Çocuklar için ev ve aile ortamı nasıl yapmamız lazım?

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Adile tarafından 15 Haziran 2012 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Dimize göre çocuklar için ev ve aile ortamı nasıl olmalıdır?


    Çocuğun ruh ve beden sağlığı açısından dengeli büyümesi, hayata hazırlanması, sosyalleşmesi, maddî ve manevî zararlardan korunması, duygusal ihtiyaçlarının karşılanması, sağlam bir kişiliğe kavuşması ve hepsinden önemlisi iyi bir terbiye alması açısından en ideal ortam ailedir. Çocuk, daha sonraki hayatında kendisine lazım olan birçok donanımı ancak huzurlu bir aile ortamında kazanacaktır. Çocuğun gerek maddî gerekse manevî gelişimi açısından ne kreş, ne çocuk yuvası, ne anaokulu ne de bakıcı hiçbir zaman ailenin yerini tutamaz. Bu açıdan öncelikle üzerinde durulması gereken husus, çocuğun behemehâl bir aile ortamında yetiştirilmesi gerektiğidir.Ancak çocuğun sadece bir aile ortamında büyümesi yeterli olmayıp, söz konusu aile ortamının da çocuğun iyi bir terbiye almasına elverişli ve uygun hâle getirilmesi gerekir. İşte burada çocuğun dinî terbiyesine etki etmesi açısından aile ortamının ve meskenin ne gibi özelliklere sahip olması gerektiği hususu üzerinde duracağız.
    Öncelikle aile fertlerinin yaşadığı meskeni ele alalım. Habib-i Kibriya Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) kişinin saadeti açısından, saliha bir kadın, iyi bir binek, salih komşuöve geniş bir meskenin ehemmiyetine dikkat çekmiştir.Meskenle ilgili hadis-i şeriflerde dikkat çeken en önemli özellik onun geniş olmasıdır.Belli bir yaştan sonra çocuklarının odalarının ayrılması, mahremiyete dikkat edilmesi, misafir ağırlama, çocukların rahatça koşup oynayabilecekleri yeterli mekânın olması vb. hususlar düşünüldüğünde evin geniş olmasıyla ilgili tavsiyenin bazı hikmetleri anlaşılabilir. Buna göre imkânı olan ailelerin, aile fertlerinin de sayısını hesaba katarak çocukların rahat edebileceği uygun bir mesken edinmeleri tavsiye edilir. Evin bahçeli olmasının da çocuğun rahat hareket edebilmesi, çocukluğunu yaşayabilmesi ve rahatça oyun ihtiyacını karşılayabilmesi açısından mühimdir.
    Diğer yandan evdeki bütün eşyalar çocuğun varlığı hesaba katılarak dizayn edilmelidir. Maalesef günümüzde ev eşyalarının çoğalmasıyla birlikte çocukların hareket kabiliyeti de kısıtlanmıştır. Evdeki sehpaların, masaların, vazoların, kristal veya yemek takımlarının, elektronik eşyaların vs. varlığı sık sık çocuklara müdahaleyi zorunlu kılmakta, hatta bazen istenmeyen kazaların yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Anneler sık sık, “Aman oğlum dokunma kırarsın. Dikkat et kızım devirirsin.” vs. uyarılar yapmaya mecbur kalıyorlar. Ancak çocuğun istediği gibi hareket edememesinin, sürekli ona müdahale edilmesinin ve engellenmesinin çocuk açısından zararı düşünülmüyor. Dolayısıyla evimizin düzenini çocuğun rahat hareket edebileceği, hoplayıp zıplayabileceği, istidat ve kabiliyetlerini geliştirebileceği şekilde değiştirmeliyiz.
    Evin her türlü mahzurlu şeylerden uzak tutulması da ayrıca dikkat edilmesi gereken bir husustur. Konuyla ilgili hadislerde gelen yasaklara riayet edilmeli ve evimizin her hâlinden bir Müslüman evi olduğu anlaşılmalıdır. Bu meyanda, evde sağa sola resim veya fotoğraf asmama, içeride köpek bulundurmama,altın veya gümüşten mamul kap kaçak kullanmama, evin döşemesinde ipekten yapılmış eşyadan uzak durma, evi her türlü israf ve gösterişten âzâde kılma gibi hususlar zikredilebilir. Burada evin helâl parayla yapılmasının veya kiranın helâlden verilmesinin de önemli olduğunu hatırlatalım. Bu saydığımız hususların her birinin çocuk için ayrı bir telkin gücü vardır. Bu açıdan çocuğun, yetiştiği ortamda haram görmemesi, haramla tanışmaması için gerekli tedbirler alınmalıdır.
    Meskenin maddî unsurlarından sonra şimdi de Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) evin manevî havasıyla ilgili tavsiyelerine bakalım. Konuyla ilgili Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hayli rivayet gelmiştir. Bunlardan bazıları şu şekildedir: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin. Kur’ân okuyun. Kur’ân okunan eve şeytan giremez.”;"Kişi evinde Kur’ân okursa ev, ehline karşı genişler, melekler orada hazır olur, şeytanlar kaçar ve hayrı da artar. Kur’ân okunmayan eve gelince, o, sahibine daralır, melekler orayı terk eder, şeytanlar istila eder, hayır da azalır.”; “Nafile namazlarınızı evlerinizde kılın. Onları kabirlere çevirmeyin.”; “Kişinin evindeki namaz nurdur. Öyleyse evlerinizi nurlandırın.”Bütün bu tavsiyelerden anlıyoruz ki evde üfül üfül manevî bir hava esmelidir. Bunu temin edecek de anne babanın ibadet hayatıdır. Dolayısıyla evde ibadete ayrılan bir yer ve zaman olmalıdır. Öyle ki o zamanlarda beraber namaz kılınmalı, dua edilmeli, Kur’ân okunmalı veya evrâd u ezkâr çekilmelidir. Gerekirse baba bazı vakitler evde imamlık yapmalı ve namaz , bütün ev halkıyla birlikte cemaat hâlinde kılınmalıdır. Küçük yaştan itibaren böyle bir atmosferde neş’et eden bir çocuk, ruh ve kalb dünyası itibarıyla inkişaf etme imkânını bulacaktır.
    Günümüzün en büyük felaketlerinden birisi de insanlar arasındaki iletişimin zayıflaması ve insanların yalnızlığa itilmesidir. Öyle ki koca koca apartmanlarda bir sürü birbirini tanımayan komşu mevcuttur. Akrabalık ilişkileri oldukça zayıflamış, arkadaşlık ve dostluklar azalmış durumdadır. İnsanlar birbirine daha resmi ve mesafeli duruyor. Bir de işin içine enaniyet ve egoizma girince ben merkezli bir hayat kaçınılmaz oluyor. Daha da kötüsü bu yalnızlık psikolojisi aile fertleri arasına kadar girmiş durumda. Hele bir de televizyon ve internet işin içine girdiyse, ebeveynin ikisi de çalışıyorsa ve evde ortak değerlerin paylaşıldığı sohbetler olmuyor, problemlerin çözüldüğü istişareler yapılmıyorsa aile fertlerini birbirine bağlayan bağlar oldukça zayıflıyor demektir. Böyle bir atmosferde yetişen çocukların ebeveynlerinden nasıl bir terbiye alacakları, ne ölçüde inkişaf edecekleri ise açıktır.
    İşte her Müslümanın bu tehlikenin farkında olması ve ev ortamını çocuklarıyla daha fazla zaman geçirebileceği bir şekilde düzenlemesi oldukça önemlidir. En basitinden yemek saatleri buna göre düzenlenerek herkesin birlikte yemek yemesi sağlanabilir. Bu husus hadislerde de dile getirilmiştir:“Hep beraber yiyin, dağılıp ayrılmayın zira bereket cemaatledir.”“Allah nazarında yemeklerin en hoşu, üzerine uzanan ellerin çok olduğu yemektir.”Çocukların da hazır bulunduğu yemek saatlerine neşe ve huzur hâkim olmalıdır. Ayrıca bu zamanlar onlara bazı şeyler anlatma, varsa sıkıntılarını dinleme, beraberce hoş sohbet etme adına bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Ancak sadece bununla yetinmemeli ve çocukların yetişmesi adına, sohbet, kitap okuma veya istişare saati gibi farklı beraberlikler ihdas edilmelidir. Tabii ki bu konularda anne babalar çocuklarına önderlik yapmalı, mesela söz konusu kitap okuma saatiyse önce onlar ellerine kitaplarını alıp bir köşeye oturmalıdırlar. Hatta çocukların en çok sevdiği ve ihtiyaç duyduğu oyun ve eğlence bile ebeveynin de onlara katıldığı toplu bir faaliyet hâline getirilebilir. Nitekim Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’i sırtına bindirip gezdirdiği, Hz. Âişe’ye bıkıncaya kadar Mescid-i Nebevi’deki kılıç kalkan oyununu seyrettirdiği bize ulaşan rivayetler arasındadır. Yani çocuklar hiçbir zaman “saldım çayıra, Mevlam kayıra” düşüncesiyle yalnız bırakılmamalıdır.
    Ailede hassas bir zaman tanzimi olmalı ve neyin ne zaman yapılacağı belli olmalıdır. Çocuklara küçüklüklerinden itibaren böyle bir disiplin ruhu verilmelidir. Başıboşluk ve keşmekeş içinde büyüyen çocuklara ciddi bir terbiye vermenin imkânsızlığı ortadadır. Burada üzerinde durulacak diğer önemli bir husus da aile fertleri arasındaki nizam ve intizamdır. Aile toplumun en küçük bir kurumu ve idari birimdir. Dolayısıyla ailenin dirlik ve düzeni için toplumdaki diğer kurumlar gibi onun da bir başkanı olmak zorundadır ki Cenâb-ı Hak bu vazifeyi erkeğe vermiştir.Erkeğin ev reisi olması hukukî bir payedir ve daha ziyade ev yönetimiyle ilgili bir husustur yoksa ahlâk, fazilet veya insanî hususlarda üstün olmakla ilgili değildir.Zira üstünlük takva iledir. İşte aile fertleri arasındaki ilişkilerde bu husus unutulmamalı ve ailedeki herkes kendine düşen görevi yerine getirmelidir. Kardeşler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi de ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur. Maalesef bu konuda birçok hata yapılmakta, genellikle küçükler gözetilerek büyüklerin hakkı ihlal edilmektedir. Hâlbuki abiye ağabeylik statüsü verilmesinin kardeşler arasındaki saygı ve sevginin oluşmasında önemli bir yeri vardır. Anne babalar, büyük çocuğu kıskandırmamalı, kardeşini rakip gibi göstermemeli, bilakis onu yanlarına alarak küçüğün işlerini beraber yapmalıdırlar.
    Ailede anne baba arasındaki ilişkiler de çocuğun terbiyesinde ve kişiliğinin oluşmasında oldukça etkili bir faktördür. Mesela devamlı çocuk önünde tartışan, kavga eden, bağırıp çağıran, küfreden ebeveynlerin bu davranışları çocuğu mutsuz ve endişeli yapacağı gibi ondaki güven duygusunu da zedeleyecektir. Aynı zamanda anne babasının birbirlerine karşı haşin, sert ve kırıcı muamelelerine şahit olan bir çocuğun sevgi, şefkat ve merhamet gibi duygularının yerini zamanla nefret ve gazap duygusu alacak ve böyle bir çocuk da ileriki yaşlarda anne babasından öğrendiği bu kötü davranışların aynısını başkalarına karşı sergileyecektir. Bu açıdan anne babalar, her ne olursa olsun çocuğun yanında birbirlerine kötü muamelede bulunmamaya, bağırıp çağırmamaya çok dikkat etmelidirler.64 Diğer yandan anne baba her konuda olduğu gibi çocuklarını yetiştirmede de ahenk ve uyum içinde olmaya çalışmalıdır. Çocuk onların kendisine karşı davranışlarına bakarak ikilem yaşamamalıdır. Birisinin doğru dediğine diğeri yanlış dememelidir. Bu açıdan anne babanın çocuğu nasıl yetiştirmek istedikleri hususunda fikir birliğine varmaları oldukça önemlidir.
     
    Son düzenleme: 24 Şubat 2014