Kelime olarak, ahdetme, söz verme, birinin hakimiyetini kabullenme, ona bağlılığını sunma manasına gelen biat; İslam hukûkuna göre, hilafet makamına geçen kişinin eli üzerine el koymak veya musafaha etmek (el sıkışmak) yoluyla bağlılığını göstererek itaat edeceğine dair söz vermektir. Tasavvuf ıstılahında ise biat; müridin, mürşidine sadık ve bağlı kalacağına, ona kayıtsız şartsız teslim olacağına, her dediğini itiraz etmeden yapacağına dair söz vermesidir. Bu maksatla tarikat mensupları arasında düzenlenen merasime de, ‘biat merasimi’ denir. Bir başka tarifle biat; şeyhten el alıp söz vererek, onun dostuna dost, düşmanına düşman olmak... Gerek rahat-ferah ve gerekse sıkıntılı zamanlarda ona itaat edip emrinden dışarı çıkmamaktır. ASHaBI KİRAMIN PEYGAMBERİMİZ( S.A.V.)'E BiATİ Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, bir iş hususunda ashaptan biat almak istediğinde, onlarla musafahalaşır ve böylece ashap, Resûlüllah’a (s.a.v.) verdikleri sözde duracaklarına dair itaat ve bağlılık için ahitte bulunmuş olurlardı. İslam hukukunda biatin imama, yani Müslümanlar’ın devlet reisine yapılması gerekir. Halkın tamamının biatı, tatbikatta imkansız olduğundan, devletin ileri gelenlerinin halkı temsilen yapacakları biatleri kafi görülmüştür. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, ashab-ı kiramdan muhtelif zamanlarda biat almıştır. Mesela Hicret’in altıncı yılında Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), ömre yapmak için 1400 Müslüman’la Mekke’ye doğru yola çıkmış; fakat Kureyş, Müslümanlar’ı Mekke’ye sokmak istemediğinden önlerine bir askeri birlik çıkarmıştı. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, Hudeybiye’ye kadar geldi. Anlaşmak için Hz. Osman’ı (r.a.) Kureyş’e elçi olarak gönderdi. Ancak onun dönüşü gecikince Peygamberimiz (s.a.v.), Semre denilen bir ağacın altında oturarak ashabından, Osman öldürülmüş ise, ölünceye kadar Resûlüllah ile birlikte savaşacaklarına dair söz aldı. Onlar da kendisine biat edip bu sözü verdiler. Sonunda Hz. Osman (r.a.) geldi ve Kureyş ile Müslümanlar arasında on yıl süreli bir antlaşma imzalandı. MEKKELİLER’İN PEYGAMBERİMİZ'E BiATİ Fetihten sonra Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, Mekkeliler’i İslamiyet üzere biat etmeye çağırdı. Mekkeliler, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimize biat için toplanınca, o, Safa tepeciğinin üzerine oturdu. Hz. Ömer (r.a.) de, Peygamberimiz’in (s.a.v.) yakınında durdu. Mü’minlerin ellerini tutup, güçleri yettiği kadar Allah’ın ve Resûlü’nün emirlerini dinleyecekleri ve itaat edecekleri hakkında Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’e teker teker biatlarını aldı. (4) O gün, büyük-küçük bütün Mekkeliler geldiler. Henüz iman etmemiş olanlar da; Allah’a iman, Allah’tan başka ilah bulunmadığına, Muhammed’in (s.a.v.), Allah’ın kulu ve Resûlü olduğuna şehadet etmek sûretiyle Peygamberimiz’e (s.a.v.) İslamiyet üzere biat ettiler. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, biat alınırken, Hz. Ömer (r.a.), Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.) emirlerini, biat edecek olan mü’minlere ulaştırmakta ve duyurmaktaydı. Bu erkeklerin biatı idi. (5) DİPNOTLAR (1) Ankaravi, Mir‘atü’l-Makasıd, 259, 268. (2) ayet-i kerimenin işaret ettiği biat, Hudeybiye’de “Semre” ağacının altında yapılan “Rıdvan Biati”dir. 1400 sahabi, Kureyş’e karşı ölünceye kadar sevaşacaklarına yemin etmişlerdi. Haber verilen “yakın fetih” de, Hayber’in fethi olarak anlaşılmıştır. (3) Fetih sûresi, 10, 18-19. Hakikaten, yine bir süre sonra Müslümanlar, fethedilen Hayber’de birçok ganimet elde etmi?lerdir. Allah Teala, vadetti?i fetihlerinden ilkini, yani Hayber’i ve ganimetlerini hemen bah?etmi?tir. Bu arada Hayberlilerin müttefikleri olan Esed ve Gatafan kabilelerinin de Müslümanlara hücumlarını önlemi?tir. Hudeybiye barı?ıyla Mekkelilerin taarruzunun da önü alınmı?tır. (4) Taberi, Tarih, 3, 121; Zemahşeri, Keşşaf, 4, 95. (5) İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3, 415; İbn-i Esir, Kamil, 2, 252.