Çocuk büyütürken helal lokma ile yetiştirmenin değeri nedir?

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Adile tarafından 13 Ağustos 2012 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Çocuk büyütürken helal lokma ile yetiştirmenin değeri nedir?

    Genel itibariye aile fertlerinin nafakasından baba sorumlu kılınmıştır.Büluğa ermemiş ve fakir olan erkek çocukların nafakasını sağlamak babaya ait olduğu gibi büluğa erse bile fakir olan kız çocuklarının nafakasını temin etmek de babanın vazifesidir.Buna göre gerek kız gerekse erkek olsun zengin çocukların nafakası kendi mallarından karşılanır. Erkek çocuk büluğa erdikten sonra kendi çalışıp kazanabilecek bir duruma geldiğinden babanın nafaka mükellefiyeti sona erer. Aynı şekilde kız da evlendiği takdirde nafakası kocasına ait olur. İslâm hukukuna göre anne, zengin bile olsa çocukların nafakasını sağlamaya mecbur edilemez. Erkek çocuğun ergenliğe girmesiyle birlikte babanın nafaka sorumluluğunun da sona ereceğini söylemiştik.
    Ancak bazı durumlar bu genel kuraldan istisna edilmiştir. Buna göre baba; yatalak hastalık, körlük gibi bir hastalığa yakalanan, elinden bir iş gelmeyen, sosyal konumu itibarıyla çalışması ar kabul edilen veya öğrenci olduğundan nafakasını kazanmaya imkân bulamayan çocuklarının nafakasını karşılamaya devam eder.Aile efradının nafakasını sağlamak zorunda olan baba unutmamalıdır ki onlar için harcadığı her bir kuruş kendisi adına sadaka hükmüne geçecektir. Hatta hadis-i şerifler ailenin geçimi için yapılan masrafın en hayırlı tasadduk olduğunu ifade etmişlerdir. Bir hadis-i şerifte:"Kişinin harcadığı dinarın en efdali, ailesi için harcadığı dinardır.”buyrularak aile fertleri için harcama yapmak teşvik edilirken başka bir rivayette ise:"Bir kişinin tasarrufunda olanların rızkını hapsetmesi ona günah olarak yeter.”ifadeleriyle bu konuda cimri davrananlar uyarılmıştır.
    Diğer yandan Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisine gelerek tasaddukta bulunmak isteyen bazı sahabileri, öncelikle aile fertlerine, sonra da yakın akrabalarına yardım etmeye teşvik etmiştir.Burada dikkat çekmek istediğimiz esas önemli husus ise çocukların nafakasının helâl yollardan kazanılması meselesidir. Yani baba sadece çocukların yeme, içme, giyim, barınma gibi ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda çocukları için harcadığı her kuruşun meşru yollardan kazanılmış olmasına dikkat edecektir. Ayrıca, haram ve helâllerin birbirine karıştığı, menşei belirsiz katkı maddelerinin pek çok üründe kullanıldığı günümüzde, etinden tavuğuna, çikolatasından sütüne, bisküvisinden meşrubatına kadar eve getirdiği bütün yiyecek ve içeceklerin helâl ve temiz olması adına hassasiyet gösterecektir. Yani sadece kazancın helâl olması yetmemekte, helâl kazançla alınan yiyecek ve içeceklerin de helâl usullerle yapılmış olması gerekmektedir.
    Bediüzzaman Hazretleri haramların insanda meydana getireceği tahribata şu veciz ifadeleriyle dikkat çeker: “Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma.”Demek ki bazen mideye inen haram bir lokma bile insanı batırabilir. Haram lokmanın insanın kalbî ve ruhî hayatına nasıl zarar verdiğini anlatma adına hak dostlarının çok önemli tespitleri vardır. Kalbin katılaşması, ibadet aşk u şevkinin sönmesi, gece kıyamının bitmesi, duaların kabul olmaması, insan latifelerinin ölmesi, iffetin yok olması vb. hususlar haramın zararlarından bazılarıdır. Haramın çocuk üzerindeki menfi tesirini Ebu’l-Vefâ Hazretlerinin başından geçen bir hâdiseyle misallendirelim. Hazret, oğlunun elindeki çuvaldızla insanların bin bir zahmetle uzaktan taşıdıkları su tulumlarını deldiğini öğrenir. Bu durumun sebebini öğrenme adına kendisini muhasebeye çeker ancak çocuğun bu davranışına sebebiyet verebilecek bir hatasını bulmaz. Eve gelince meseleyi bir de hanımına anlatır ve onu da muhasebeye sevk eder. Anne düşünür taşınır ve sonunda yaptığı bir hatayı kocasına anlatır. Buna göre o, çocuğun doğmasından birkaç ay önce komşunun evine gider ve orada portakal ve nar gibi meyveler görür. Canı çok çekmesine rağmen hayâsı ev sahibinden istemeye mâni olur. O da komşusu görmeden elindeki tığı meyvelerden birine batırır ve çıkan suyu içer. Bunları dinleyen Ebu’l-Vefâ Hazretleri çocuğun bu kabahatinin sebebini anlar ve karısından, önce komşusuna giderek helâllik istemesini sonra da Allah’a tevbe ve istiğfar etmesini ister. O, bunları yapınca birden çocuğun içini bir pişmanlık hissi sarar ve artık bu yanlışından vazgeçer.
    Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem), sahabe efendilerimizin ve daha sonraki ehlullahın haram lokma karşısında nasıl bir hassasiyet ve titizlik örneği sergilediklerine bakınca meselenin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Mesela bir gün Hz. Ebû Bekir Efendimiz hizmetçisinin getirdiği yiyeceği yemeye başladıktan sonra bunu nereden getirdiğini sorar. Onun bu yiyeceği Cahiliye döneminde kâhinlikten kazandığı parayla aldığını öğrenince de derhal parmağını gırtlağına kadar sokar ve yediklerini zorla dışarı çıkarır, ardından da midesinde kalanlardan dolayı Allah Teâlâ’ya istiğfar eder. Yanlışlıkla bir zekât devesinin sütünü içen Hz. Ömer’in tavrı da bundan farklı değildir. O da aynı şekilde kendisini istifraya zorlayarak haramın vücuduna karışmasına fırsat vermemiştir çünkü onlar Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem) haramla beslenen bir vücudu ancak cehennem ateşinin temizleyeceğini öğrenmişlerdi.
    Bu açıdan eğer biz yetiştirdiğimiz nesillerin birer insan-ı kâmil olmalarını, kalb ve ruh ufkunun kahramanları hâline gelmelerini istiyorsak onları ne yapıp edip muhakkak helâl rızıkla beslemeye dikkat edecek, giydikleri elbiselerin az bir ipliğinin bile haramdan olmamasına azamî ehemmiyet göstereceğiz. Hiç kimsenin o tertemiz yavruların geleceğini karartmaya hakkı yoktur zira mana âleminin sultanları olan büyükler, ısrarla ve hassasiyetle haramla beslenenlerin de birer haramzâde olabilecekleri ve manevî yapılarının bozulacağı hususu üzerinde durmuşlardır.
     
    Son düzenleme: 24 Şubat 2014