Bursalı Mehmet Tahir Bey Kimdir Bursalı Mehmet Tahir (1925) Bibliyografya ve biyografi sahasında kaleme aldığı önemli eserle tanınan ve uzun emekler sonucu hazırladığı “Osmanlı Müellifleri” isimli kitabıyla büyük bir ün kazanmış olan Bursalı Mehmet Tahir Efendi, 1861 yılında Bursa’da doğmuş, ilk ve orta tahsilini burada yaptıktan sonra Bursa askeri idadisi’nden mezun olmuştur. 1880 yılında İstanbul’da Harbiye mektebine girmiş ve 1883 yılnda buradan Piyade teğmen olarak diploma almıştır. Askerlik mesleğinde yarbaylığa kadar yükselmiş olan Mehmet Tahir Bey, medrese tahsili de gördüğünden kendini çok iyi yetiştirmiş olup, uzun yıllar askeri okullarda tarih, coğrafya ve matematik dersleri vererek öğretmenlik yapmış, bu arada bir çok ilmi mevzuda inceleme ve araştırmalar yapıp yazılar yazmıştır. Döneminde neşredilen Sırat-ı Müstakim, Sebilürreşad, Türk Yurdu gibi bir çok dergi ve gazetede makaleleri yayınlanan Mehmet Tahir Bey, II. Meşrutiyetin ilanından sonra Bursa mebusu olarak tamamen İstanbul’a yerleşmiş, daha sonra siyasi hayattan çekilerek kendini ilmi çalışmalara adamıştır. O, yıllar süren gayretleri sonunda ülkemizin en büyük biyografya alimi sıfatını kazanmıştır. Bursalı Mehmet Tahir Üç ciltlik “Osmanlı müellifleri” isimli eserinin birinci cildini 1915 yılında neşretmeye muvaffak olan Mehmet Tahir Bey, diğer ciltleri de kendi maddi imkanları ile bastırmak için mücadele etmişse de hastalanarak 28 Ekim 1925 tarihinde tedavi gördüğü Zeynep Kamil hastanesinde vefat etmiştir. Kabri Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdai haziresindedir. Bursalı Mehmet Tahir’in Osmanlı Müellifleri isimli eserin “Takdim”inden… …Şu nokta da apaçıktır ki, bir memleketten yetişen bir âlimin, bir büyük adamın o memleket halkıyla beraber mensup ol-duğu millete bile şeref kazandırması malûm bulunduğu gibi, hattâ defnedilmiş bulunduğu şehir ve kasaba halkı da bir bakımdan odeğerli zatla iftihar ettikleri meydanda iken, âlimlerimizin hal tercemelerine etrafıca vakıf olmamamızdan dolayı vücudlarıyla iftihar ettiğimiz bâzı zatların toprak altında unutulup gitmesine,hiç şüphe yok ki, bir Osmanlı Türkünün vicdanı razı değildir. İşte bu gibi iftihar-ı medarımız olan büyüklerin ilim ve irfan mahsulü eserleriyle uzun uzadıya meşgul olmayı bir tarafa bıraksak bile,hiç olmazsa doğdukları ve defn olundukları yerlerle, başlıca eserlerini bilmek kadirşinaslık vazifemiz ve elbette vicdan borcumuz-dur. Çünkü, Avrupalılar (Batılılar) kendilerinden yetişen, millete ve maarife hizmet eden adamlarını hattâ en basitini bile büyük gösterip geçmişlerini arkadan gelenlere tanıttırmaya yegâne vasıta olmak üzere yazdıkları müteaddit hal tercemeleriyle yetinmeyerekadlarına heykeller yapmakta, sütunlar dikmekte iken, bizler dinimize, devletimize, maarifimize sözü ile, kalemi ile ve fiili ile hizmet eden büyüklerimizi niçin bilmeyelim? Bursalı Mehmed Tahir