Bereketin sembolü ekmeğin hikayesi

Konusu 'Manevi Hayatımız' forumundadır ve Lasey tarafından 16 Şubat 2019 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Bereketin sembolü ekmeğin hikayesi

    Bereketin-sembolü-ekmeğin-hikayesi.


    Ekmek, dünyanın her yerinde üretilen, tüketilen, bütün insanlığın, bütün coğrafyaların ve bütün dinlerin ortak lezzetidir. Özellikle Müslümanlar için Ramazan aylarının…Zira, İslamiyet’te ekmek kutsal ve hürmet edilmesi gereken bir nimettir. Aynı zamanda bereketin sembolüdür. Öpüp başa konarak şükredilen, el basarak üzerine yemin edilen ekmek, İslamiyet’e inanan tüm ölümlüler için saygı duyulması gereken bir lütutur. Asla ayakaltında çiğnenmeyecek, çöpe atılmayacak olan ekmeğin bir masanın etrafında paylaşıldıkça değerinin arttığına inanılır.


    Ekmek, oldu olası hiçbir sosyal sınıf ayırmaksızın, herkes için bilinen en eski ve en önemli temel yiyecek olur. Ortadoğu’da arpa ve buğday yetiştirilmesi İ.Ö. 7800 yıllarına dayanır. Çok yerde arpa buğdaya oranla daha yaygın bir yiyecektir. En eski buğday ve arpa örnekleri Filistin’de, Yerihu yakınlarında kazıyla ortaya çıkarılan, İ.Ö. 10.000’den kalma bir köyde bulunur. Zamanla tahılların Mezopotamya’ya, Kıbrıs, Mısır ve Girit’e taşındığı ve böylece ekmeğin ana maddesi buğdayın önlenemez yayılışının başladığı tarihi kayıtlardan öğrenilir.
    Ne var ki, buğday ekimiyle ekmek eş zamanlı olmayacaktır. Aradan yüzyıllar geçer. İlk toplayıcılar buldukları tahılları ateşte kavurarak yerler. Sonra suda haşlayıp lapa yaparlar. Sonra lavaşlar, mayasız pideler gelir. Mayalı hamurla fırında ilk ekmeği pişirenler muhtemelen Mısırlılar olur. Çok sonra Helen medeniyeti ekmekleri inceltir, çeşitlendirir ve zenginleştirir.

    Bereketin-sembolü-ekmeğin-hikayesi_.

    Bereketin sembolü ekmeğin hikayesi

    Osmanlı’da ekmek önceleri ev fırınlarında, komşu hanımların birbirine yardımıyla, belli günlerde, ama daima kadınlar tarafından yapılan ve pişirilen bir nimet olmuştur. Zaten Türk mutfağında ekmeksiz bir sofra hiç düşünülmemiştir. Osmanlı batı yaşamından etkilenmeye başladıktan sonra ekmek üretiminde de değişim başlar.
    Ev fırınlarındaki ekmek üretimine karşılık çarşı ekmeği gündeme gelir. Çarşı ekmeği önceleri sevilmez, hatta ayıplanır. Neden sonra kabul görmesi zaman alacaktır. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul Belediye Başkanlığı’na tayin ettiği Hızır Bey Çelebi’nin ilk icraatı; ekmekçi esnafının temizliğe son derece riayet etmesini, hamura asla hile karıştırılmamasını, çıkarılan ekmekten hiç kimsenin şikayetçi olmamasını temin etmek olur. Yine Sultan Beyazıt 1502’de, çıkardığı “Kanunname-i İhtisabı Bursa” fermanıyla halkın ekmeğine karşı verilen devlet güvencesi sadece Bursa’da değil, bütün Osmanlı ülkesinde uygulanacaktır. (Kanunun orijinal metni bugün Topkapı Müzesi Revan Kütüphanesi’ndedir). Sultan Beyazıt’ın fermanından sonra Karadenizlilerden büyük hamur ustaları çıkar. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde “Tam üç ay bayatlamadan kalabilen ekmekler yapar, bunları deve sırtında İran sarayına bile gönderirler” diye yazar.

    Bereketin-sembolü-ekmeğin-hikayesi_1.

    Bereketin sembolü ekmeğin hikayesi

    Ekmek, teknik olarak buğday ununa içme suyu, tuz, maya, gerektiğinde enzim, tahıl unları, soya unu, patates, süttozu, peynir altı suyu, bitkisel yağ, sakaroz, glikoz şurubu, buğday kepeği, kuru glüten ve benzeri maddeler ile Türk Gıda Kodeksi’nde izin verilen katkı maddeleri eklenerek hazırlanan karışımın, tekniğine uygun olarak yoğrulup fermantasyona bırakılması ve pişirilmesiyle elde edilen bir üründür. Ne kadar iyi pişmiş ve kabarmışsa, kendine has tat ve kokusu ne kadar hissediliyorsa ekmek o kadar makbul olur.

    Tarladan sofraya; buğdayı ekip biçerek, harmanlayarak, yassı taşta öğütüp un haline getirerek, unu eleyerek, hamuru yoğurup mayalayarak ve en sonunda pişirip dumanı tüterken, bu nimeti sofralara ulaştıran insanımız için ekmek vazgeçilmezdir. Bu topraklarda yaşayan hiç kimse ekmeksiz bir hayat düşünemez. Belki de bu yüzden Karadeniz’in mısır ekmeği, İstanbul’un francalası ve Ramazan pidesi derken, çok lezzetli ve çok çeşitli ekmeklerimizin sebebi topraklarımızın bolluğu, bereketidir.