Bilali Habeşinin Hayatı Hz. Peygamber'in (s.a.v) doğumundan (s.a.v) on yıl sonra (M. 581) yılında dünyaya geldi. Babası Rebah ve annesi Hamame köle olduğu için o da köle statüsünde doğmuştur. Annesinden dolayı İbn Hamame olarak künyelenmiştir ve nisbesinden de anlaşılacağı üzere Bilal'in (radıyallahu anh)’in ailesi Arap değil, Habeş asıllıydı. Bilal-i Habeşi, (radıyallahu anh) Mekke’de Müslüman olan ilk on kişi arasında kabul edilir ve kureyş’in önemli kabilelerinden sayılan Beni Cumah reisi Ümeyye b. Halef’in kölesi olarak İslam dinini kabul eden Rebah ailesi, Mekke’de efendilerinin baskı ve fiziki işkencelerine maruz kalmışlardır. Ümeyye b. Halef, dininden vazgeçirmek için özellikle Bilal'i (radıyallahu anh) kızgın kumlara yatırıp güneşin altında uzun süre bekletmiş, bazen de karnına kızgın taşlar koymak suretiyle ona öldürücü işkenceler uygulamıştır ve bir keresinde de onu ellerinden bağlayarak şehrin ayak takımı insanlarına kızgın kumlar üzerinde sürükletmiştir. Bütün baskı ve işkencelere rağmen Bilal (radıyallahu anh), inancından geri dönmemiş, Ümeyye b. Halef’in Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.s.)’i inkar etmesi çağrılarına sürekli olarak tekbir getirerek cevap vermiştir. Ammar b. Yasir (radıyallahu anh) ve Habbab b. Eret (radıyallahu anh) gibi korumasız Müslümanlarla birlikte, Bilal (radıyallahu anh)’nın maruz kaldığı işkencelere karşı gerek Resul-i Ekrem Efendimiz'e (s.a.v) gerekse diğer Müslümanlar sayılarının azlığı ve güçlerinin yetersizliği sebebiyle bir şey yapamamışlar, onu koruma ve kurtarma girişiminde bulunamamışlar, sadece kendilerine sabır tavsiyesinde bulunabilmişlerdir. Nihayet onun Müslümanlığına vesile olan Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), uğradığı işkencelerden kurtarabilmek amacıyla, yerine daha güçlü ve müşrik siyahi bir köle vermek suretiyle, Ümeyye b. Halef’den Bilal'i (radıyallahu anh) almış ve hürriyetine kavuşturmuştur. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Mekke döneminde ilk Müslümanlar arasında bir kaynaşma ve dayanışma gerçekleştirmek amacıyla onları birbirleriyle kardeş ilan etmiştir. Bu eşleşmeye göre Bilal (radıyallahu anh), Hz. Peygamber (s.a.s.)’in soyu Haşimoğulları’ndan Ubeyde b. Harisile kardeş sayılmıştır. Bilal-i Habeşi (radıyallahu anh), Hicret’e kadar geçen dönemde gerek Hz. Peygamber (s.a.s.)’in gerekse diğer Müslümanların müşrikler tarafından uygulanan maddi ve manevi baskılarına maruz kalmış, ancak tüm bu baskılara rağmen imanını korumayı ve Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.s.)’e yardım ve destekçi olmayı sürdürmüştür. Mekke fethinden sonra geçen iki yıllık dönemde de sürekli olarak Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)'in hizmetinde bulunan Bilal (radıyallahu anh), nihayet Veda Haccı’na da Hz. Peygamber (s.a.s.) ile birlikte iştirak etmiştir. Kaynaklarda Bilal (radıyallahu anh)’in Hz. Peygamber (s.a.s.)’in vefatından sonra ezan okumadığı, sadece Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.s.)’in müezzini olarak anılmak istediği için böyle bir karar aldığı bildirilir. Bilal (radıyallahu anh ), Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)’nın yaklaşık 2 yıl süren halifeliği döneminde Medine’de kalmış, Hz. Ömer (radıyallahu anh)’nın yönetimi zamanında ise cihad faaliyetine iştirak etmek üzere Şam bölgesine gitmiş ve ölümüne kadar burada gerçekleşen fetih hareketlerinde aktif bir şekilde yer almıştır. Bu esnada Şam diyarında bulunan Havlan kasabasına yerleşen Bilal (radıyallahu anh) burada sakin bir hayat sürmüştür. O, Hz. Ömer (radıyallahu anh) ile birlikte Kudüs’ün Müslümanlara teslim oluşuna şahit olmuş, halifenin ısrarlı talebi neticesinde Kudüs’te de ezan okumuş ve Müslümanların ilk kıblesinde de ezan okuma bahtiyarlığı kazanmıştır. Bilal-i Habeşi (radıyallahu anh), hicretin 20. yılında (m. 652) 60 yaşını geçmiş olarak, Şam bölgesinde Halep veya Dareyya denilen yerde vefat etmiş ve Babussağir mezarlığına defnedilmiştir. Kaynaklarda Halid isimli bir erkek ve Gufre isimli bir kız çocuğunun olduğu rivayet edilmekle birlikte, Bilal-i Habeşi( radıyallahu anh)’nın soyu devam etmemiştir. Bilal-i Habeşi (radıyallahu anh)’den 44 hadis rivayet edilmiş olup, Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh), Hz. Ömer (radıyallahu anh), Abdullah b. Ömer (radıyallahu anh) gibi ashab önderleri de ondan rivayette bulunmuşlardır. Müezzinlerin ilki ve piri kabul edilen Bilal-i Habeşi (radıyallahu anh), günümüzde güzel ezan okuyan müezzinlerin bir sıfatı olarak kabul edilmiş ve adı her zaman güzel okunan ezanla özdeşleştirilmiştir.