Çanakkale savaşında giyilen kıyafetler

Konusu 'Osmanlı Tarihi' forumundadır ve Eylül tarafından 19 Haziran 2013 başlatılmıştır.

  1. Eylül

    Eylül Moderatör

    Çanakkale Savaşında Giyilen Giysiler

    I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nda tam bir milyon asker vardı. Subay, astsubay ve erlerden oluşan bu ordu, Galiçya’dan Kafkasya’ya, Gelibolu’dan Kırım’a, Yemen’den Trablusgarp’a kadar geniş bir coğrafyada savaştı.

    Tüfekle teçhizatlanmış askerin kıyafetiyle, tüfeğe göre organize olan savaşçının giysileri birbirinden farklı olmak zorundaydı. Harp meydanlarında daha çevik hareket etmelerini sağlayan, düşmanı sessizce kuşattığında arazinin rengine uyabilen yeni bir model ortaya çıkmalıydı.Osmanlı’da modernleşmenin öncülerinden Padişah III. Selim döneminde her şey değişmeye başladı. Prusyalı Albay Von Goetze’nin, 1798′de Osmanlı Ordusu için hazırladığı raporun ardından “yeni düzen” anlamına gelen Nizamı Cedid hareketi başladı.
    turkaskeri.
    Ardından Mareşal Von Moltke dört yılını Türkiye’de geçirip Padişah’a danışmanlık yaptı. II. Mahmud reform hareketini hızlandırdı. Yeniçeri ocağını lağvederek modern ordunun geliştirilmesini sağladı. Ve askerlerin yüzyıllardır üstlerinde taşıdığı giysiler değişmeye başladı.

    Değişim dalgası II. Abdülhamid döneminde de sürdü. Ama en büyük reform 1913′ün sonlarında gerçekleşti. Enver Paşa, askeri ataşe olarak Berlin’de bulunduğu sırada Töton geleneklerine bağlı disiplin anlayışıyla eğitilen Alman Ordusu’nun yenilmezliğine inanmıştı.Osmanlı Ordusu’nun mevcudu 820 bine çıktı. Muharip sınıf dışındakilerle bu sayı 1 milyona ulaştı.

    O tarihte yayınlanan Askeri Serpuş Talimatnamesi”yle başlıklara düzen getirildi. Subaylar, çalışma ve resmi tatil günlerinde haki renkte astragan kalpak takmak zorundaydı. Kitaptan, halk arasında şayak kalpak olarak bilinen ve Nazım’ın şiirine de yanlış yansıyan başlığın aslında karakul kuzusu postundan elde edilen, hareli, kıvır kıvır bir kürk çeşidinden imal edildiğini öğreniyoruz.

    Subay kıyafetleri, setre ya da günlük ceket, düz ve külot pantolondan oluşuyordu, çizme ya da kundurayla tamamlanıyordu. Subaylar günlük üniformaları dışında, cuma selamlıkları, ziyafet ve törenlerde, sivil yaşamda karşılığı redingot olan setre ceket kullanıyorlardı. “Katibim” şarkısındaki “Katibimin setresi uzun, eteği çamur” bölümünden hatırladığımız setre, lacivert kumaştan bir tür tören ceketiydi. Törenlerde setrelere köprülü ve püsküllü apoletler takılıyordu.

    O devrin subay paltoları ve pelerinleri ise göz kamaştıracak kadar güzeldi. Ceketlerin ve paltoların yakalarındaki, sınıflarını gösteren renkli çuha parçaları üniformaya zarafet kazandırıyordu. Paşalar yakalarına kırmızı, tayyareciler turuncu, levazımcılar eflatun, nakliyeciler mor, süvariler gümüş renkli çuha takardı.