Çocuklara karşı söz gecirme ve ciddiyeti nasıl korumalıyız?

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Adile tarafından 22 Mayıs 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Çocuklara karşı söz gecirme ve ciddiyeti nasıl korumalıyız?


    Yukarıda, çocukların terbiyesinde sevgi, şefkat ve re’fetin ne kadar önemli olduğunu ifade etmeye çalıştık. Burada ise çocuklara karşı duyulan sevgi ve alâkanın kontrol edilmesi gerektiğini yani ebeveynin refîk ve şefîk olmalarının yanında yerine göre ciddi ve vakur olmayı da ihmal etmemeleri gerektiğini izah etmeye çalışacağız. Zira terbiye bir denge işidir. Aslında her gün namazlarımızda okuduğumuz Fatiha Sûre-i Celilesi’nde, Cenâb-ı Hak’tan sırat-ı müstakimi talep etmemiz de dinde, denge, adalet ve istikametin ne kadar ehemmiyetli olduğunu gösterir. Bunun zıddı ise ifrat ve tefritler (aşırılık ve alâkasızlık) ağında dolaşma demektir. Evet insanda üç temel duygu vardır: Bunlar, kuvve-i gadabiye (kızma hissi), kuvve-i akliye (akıl kuvveti) ve kuvve-i şeheviyedir ( şehvet yönü). Bu duyguların aşırı uç noktaları olduğu gibi sırat-ı müstakim olan orta yolları da vardır: Şehvetin orta yolu iffet, kızma hissinin orta yolu şecaat, yani gerektiği yerde cesaret gösterme, aklın orta yolu ise hikmetli düşünüp hikmetli iş yapmadır. İnsanın sair duygularında ve diğer işlerinde de aynı dengeyi muhafaza etmesi oldukça önemlidir.
    Günümüzde, hayâ duygusunun ve saygı mefhumunun neredeyse unutulması, laubali, serâzâd ve çakırkeyf bir hayat yaşamanın öne çıkmasının önemli bir sebebi, ailedeki otorite boşluğu ve ciddiyet eksikliğidir. Her istediği alınan, her arzusu yerine getirilen, devamlı ağzına bakılan, kuralsız yetiştirilen, sorumluluk ve mesuliyet şuuru verilmeyen ve en önemlisi karşısında vakar sahibi insanlar görmeyen bir çocuğun nasıl olmasını bekliyoruz ki! Zamanımızda çekirdek ailelerin çoğalması, çocuk sayısının azalması, komşular ve akrabalar arası münasebetlerin zayıflaması gibi sebeplerden ailelerin çocuk merkezli bir yapıya doğru kaydığını görüyoruz. Yani ailede icra edilen aktivitelerin, yapılan alışverişlerin, alınan kararların merkezinde çocuğun bulunması hatta anne babanın çalışıp kazanırken bile tek dertlerinin çocuklarına parlak bir istikbal hazırlama endişesi olması, çocuk konusunda nasıl bir ifrata girildiğini gösteriyor. Evet, çocuğun, Allah’ın bir emaneti olduğu hatırdan çıkarılır ve Allah’ı unutturan bir sahiplenme duygusuyla üzerine düşülürse denge kaçar ve biz istemeden de olsa küstah, bencil ve şımarık bir çocuk yetiştirmiş oluruz.
    Çocuklarla ilgili bu aşırı tutumun yaygınlaşmasının önemli bir sebebi de annelerin çalışması olabilir çünkü annenin çalışmasıyla birlikte çocuk bebekliğinden itibaren ya kreşlere ya da bakıcılara emanet edilmektedir. Bunun neticesinde çoğu zaman anne babalarda çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenememekten kaynaklanan bir suçluluk psikolojisi oluşmaktadır. Bu psikolojiyi aşmak için ebeveyn çocuklarına karşı aşırı ilgi ve şefkatle yaklaşmaktadırlar. Bu davranış tarzı da onların hatalarına göz yummaya sebep olabilmektedir. Diğer bir husus da şudur: Anne babalar, kendileri için çocuklarını bir imaj vesilesi sayıyor ve onlara aldıkları elbiselerle, oyuncaklarla, bindirdikleri çocuk arabalarıyla, daha büyük yaşlarda çocuklarına verdikleri harçlıkla, aldıkları telefonla vs. kendi farklılıklarını ortaya koymaya çalışıyorlar. Bu arada çocuğun şuuraltı bunlarla besleniyor ve büyüdüğünde o da aynı hayat tarzını yaşamaya devam ediyor. Hâlbuki büyüklerimizin yaklaşımlarına baktığımızda, bu tutumun yanlış olduğunu görüyoruz. Mesela İmam Gazzâlî Hazretleri, çocuklara emsal arkadaşlarından daha süslü elbiseler ve daha lezzetli yemekler yedirilmemesi gerektiğini söylemiş ve hatta çocuk acıktığında ara sıra ona katıksız ekmek yedirmeyi tavsiye etmiştir.157 Demek ki çocuk daha çocukluğundan itibaren farklılık mülahazasına üstünlük fantezisine girmeyecek şekilde terbiye edilmelidir.
    Sevgi ve disiplin dengesinin kurulması gerektiğine işaret eden İbn Sînâ da duruma göre çocuğa farklı şekillerde muamele edilmesi gerektiğini söylemiştir. Buna göre çocuk teşvik edilmenin yanında bazen de korkutulmalı, ılımlı davranarak onunla ünsiyet kurmanın yanında bazen de yalnız bırakılmalı, bazen ilgi göstermeli bazen yüz çevirmeli, bazen övülmeli bazen de azarlanmalıdır. Ancak bütün bu tavırların yeri ve zamanı iyi tespit edilmeli, çocuğun yaşı göz önünde bulundurulmalı, kesinlikle ölçü kaçırılmamalı ve perde yırtılmamalıdır.Hülasa, ebeveyn çocuklarına karşı öyle bir sevgi ve şefkat gösterecek ki bu, onların laubaliliğe girmelerine imkân vermeyecek. Baba, ailedeki otorite ve ciddiyetin muhafazasından özellikle kendisinin sorumlu olduğunu unutmayacak ve çocuklarını da bu şuurla yetiştirecektir. Çocuğunu severken, öperken ve onunla oynarken bile bazı sınırları gözetmek zorunda olduğunu akıldan çıkarmayacaktır. Diğer yandan anne baba, çocuğa her istediğinin olmayacağını öğretecek, onu aile büyüklerine karşı saygılı yetiştirecek ve boş bırakmayarak kendi hâline terk etmeyeceklerdir.
     
    Son düzenleme: 23 Şubat 2014