Bayram Namazının Hükmü

Konusu 'Mübarek Günler ve Geceler' forumundadır ve Lasey tarafından 11 Haziran 2016 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Bayram Namazı

    Bayram namazı iki rek'attir. Cema'atle kılınır, yalnız kılınmaz. Birinci rek'atte Sübhanekeden sonra eller üç defa kulaklara kaldırılıp her defasında tekbir getirilir ve iki yana uzatılır. Üçüncüsünde, göbek altına bağlanır. Sonra Fatiha ve zamm-ı sûre okunup rükü' ve secdeler yapılır. Ayağa kalkılarak, ikinci rek'atte Fatiha ve zamm-ı sûre okunduktan sonra, iki el yine üç kere kulaklara götürülür ve her defasında tekbîr getirilir. Üçüncüde de, eller yana salınır. Dördüncü tekbîrde, eller kaldırılmayıp, rükü'a eğilinir. Secdeler yapılır ve oturulup Ettehiyyatü ve salevat dualarından sonra selam verilir.

    Ramazan bayramında, erken kalkmak, namazdan önce tatlı, hurma veya şeker yemek, gusul abdesti almak, misvak kullanmak, yeni ve temiz elbise giymek, fıtrayı namazdan önce vermek, camiye giderken yolda, yavaş yavaş tekbîr okumak, güzel koku sürünmek, sevindiğini belli etmek müstehapdır.

    Niçin bayram denilmiştir?

    İmam-ı Gazalî hazretleri, bayram denilmesinin sebeplerini şöyle açıklamaktadır:



    1- Mü'minler, Ramazan Bayramında, Allahü tealanın farz kıldığı Ramazan orucunu tutabildikleri için çok sevinirler, bunu bayram kabûl ederler.

    2- Bayramlar her sene tekrar geliyor. Bu sevinçli gün tekrarlandığı için bayram denilmiştir.

    3- Bayramda Allahın ihsanı bol oluyor. Bol bol ihsana kavuşulduğu için bayram denilmiştir.

    4- Bayram günü gelince sevinç ve neşe de geliyor. Üzüntüler unutuluyor. Bunun için bayram denilmiştir.

    Allahü teala, Cenneti Ramazan Bayramı günü yarattı. Tûba ağacını o gün dikti. Cebrail aleyhisselamı o gün vahiy elçiliğine seçti.

    Peygamber efendimiz buyurdu ki:

    “Kim, bayram gecesini, o günün şuuruna ererek ihya ederse, kalblerin öldüğü gün onun kalbi ölmez.”

    Bayram günü sabah vakti olduğu zaman, Allahü teala meleklere emreder. Onlar yeryüzüne inerler. Sokak başlarını tutarlar. İnsanlar ve cinlerden başka bütün mahlûkatın duyacağı bir sesle nida ederler. Derler:

    - Ey ümmet-i Muhammed, kalkın! Büyük ihsanlarda bulunuyor, çok günahlar affediyor.

    Mü'minler bayram namazı kılmak üzere camilere ve mescidlere toplandıkları zaman Allahü teala meleklere hitap eder:

    - İşçi çalışınca karşılığı nedir? Melekler derler:

    - Ücretinin ödenmesidir!

    Şanı yüce olan Allah buyurur:

    - Sizi şahit tutuyorum. Ben onlara sevab olarak rızamı ve magfiretimi verdim. Hazret-i Ali bir kalabalığı eğlence içinde görüp, böyle eğlenip neşelenmelerinin sebebini sorduğunda onlar, "Bugün bayramımızdır" dediler. Bunun üzerine hazret-i Ali de; "Günah işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır" buyurdu.

    Yine Müslüman rûhunu teslim (vefat) edeceği zaman rahmet meleklerini, Cennetteki ni'metleri görünce, onları görmenin zevkiyle can verme vakti de Müslümanın bayramı olduğu bildirilmiştir.

    İslamiyette bayramlar ikidir

    Bayram günleri, günahların affedildiği, birlik ve beraberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günlerdir.

    Çok eskilerden beri her kavim, yılın ba'zı günlerine önem vermiş, bunu çeşitli şekillerde kutlamıştır. Dînî ve millî bakımdan önemi olan, milletçe her sene kutlanan bu günlere, çeşitli isimler verilmiştir.

    İslamiyetten sonra bayram ma'nasına gelen "ıyd" kullanılmıştır. Her yıl Müslümanların sevinçli, neşeli günleri tekrar geldiği için böyle günlere ıyd, ya'nî "Bayram" denilmiştir.

    İslamiyetten önce Türk kavimler, devletler kendi inanç, örf ve adetlerine göre belli günleri kendileri için kutsal kabûl etmişler ve bu günleri çeşitli merasimlerle kutlamışlardır.

    Dede Korkut Hikayelerinde, hanların başa geçmelerini, doğum ve zaferlerini kutlamak için toplandıkları, şölenler tertip ettikleri, ölümleri için yuğ, yanî yas merasimi yaptıkları bilinmektedir.

    Türkler müslüman olunca bu eski adetlerini terk ettiler. Osmanlı Devletinde Ramazan ve Kurban bayramlarında yapılan merasim şöyle olurdu: Padişah bayram sabahı ba'zan Hırka-i Şerîf dairesinde ve ba'zan da saray mescidinde sabah namazını cema'atle kılar ve sonra has odaya gelirdi. Bundan sonra Bayram namazına gidiş hazırlıkları başlardı. Padişah tahtına gelip, oturmadan önce, akraba ve yakınlarına hil'atlar giydirip tahtın sol tarafında bekletilirdi. Bunların arkasında devlet erkanı rütbelerine göre dururlardı.

    Padişah bayram namazı için kalktığında sadrazam sağında ve babüssaade ağası solunda olduğu halde büyük bir alayla yola çıkılırdı. Bayram namazı genellikle Sultan Ahmet ve ba'zan da Ayasofya Camiinde kılınırdı.

    Bayram namazından sonra sadrazam, vezirler ve diğerleri dışarı çıkıp padişahı beklerler ve sonra alayla kubbe-i hümayûna kadar gelirlerdi. Burada bayramlaşma merasimini Babıalî teşrîfat kalemi idare ederdi. Herkes yerini aldıktan sonra, padişah, "Aleyke avnullah" ve "Mağrûr olma padişahım, senden büyük Allah var" sesleri arasında tahta oturur ve bu esnada mehteran bölüğü tarafından hünkar marşı çalınırdı. Bu merasim, son zamanlarda umûmiyetle Dolmabahçe Sarayı muayede (bayramlaşma) salonunda yapılırdı Dinimize göre, bayram ikidir. Birincisi, arabî aylardan Şevval ayının birinci günü Ramazan bayramı, ikincisi, Zilhicce ayının onuncu günü Kurban bayramıdır. Ramazan bayramı, üç gün, Kurban bayramı ise dört gündür.

    Peygamber efendimiz Medîne'ye hicret edince, Medînelilerin cahiliye adetlerinden kalma bayramları kutladıklarını görünce onları ikaz etti; “Allahü teala size onlardan daha hayırlı iki bayram (Ramazan ve Kurban Bayramı) ihsan etti” buyurdu.

    Müslümanlar bayram günlerine ayrı bir önem verirler. Zîra bu günler, günahların affedildiği, birlik ve beraberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günler olması bakımından sevinç ve neşe kaynağıdır.

    Bayram günleri, günahların affedildiği, rahmet kapılarının açıldığı günlerdir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, tövbe reddolmaz. Fıtr (Ramazan) ve Kurban bayramının birinci geceleri, Şaban ayının on beşinci (Berat) gecesi ve arefe gecesi.”

    Ayrıca İslam büyükleri, bir müslümanın Allahü tealanın emirlerine uyup, yasaklarından sakınarak, günah işlemeden, haram lokma yemeden geçirdiği günleri de bayram kabûl etmişlerdir.

    Peygamber efendimizin ilk kıldığı Bayram namazı, Ramazan Bayram namazıdır.

    Ebû Hüreyre hazretlerinin bildirdiği bir hadîs-i şerîf şöyledir:

    “Bayramlarınızı Tekbîr ile zinetlendiriniz, süsleyiniz.”

    Okunacak dua

    Başka bir hadîs-i şerîfte de Peygamber efendimiz buyurdu ki:

    “Kim, Bayram günü, üçyüz defa "Sübhanallahi ve bi-hamdihi" der ve bunu müslümanların mevtalarına hediye ederse, her kabre bin nûr girer. O kişi öldüğü zaman Allahü teala o kişinin bin nûrunu da kabrine getirir.”