizi yükselteceğiz. Zaten cemaate gidip geldiğimiz için imamlığın nasıl yapılacağını öğrenmiş durumdayız. Ufak tefek eksikler varsa da bir iki günlük gayret yetecektir. Dolayısıyla bir zorluğu olmayacaktır.

    Belki bunu her zaman yapamayabiliriz. Ancak fırsatları değerlendirmeliyiz. Çünkü aile efradıyla birlikte cemaat olmanın lezzeti çok farklıdır. İnsan bundan farklı bir tad alır. Ailece Rabbimize yönelmekten dolayı evimizi bir başka hava kuşatır. Eğer namaz kıldırabilecek yaşta bir oğlumuz varsa, arada bir namazları ona kıldırmak da ne güzeldir!

    Ailemiz mahremimiz olduğu için müezzinliği hatta namaz sonrasında duayı içimizden birine bile yaptırabiliriz. Böylece herkesin katıldığı bir ibadet yapmış oluruz. Bunun tadını bir kez tadanlar her zaman aynısını yapmak isteyeceklerdir. Unutmayalım, Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, ateşler içinde geçirdiği son dönemi hariç, farz namazları asla tek başına kılmamıştır. Bunda elbette bizim için büyük hikmetler vardır. Bu nedenle camiye gidemediğimiz vakitlerde evimizi cemaatle şenlendirmeye bakalım.

    Gençleri namaza yönlendirirken

    Özellikle gençlik dönemlerinde çocukların namazlarında aksaklıklar olabilmektedir. Okullarında onları yönlendirecek iyi arkadaşlar edinememeleri, çeşitli gençlik uğraşları nedeniyle beş vakit namazı eda edemedikleri görülebilmektedir. Ancak bu durum bizi ümitsizliğe sevk etmemelidir. Namazın ne kadar önemli olduğunu ısrarla ve uygun dille anlatarak ve elbette kendimiz de örnek olarak ibadet sevgisini sürekli kılmak için çaba göstermeliyiz. Bunu yaparken kaçırdıkları namazlar nedeniyle onları suçlarsak, hakaret edersek, asla istediğimiz sonucu elde edemeyiz. Efendimiz s.a.v.’in şu uyarısı burada kulağımıza küpe olmalıdır. “Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız. Sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz.” Bu ilkeden hareketle tatlı dille namaza teşvik etmek, bu ibadetin müslümanın tüm hayatını kontrol eden bir yönü olduğunu, bırakıldığında kulluğun büyük zarara uğradığını anlatmak durumundayız.

    Bunun yanında, ergenliğe ulaşmış olan çocuklarımızın evin dışında namazlarını kılıp kılmadıklarını kontrol etmemiz çok zor olabilir. Ancak evde olduklarında, her giren vakitle birlikte teşvik edici dille namazı hatırlatmak zorundayız. Özellikle sabah namazlarında uyandırmaya kıyamayıp yataklarında bırakmak merhamet değil, onlara haksızlıktır. Belki uyanmakta zorlanacaklar, pek çok kez yanlarına gitmek zorunda bırakacaklar. Yine de kibar ısrarcılığımızı devam ettirmeliyiz, namazlarını geçirmelerine müsaade etmemeliyiz. Teşvik edici ifadelerle namazı eda etmelerini sağlamalıyız. Baskıcı bir yaklaşım doğru olmaz. Çünkü zoraki kıldırılan namazlar, ibadete karşı sevgi yerine nefrete neden olabilmektedir. Etrafımızda bunun örneklerini hep beraber görüyoruz.

    Rabbimizin ailemize namazı sevdirmemiz ve alıştırmamız hususundaki emri kesindir: “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et.” (Tâhâ, 132). Hz. Peygamber s.a.v. Efendimizin hayatı da bunun örnekleriyle doludur. Nitekim yanında bulunan küçük hizmetkârı Enes’e söylemiş olduğu şu nazik sözler ne kadar şefkatli olmamız gerektiğinin bir göstergesidir: “Yavrucuğum! Namazda yüzünü sağa sola çevirip bakma.” (Tirmizî). Namaza katıldığında yanlışlıkla imamın soluna duran küçük Abdullah bin Abbas’ı tutup sağ tarafına geçirmesi, ardından da başını okşaması bir başka örnektir. (Ebu Davud)