Cenaze Ne Demektir?

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Lasey tarafından 3 Ocak 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    CENAZE

    Gömülmemiş ve gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü. Ölüyü gömmek için yapılan tören ve işlemler. İslam bu tören ve işlemler ile ilgili olarak bazı emir ve nehiyler getirmiştir. Genellikle bunlar sünnet ile sabit olan ve Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından bizzat uygulanan ve bize kadar intikal eden hususlardır. Ölüm döşeğinde can çekişme durumunda olan kimseyi -kendine zorluk olmazsa- yüzü Kıbleye karşı gelmek üzere sağ tarafa çevirmek sünnettir. Başını biraz yükselterek sırtı üstüne yatırmak da caizdir.

    Hasta can çekişiyorken ve gerçekten mümin birisi ise ona yardımcı olmak, yakınları için bir gereklilik ve ayrıca da sevaptır. Onun için yanında "kelime-i şehadet" getirmek ve söylemesine yardımcı olmak sünnettir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:

    "-Ölülerinize, La ilahe illallah "ı telkin ediniz. Zira ölüm halinde onu söyleyen (bir mümin)'i bu kelime Cehennem'den kurtarır. " "Son sözü La ilahe illallah olan kimse Cennet'e girer. " (Müslim, Cenaiz, 1-2; Ebû Davud, Cenaiz, 16)

    Hastanın yanında şehadet getirilir ki o da hatırlayıp şehadet getirsin. Yoksa ısrar ile sen de yap denilmez. Zira o anda zor bir durumdadır. Ona zorluk çıkarmamalıdır. Bir defa da söylese yeter. Bu telkini, hastayı sevenlerden biri yapmalıdır. Maksat hastada isteksizlik uyandırmamaktır.

    Hasta vefat edince ağzı kapatılır. Bir bez ile çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yanlarına getirilir. Bunu yaparken şu dua okunabilir:

    "Bismillahi ve ala milleti rasülillah. Allahümme yessir aleyhi emrahu ve sehhil aleyhi ma ba'dehû ve es'id bi likaike vec'al ma harace ileyhi hayran mima harace anhu. "

    Manası: "Allah'ın ismiyle ve Rasûlullah'ın milleti (dini) üzerinde olsun. Allah'ım, onun işini kolaylaştır, bundan sonrasını ona kolay eyle, onu seni görmekle mutlu eyle. Dünyadan kendisi için çıkanı, kendisinin çıktığı şeylerden hayırlı eyle."

    Sonra ölünün üstüne bir örtü çekilir. Öldükten sonra yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okumak mekruhtur. Öldüğü iyice anlaşılınca hemen yıkanır.

    Cenaze'nin Yıkanması

    Cenazenin yıkanmasından gömülmesine kadar, yapılan işlemlere "teçhiz" (hazırlamak) denir. İslam'da, ölen kimsenin en kısa zamanda yıkanması, kefenlenmesi ve cenaze namazının kılınarak toprağa verilmesi gerekir. Bu konuda acele davranmak müstehabtır. Ölü şöyle yıkanır:

    Yıkanacak ölü teneşir veya yüksekçe bir yere sırt üstü konur ve diziyle göbek arası bir örtü ile örtülür. Teneşir, ölülerin yıkanması için yapılmış, sedire benzer yüksekçe bir tahta masadır: Erkek ölüleri erkekler, kadın ölüleri de kadınlar yıkar. Ölüyü yıkayan kişiye birisi su dökerek yardımcı olur. Ölüyü yıkamak, ona gusül abdesti aldırmaktır. Boy abdesti* almasını bilen herkes ölüyü yıkayabilir; ölü yıkamanın gerektirdiği ayrı bir bilgi ve dua yoktur.

    Yıkayacak kişi eline bir bez sardıktan sonra, ölünün avret yerini yıkayıp temizler. Bundan sonra ölüye bir abdest aldırır. Abdest aldırırken ağzına, burnuna su vermez, parmaklarıyla mesheder. Yüzünü, kollarını yıkar, başını mesheder ve ayaklarını yıkar.

    Bundan sonra ölünün üzerine su dökülür, başı ile bedeni sabunlu su ile temizce yıkanır, sonra sol tarafına çevrilerek sağ tarafı yıkanır. Bundan sonra sağ tarafına çevrilerek,sol tarafı iyice yıkanır. Her azayı yıkarken üç defadan az yıkamamak sünnettir. Suyun zor ulaşacağı organlar yıkanırken ovularak yıkanmalıdır. Bundan sonra yıkayan kimse cenazeyi oturtur gibi kaldırıp, kendisine doğru yaslayarak karnını ovalar; altından bir şey çıkarsa, sadece orasını yıkayıp temizler, tekrar abdest aldırmaz ve yeniden bütün vücudu yıkamaz. Böylece yıkama işlemi biten bir ölü havlu veya benzeri şeylerle kurulanır ve kefenlenir. Sonra başına, yüzüne ve sakalına güzel kokular sürülür, secde yerlerine kafûr dökülür. Yıkanırken ölünün saç ve tırnakları kesilmez. Ölünün kapalı bir yerde yıkanması daha iyidir. Ölüyü, kendisine en yakın bir kimse veya ahlaki iyi olan ve cenaze yıkamasını iyi bilen birinin yıkaması gerekir. Kadın kocasını yıkayabilir. Fakat, yıkayacak hiçbir kadın bulunmamak gibi bir mecburiyet olmadıkça erkek, ölmüş karısını yıkayamaz.

    Şişmiş olup dağılmak üzere bulunan ve dokunulması mümkün olmayan bir ölünün üzerine sadece su dökülmesi yeterlidir. Yıkayan, cenazeyi yıkamaya niyet ederek besmele çeker. Yıkama bitince: "Gufraneke ya Rahman" yani, "Ey merhametli Allah'ım bağışlamanı dilerim" der.

    Müslüman ölünün vücudunun bir parçası bulunması halinde, onu yıkamak konusunda alimler arasında görüş ayrılıkları vardır. İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hazm, "yıkanır, kefenlenir ve üzerine namaz kılınır" demişlerdir. İmam Şafiî: "Bir kuş, Cemel vakasında Mekke'ye bir el getirip attı. Parmağındaki yüzüğünden Mekkeliler onu tanıdılar. Bu eti yıkayarak namaz kıldılar. Olay sahabenin huzurunda olmuştur" demektedir. Ahmed İbn Hanbel der ki:

    "Ebû Eyyûb, vücudun bir ayağı varken, Ömer ise bir kemiği varken üzerlerine namaz kılmışlardır." İbn Hazm: "Müslüman ölüsünden bulunan her şey üzerine namaz kılınır; şehit değilse yıkanır, kefenlenir." demiştir. Bulunan parça üzerine namaz kılmaya niyet edilir. Namaz ise hepsine, yani ceset ve ruhu üzerine kılınır. İmam Ebû Hanife ve İmam Malik'e göre; "Eğer yarıdan çoğu bulunursa yıkanır ve namazı kılınır; eğer bulunmazsa yıkanmaz ve namazı kılınmaz."

    Şehid'in Yıkanması

    Savaş alanında kafirler tarafından öldürülen şehitler cünüp bile olsalar yıkanmaz, sadece kefen olmayan uygun bir elbiseyle kefenlenir. Elbise eksik gelirse tamamlanır. Sünnet kefeni üzere fazla gelen elbise ise çıkarılır. Kanları ile gömülür. Kanlardan hiç bir şey yıkanmaz. Zira Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şehitleri yıkamayınız. Çünkü her yara ve her kan damlası kıyamet günü etrafa misk kokusu yayar. " Rasûlullah (s.a.s.), Uhud şehitlerini kanlarıyla defnetmeyi emretti. Onları yıkamadılar ve namaz kılmadılar. İmam Şafiî şöyle demiştir: "Şehitleri yıkamamanın ve namazlarını kılmamanın nedeni, yaraları ile Allah'a kavuşmaları içindir." Kanlarının kokusu, misk kokusu olunca Allah'ın onlara olan bu ikramı, onları bu namazdan müstağni kılmıştır. Bu durum, yaralar içinde savaşan ve düşmanın geri dönmesinden korkan, bir an önce ailelerine kavuşmayı, ailelerinin de onlara kavuşmasını arzulayan müslümanlara kolaylık sağlamıştır. Şehitlerin namazlarını kılmamaktaki hikmet şudur: Namaz ölülere kılınır. Şehitler ise diridir. Veya namaz bir şefaattir. Şehitlerin de buna ihtiyacı yoktur. Kafirler tarafından öldürülmeyen fakat cihat sırasında vefat edenler hakkında şehit* sözü kullanılmıştır.

    Ancak bunlar yıkanır ve namazları kılınır. Rasûlullah (s.a.s.), hayatta iken, bunlardan ölenleri yıkamış; müslümanlar da daha sonra şehid düşen Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (r. anhum)'yi yıkamışlardır.

    Eğer su bulunmazsa ölüye teyemmüm verdirilir. Allah'û Teala şöyle buyuruyor: " Eğer su bulamazsanız teyemmüm ediniz." (en-Nisa, 4/43; el-Maide, 5/6). Rasûlullah (s.a.s.) "Yeryüzü bana mescid ve temiz kılındı." (Buharî, Teyemmüm 1, Salat 56; Müslim, Mesacid, 3; Ebû Davud Salat, 24). buyurmuştur. Eğer ölü yıkandığı zaman dağılma tehlikesi varsa yine teyemmüm verdirilir. Yabancı erkekler arasında ölen kadın ile yabancı kadınlar arasında ölen erkeğe de teyemmüm verdirilir. Ebû Davud ve Beyhaki'nin de Mekhûl'den rivayet ettiği hadise göre; Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kadın, kendisi ile beraber başka kadın olmadığı halde erkekler arasında ölürse; erkek de kendisi ile beraber başka erkek olmadığı halde, kadınlar arasında ölürse, her ikisine de teyemmüm ettirilir ve gömülürler. Her iki durumda da su bulunmamış sayılır. "

    Cenazenin Kefenlenmesi Ölü, yıkandıktan sonra, kefenin ıslanmaması için kurulanır.

    Kefen üç çeşittir: 1- Erkeğe göre, "kamis", boyun kökünden ayaklara kadar olur. Yen ve yakası olmaz. Etrafı uygulanmaz. 2- "İzar" ile "Lifafe", baştan ayağa kadar uzun olur. Lifafe en üste geleceği ve baş ve ayak uçlarından düğümleneceği için izardan daha uzun tutulur.

    Kadında baş örtüsü ile göğüs örtüsü fazla olacağından kadında sünnet olan kefen beş kattır. 3-Yeterli sayılan kefendir ki erkeğe göre izar ile lifafe'den ibaret olmak üzere iki kat, kadına göre ise bir de baş örtüsü ile üç kattır. Ancak zarurete binaen kadın ve erkek için "setre"; yeterli ne bulunursa ona sarılacak şeydir. Nitekim sahabeden bir kısmı zarûretden dolayı sahip oldukları elbiseleriyle kefenlenip defnolunmuşlardır.

    Malın azlığı ve varislerin çokluğu söz konusu olunca ikinci kefenleme; mal çok varisler az ise birinci tür kefenleme yapmak sünnettir. Kefen-i zarûret ise hiçbir malı olmayan için düşünülebilir. Zarûret olmadıkça tek kefene sarılmaz. Kefenin beyaz pamuklu bezden olması daha faziletlidir. Yenisi veya yıkanmış olmasında fark yoktur. Kefenler, içine ölü sarılmadan önce tütsülenir. Ancak beşten fazla tütsülenmez.

    Kadının saçları örgü edilerek göğsü üstünde toplanır. Onun üzerine başörtüsü yüzüyle beraber örtülür.

    Cenaze Namazı

    Gusledilmiş, yıkanmış, temizlenmiş, musalla taşına konulmuş müslüman bir ölü için müslümanların, abdestli ve Kıble tarafına yönelerek kıldıkları bir namaz ve ölü için yapılan bir duadır. Cenaze namazı farz-ı kifayedir. Yani bir beldede bir kısım müslümanların bu namazı kılmalarıyla, diğerlerinin üzerinden yükümlülük kalkar. Cenaze namazı hiç kılınmazsa, o beldedeki bütün müslümanlar sorumlu ve günahkar olur.

    Cenaze namazının şartı niyettir. Bu niyette, ölünün erkek veya kadın, küçük erkek veya kız çocuğu olduğu belirtilir. İmam olan kimse; Allah Teala'nın rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya ve o cenaze için dua etmeye niyet ederek, namaza başlar. Ayrıca imamlığa niyet etmesi gerekmez. Cemaatten her biri de Allah rızası için o cenaze namazını kılmaya ve onun için duaya ve imama uymaya niyet eder. Ölü, erkek ise: "şu hazır erkek için", kadın ise; "şu hazır kadın için" diye niyet edilir. Çocuklar için de bu şekilde niyet edilir. Cemaatten biri, cenazenin erkek mi, kadın mı olduğunu bilmezse, "üzerine imamın namaz kılacağı ölüye, imam ile beraber namaz kılmaya ve dua etmeye" niyet eder.
     
  2. Lasey

    Lasey Admin

    Cenaze namazının rüknü tekbirler ve kıyam'dır. Bu namazda rukû ve secdeler bulunmadığı gibi Kur'an okumak ve teşehhüd de yoktur. Şartları altıdır: Ölünün müslüman olması, kendisinin ve konulduğu yerin temiz olması, cemaatin önünde bulunması, vücut azalarının çoğunun veya başıyla beraber yarısının mevcut olması, arz üzerine konulmuş olması, namaz kılacak kimsenin özürsüz olarak bir şeye binmiş veya oturmuş olmaması. Cenaze namazında cemaat şart değildir. Yalnız bir müslüman erkek yahut bir müslüman kadının kılması ile farz yerine getirilmiş olur. Cenaze namazının sünnetleri dörttür.

    1-İmam cenazenin göğsü hizasına durur. Bu namazda erkek, kadın, büyük ve küçük arasında fark yoktur

    2-Birinci tekbirden sonra "sübhaneke allahümme" duasının "ve celle senaüke" kısmı ile birlikte okunması lazımdır. Dua kasdıyla fatiha okunması da caizdir. İbn Abbas cenaze namazında Fatiha okumuş ve "bunun sünnet olduğunu" bildirmiştir. (Buharî, Cenaiz, Kıraetu Fatihati'l-Kitab). İmam Şafiî'ye göre Fatiha okumak farzdır.

    3- İkinci tekbirden sonra, Peygamber (s.a.s.)'e salat getirmek: "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed, Kema salleyte ala İbrahîme ve ala ali İbrahîme inneke hamîdun mecîd." Sonra "barik" duası okunur.

    4- Üçüncü tekbirden sonra ölüye, kendi nefsine ve müslümanlara dua etmek. Duanın ahirete ait olmasından başka bir şart yoktur. Fakat Hz. Peygamber'den nakledilen duaları yapmak daha güzeldir. Bu dua da şudur:

    "Allahumma'ğfirlî hayyina ve meyyitina veşahidina ve gaibina ve zekerina ve unsana ve sağîrina ve kebîrina. Allahumme men ahyeytehû minna fe ahyihî ale'lislam ve men tevef feytehü minna feteveffehû ale'l-iman ve hussa haza'l-meyyite birravhi ve'rrahati ve'f-mağfireti ve'r-rıdvan. Allahümme in kane muhsinen fezid fî ihsanihî ve in kane musîen fetecavez anhu ve lakkıhi'l-emne ve'l-büşra ve'lkeramete ve'z-zülfa bi rahmetike ya erhame'r-rahimîn."

    Manası: "Allah'ım, dirimizi, ölümüzü, burada olanımızı, olmayanımızı, erkeğimizi, kadınımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü bağışla. Allah'ım, bizden yaşattığını İslam üzerine yaşat; öldürdüğünü iman üzerine öldür. Bu ölüye de sevinç, rahat, mağfiret ve rıza ihsan eyle. Allah'ım, eğer (bu kimse) iyi idiyse iyiliğini artır, eğer kötü idiyse kötülüklerinden geç. Onu güven, müjde, ikram ve rahmetine yaklaştır. Ey merhametlilerin en merhametlisi."

    Eğer cenaze kadınsa, "ve hussa dan sonraki zamirler müennes okunur." Hazihi'l-meyite... in kanet muhsineten fe-zid fr-ihsaniha ve in kanet musîeten fe-tecavez an seyyiatiha ve lakkîha'l-emne... " gibi.

    Duayı bilmeyen kimse, sadece "Allahümmağfirlî ve lehû ve li'lmü'minîne ve'l-mü'minat (Allahım, beni, onu ve bütün inananları bağışla" der. Akıl hastası ve küçük çocuklar için istiğfar edilmez. Çünkü onların günahı yoktur. Onlara Feteveffehû ale'l-iman "dan sonra şu dua ilave edilir. "Allahümme'c'alhu lena feratan ve'c'alhulena ecran ve zuhran ve'c'alhu lena şafian müşeffean" Manası: "Allah'ım, onu bize ecir; mükafat, ahiretimiz için yararlı kıl, onu bize ahirette sözü geçen bir şefaatçı eyle."

    Bu dualardan sonra imam dördüncü tekbiri alır, sonra önce sağ tarafa, sonra da sol tarafa sesli olarak, cemaat ise gizlice selam vererek namaza son vermiş olurlar. Bu vacip olan selam ile ölüye, cemaate ve imama selam verilmesine niyet edilir. Cenaze namazının başına yetişmeyen kimse hemen iftitah tekbirini alıp imama uyar ve diğer tekbirleri imamla beraber almaya devam eder. İmam selam verdikten sonra geçirdiği tekbirleri birbiri ardınca kaza eder, bu tekbirler esnasında herhangi bir dua okunmaz. Birkaç cenaze varsa hepsine ayrı ayrı namaz kılma daha iyidir. En erken getirilenin namazı önce kılınır. Hepsi birlikte gelmiş ise halk nazarında daha faziletli olanın ki önce kılınır. Hepsine bir tek namaz kılmak da yeterli olur. Bu takdirde cenazeler, geniş bir sıra halinde dizilir ve imam bunlardan birisinin göğsü karşısında durarak namaz kıldırır. Yahut cenazeler tek sıra halinde kıbleye doğru uzunlamasına da konulabilir.

    Namaz kılmak mekruh olan üç vakitte, yani; güneş doğarken, tam tepedeyken ve batarken cenaze namazı kılınmaz. Ancak, bu vakitlerde kılınmışsa kazası da gerekmez. Kabristanda ve cami içinde cenaze namazı kılınmaz, ancak; imam ve cemaatin bir kısmı cami dışında, bir kısmı da cami içinde olarak kılmalarında bir mahzur yoktur. Namazı bozan şeyler cenaze namazını da bozar.

    Sağ doğup ölen çocuğun adı konulur, yıkanıp kefenlenir ve namazı kılınır. Ölü doğan çocuğun adı konulur, yıkanıp bir bezle sarılır ve cenaze namazı kılınmadan defnedilir. Ölen gebe kadının karnındaki çocuk hareket ederse, kadının karnı yarılarak çocuk alınır. Kasden ve zulmen ana veya babasını öldürenlerin, öldürülmüş eşkıya ve yol kesicilerin namazları kılınmaz.

    Cenazede cemaat şartı olmamakla birlikte, cemaat sayısı ne kadar çok olursa, sevap da çoğalır. Hz. aişe, Rasûlullah (s.a.s.)'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Bir cenazenin namazını yüz müslüman kılarak hepsi ona şefaat dilerse, kendilerine o kimse hakkında şefaate izin verilir. " (Müslim Cenaiz, 58).

    İbn Abbas (r.a.), Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir müslüman öldüğü zaman, cenazesini, Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayan kırk kişi tutup kaparsa, Allah kendilerine o kimse hakkında şefaate izin verir. " (Müslim, Cenaiz, 59).

    Namaz kılınıncaya kadar cenazede hazır olan kimseye bir kırat, gömülünceye kadar hazır bulunana da iki kırat sevap vardır. " İki kırat nedir?" diye sorulunca, Hz. Peygamber (s.a.s.) "İki büyük dağ gibi" diye cevap verir, yani iki büyük dağ kadar sevap verilir. (Müslim, Cenaiz, 52).

    "Cenaze defninde acele ediniz. Eğer bu ölü iyi bir kişi ise, bu bir iyiliktir. Onu (bir an evvel kabirdeki) hayır ve sevabına ulaştırmış olursunuz. Eğer bu cenaze iyi bir kişi değilse, bu da bir ferdir. Bir an evvel omuzlarınızdan atmış olursunuz. " (Buharî, Cenaiz, 52).

    "Ey mü'minler! Siz ölüyü teşyî ediyorsunuz. Onun önünde, arkasında sağında, solunda yürüyünüz. "

    Yukarıda naklettiğimiz hadislerden de anlaşılacağı gibi, cenazeyi bekletmeden en kısa zamanda toprağa vermek gerekir. Ölü hakkında iyi ve kötü şahitliği Cenab-ı Allah kabul eder. Bu münasebetle ölüleri hayırla anmak sünnettir. Bir müslümanın cenazesinde bulunmak herkese farz-ı ayın değilse de; mümkün mertebe çok sayıda cemaatin bulunması ölü için rahmet ve bağışlanma vesilesidir. Ayrıca cenazeye katılan müslümana da çok büyük bir sevap vardır.

    Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, "Peygamber (s.a.s.), Necaşî'nin vefat haberini öldüğü gün vermiş, ashabını namazgaha çıkartarak saf bağlatmış ve dört defa tekbir almıştır." (Buharî, Müslim),

    Burada Necaşi, Habeş imparatoru Ashama olup, Hicret'in dokuzuncu yılında vefat etmiş ve Allah Rasûlü Medine-i Münevvere'de onun için ashabıyla, gıyabında cenaze namazı kılmıştır. Bu uygulama, zaruret sebebiyle vukû bulmuştur. Hanefî ve Malikilere göre gaibin cenaze namazını kılmak mutlak olarak caiz değildir.

    Hanefilere ve bazı fakîhlere göre ölüm haberini hısım ve akrabaya, eşe dosta bildirmek caizdir. Günümüzde bu duyuru, müezzinlerin "salah" okuyuşları ile yapılmaktadır.

    Cenazenin Taşınması ve Defni

    Cenazeyi kabre kadar taşımak bir mümine yapılacak en son hizmetlerdendir. Bu taşıma aynı zamanda bir ibadettir. Bilhassa namaz kılınan yerlerde, mezarlıkla namaz kılınan yerin yakınlığı durumlarında cenazeyi vasıta ile taşımak bu ibadeti terk etmek olur.

    Sünnet üzere, cenazeyi tabutun dört tarafından dört kişi tutarak taşır. Tabutun dört tarafından onar adım taşımak müstehaptır. Daha çok taşımanın sevabı da çoktur. Önce cenaze sağ ön tarafından, sonra sağ arka tarafından taşınır. Sonra sol tarafına geçilerek sol ön ve sol arka tarafından omuzlanır. Böylece her tarafından onar adım olmak üzere kırk adım taşınmış olur. cenazeyi acele götürmek de müstehaptır. Zira o iyi bir kişi ise kabirde karşılaşacağı iyi hale bir an önce kavuşturulmuş olur. Kötü bir kişi ise bir an önce şerrinden ve yükünden kurtulmuş olunur.

    Cenazeyi takip edenler, yolda lüzumsuz lakırdı etmezler. Yüksek sesle konuşmazlar. Hatta yüksek sesle zikretmez ve Kur'an okumazlar. Ölümü ve ahireti düşünürler.

    Cenaze kabre konacağında, kabre inen bir kaç kişi cenazeyi alarak yüzü kıbleye karşı, başı batıya gelmek üzere sağ yanına yatırırlar. Bu esnada: "Bismillahi ve ala milleti Rasûlillahi" (Allah'ın adı ile ve Rasûlullah'ın milleti (dini) üzere derler. Kefenin bürgüsünün baş ve ayak tarafındaki bağları çözerler. Kadını kabre mahreminin indirmesi evladır.

    Cenazenin arkasına, cesedi toprağın sıkıştırmasından koruyacak taş, tahta gibi şeyler dizilir. Sonra kabir, toprakla doldurulup örtülür. Bu arada kabir başında Kur'an'dan bazı sûrelerin okunması mümkündür. Bu arada salih bir kişi kalkıp ölünün baş tarafında ve yüzü hizasında durup ölünün anasının adı ve ölünün adı ile üç defa "Ya filan oğlu -kızı- filan" der ve aşağıdaki telkinatı yapar: "Ey filan oğlu -kızı- filan... Dünyada iken Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir, Cennet haktır, Cehennem de haktır, öldükten sonra dirilmek de haktır. Şüphesiz kıyamet günü gelecektir. Allah, kabirde olanları diriltecektir" diye yaptığın şahitliği hatırla. Sen, Rab olarak Allah'a din olarak İslam'a, Rasûl olarak Muhammed'e önder olarak Kur'an'a, kıble olarak Kabe'ye, kardeşlerin olarak müminlere razı olmuştun. De ki:

    "Allah'tan başka ilah yoktur, ona dayandım O, ulu arşın sahibidir." Ey Allah'ın kulu de ki, "Allah'tan başka ilah yoktur. De ki, Rabbim Allah'tır, dinim İslam'dır, Rasûlüm Muhammed (s.a.s.)'dir. Ya Rabbi onu yalnız bırakma. Sen, mülk verenlerin en hayırlısısın."

    Ölünün evinde yemek vermek, ölü sahibine başsağlığı dilemek, kabirleri zaman zaman ziyaret etmek sünnettir. Başsağlığı dilemek üç gün içinde müstehaptır, sonrası sünnete aykırıdır.