Cenap Şahabettin'in Hayatı ve Edebi Kişiliği

Konusu 'Biyografiler' forumundadır ve Lasey tarafından 8 Şubat 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    CENAP ŞAHABETTİN 1870-1934)


    Şâir. Manastır’da doğdu. Binbaşı Sahabettin Bey’in oğludur. Babasının Pilevne’de şehit düşmesi üzerine ailece İstanbul’a geldiler. İlköğrenimini Tophane’deki Mekteb-i Fey-ziye’de, orta öğrenimini de Eyüp Askeri Rüştiyesi ileGülhâ-ne Askerî Rüştiyesi’nde yaptı (1880). Askerî Tıbbiye’den doktor yüzbaşı rütbesi ile 1889′da mezun oldu. Dokuz ay sonra cilt hastalıkları ihtisası için Paris’e gönderildi. Dönüşte Karantina İdâresi’ne girdi. Mersin ve Rodos’ta çalıştı.
    Sıhhiye müfettişi olarak Cidde’ye gitti (1897). Meclis-i Kebîr-l Sıhhiye ( = Sağlık Yüksek Kurulu) üyesi (1908) ve Umum Sıhhiye ( = Sağlık Hizmetleri) genel müfettişi oldu. 1904′to kendi İsteği İle emekliye ayrılarak Darülfünun Edebiyat Fakültesl’nde dil, Osmanlı edebiyatı tarihi dersleri verdi. I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Şam’a gitti. (1918)

    Savaştan sonra Süleyman Nazif ile birlikte Hadisât gazetesini çıkardı. Tasvîr-i Efkâr gazetesi hesabına iki defa Avrupa’ya gitti. Peyâm-ı Sabah gazetesinde Millî Mücadele aleyhinde yazılar yazdı. Zafer kazanılınca fikirlerinden döndü ise de samimiyetine inanılmadığı için siyâsetten uzak ve yalnız yaşamağa mecbur kaldı. Fransızca, ingilizce, Almanca, İtalyanca, Arapça ve Farsça bilen Cenab, beyin kanamasından öldü. Kabri İstanbul’da, Bakırköy Mezarlığı’ndadır,
    Cenab Şahabettinin ilk şiirlerinde Muallim Naci, Recâi-zâde Ekrem ve AbdülhaK Hâmid tesiri görülür.

    Bir kısmını saadet gazetesinde yayımladığı bu şiirleri sonra Tâmat adlı bir kitapta topladı. Paris’te bulunduğu yıllarda Fransız şiirini yakından tanıdı. Verlaine ve Malarme’yi inceledi. İstanbul’a dönüşünde kendine has üslûp İle yazılmış, pek çok bakımdan yeni olan şiirler neşretti. Servet-i Fünun topluluğuna Katılarak bu grubun en iyi şâirlerinden oldu. Topluluğun dergisi olan Servet-İ Fünun’da, Tanin ve Âşiyan’da, şiirlerinin yanısıra seyahat yazılarını da yayımladı. Kalem derqisinde Dehhâk-ı Mazlum imzası ile mizahî yazıları, İçtihat ve Hak’da siyâsi makaleleri çıktı.

    Dil ve sanat anlayışı farklı olduğu için Tanzimat ve Millî edebiyat sanatçıları ile tartışmalar yaptı. “Sanat, sanat içindir” anlayışına sahiptir. Tabiatı renkleri, şekilleri ve hareketleri ile tasvir eden, ferdî duyguları anlatan, semboller ile yüklü yeni ve orijinal hayallerle dolu şiirler yazdı. Dili, divan şâirlerinin dilinden bile ağırdır. Yeni hayallerini, dilimizde çoK kullanılmayan Arapça ve Farsça’dan seçilmiş kelimeler ile anlattı. Şiirde âhenge fazla önem verdiği için sâdece aruz veznini kullandı. Nesirleri de şiirleri gibi sanatlıdır. Vecizeler, seyahat ve tenkit yazıları ve makaleler de yazmıştır.

    Eserleri

    Şiir

    Tâmât (1887)

    Seçme Şiirleri (1934, ölümünden sonra)

    Bütün Şiirleri (1984, ölümünden sonra)

    Terâne-i Mehtap

    Tiyatro

    Körebe (1917)

    Küçük Beyler

    Yalan

    Düzyazı

    Hac Yolunda (1909)

    Evrak-ı Eyyam (1915)

    Afak-ı Irak (1917)

    Avrupa Mektupları (1919)


    Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri (1918)

    Vilyam Şekispiyer(1932)

    Tiryaki sözleri (ÖZDEYİŞLER)

    Suriye Mektupları