Bişr-i Hafi (d. 767, Merv, Horasan - ö. 841, Bağdat), hicri 150 yılında Horasan'ın Merv şehrinde doğdu, hicri 227'de Bağdat'ta vefat etti. İsmi, Bişr bin Haris Abdurrahman, künyesi Ebû Nasr'dır. Yalınayak gezdiği için "Hafî" lakabıyla tanınıp, "Bişr-i Hafî" adıyla meşhur olmuştur. Kabri Bağdat'ta olup ziyaret yeridir. Tanınmış bir aileden olup Merv şehri reislerinden birinin oğludur. Bu sebeple çocukluğu ve gençliğinin bir kısmı bolluk, zenginlik içinde geçti. Gençliğinde kendisini oyun ve eğlenceye verdi. Babası vefat edince kendisine çok büyük bir servet kalmıştı. Günlerini eğlence alemlerinde sarhoş olup meyhane köşelerinde sızarak geçiriyordu. Gençliğinde alim ve velî bir kişinin nasihatlerinden etkilenip tövbe ettiyse de kötü arkadaşlarının tesiriyle tekrar eski hayatına döndü. Babasından kalan serveti için kendisinden ayrılmayan arkadaşları onu bir türlü bırakmadılar. Bir gün yine sarhoş ve bitkin olarak evine dönerken yolda üstünde Besmele yazılı bir kağıt buldu. İçi sızlayıp yerden aldı. Öpüp, çamurlarını silerek, temizledikten sonra, güzel kokular sürüp, evinin duvarına astı. O gece alim ve velî bir zata, rüyada; "Git Bişr'e söyle! İsmimi temizlediğin gibi seni temizlerim. İsmimi büyük tuttuğun gibi, seni büyültürüm. İsmimi güzel kokulu yaptığın gibi, seni güzel ederim. İzzetime yemin ederim ki, senin ismini dünyada ve ahirette temiz ve güzel eylerim." dendi. Bu rüya üç defa tekrar etti. O zat sabah Bişr-i Hafî'yi arayıp meyhanede buldu. Mühim haberim var diye içerden çağırdı. Bişr geldiğinde; "Kimden haber vereceksin?" dedi. "Sana Allahü tealadan haber vereceğim." deyince, ağlamaya başladı. "Bana kızıyor mu, şiddetli azap mı yapacak?" dedi. Rüyayı dinleyince arkadaşlarına; "Ey arkadaşlarım! Beni çağırdılar, bundan sonra bir daha beni buralarda göremeyeceksiniz." dedi. O zatın yanında hemen tövbe etti. Bu anda ayağında ayakkabı bulunmadığı için, hiç ayakkabı giymedi. Sebebini soranlara, "Allahü tealaya tövbe ettiğim, günah işlememeye söz verdiğim zaman yalın ayaktım. O zaman giymediğim ayakkabıyı şimdi giymeye haya ederim" dedi. Bu zamandan sonra ayakkabı giymediği için kendisine yalın ayak manasında "Hafî" lakabı verildi. Tövbe edip eski yaşayışını terk ettikten sonra bir süre Merv'de ilim öğrenip dayısı Ali bin Harşam'dan ders aldı. Tasavvuf yoluna girip seyahatlere çıktı. Mekke, Kufe, Basra, Şam ve Lübnan taraflarına gitti. Bu yüzden Seyyah Sufilerden sayıldı. En sonunda Bağdat'a gelerek yerleşti. Gezdiği yerlerde ve gerekse Bağdat'ta devrinin ileri gelen alimlerinden ilim tahsil etti ve hadis dinledi. İbrahim Sa'd, Abdurrahman bin Zeyd bin Eslem, Hammad bin Zeyd, Şüreyk bin Abdullah, Muafa bin İmran Mûsulî, Vekî bin Cerrah, Ebû Bekr bin Iyaş, Hafs bin Gıyas, Abdullah bin Mübarek, Îsa bin Yûnus, Abdullah bin Davûd el-Hayrî, Ebû Muaviye ed-Darîr, Zeyd bin Ebi'z-Zerka onun ilim tahsîl ettiği ve hadis dinlediği alimlerden bir kısmıdır. Onun yaşadığı yıllarda önemli bir şehir olan Bağdat'ta, Ahmed bin Hanbel, Süfyan-ı Sevrî Fudayl bin Iyad, Muafa bin İmran ve İmam-ı Malik gibi alimlerin meclislerinde ve sohbetlerinde bulunup onlardan feyz aldı. Buanlardan Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmed bin Hanbel, Bişr-i Hafî'yi çok severdi. Dini ilimlerde yüksek bir alim, tasavvufta yüksek bir velî olan Bişr-i Hafî, zamanının tıp bilgilerinde de söz sahibiydi. pek çok kimseye ilim öğretip ders verdi. Nuaym bin Heydam, Muhammed bin Heydam, İbrahim bin Haşim, Nasr ibni Mansûr, El-Bezzar, Muhammed bin el-Müsenna, Sırrî-i Sekatî, İbrahim bin Harbî en-Nişabûrî, Ömer bin Mûsa el-Cela gibi birçok alim kendisinden ders alıp, hadis okumuşlardır. Bişr-i Hafî bütün ömrünü ilim öğrenmekle ve öğretmekle geçirdi. Tasavvuf yolunda büyük makamlara erişmişti. 841 (H.227) yılının Rebiülevvel ayında Bağdat'ta vefat etti. Allah ondan razı olsun.