Bahriye Mektebi tarihi hakkında bilgi Osmanlı donanmasına subay yetiştiren okul. Bugünkü Deniz harb okulunun ve Deniz lisesinin çekirdeğini teşkil eder. Osmanlı Devleti, kuruluş döneminde Ege ve Marmara’da kıyıları, gemi ve tersaneleri bulunan beylikleri idaresi altına almak suretiyle donanmaya sâhib oldu. Ayrıca, donanmanın ehemmiyeti sebebiyle kesîf çalışmalar yaptı. Nihayet, Fâtih devrinde, 1470’lere doğru dünyânın rakîbsiz olan Venedik donanmasını geçti. İkinci Bâyezîd ve Yavuz devirlerinde daha da gelişen Osmanlı donanması, Kânûnî zamanında en yüksek noktaya ulaştı. Donanmadaki personel, senenin büyük bir kısmını denizlerde geçiren çekirdekten denizciydiler. Tersânelerdeki işçi, usta ve mühendisler de çıraklıktan görerek yetişiyorlardı. Donanma ve tersane tatbîkâtlı (uygulamalı) ders veren birer mekteb durumunda olduğundan devlet haklı olarak ayrıca denizci ve gemi usta ve mühendisi yetiştirecek mekteb açma ihtiyâcını hissetmemişti. Ayrıca Osmanlı denizciliği en parlak devrini yaşadığından, denizcilik sahasında daha başka faaliyetlerde bulunmaya teşvik edici ve zorlayıcı sebepler de yoktu. Bu dönemde Avrupa devletlerinin durumu farklı idi. Osmanlı Devleti sınırlarının Tuna’ya ulaşması, Bizans’ı Avrupa topluluğundan koparması, boğazları kapatarak modern bin boğazlar statüsü kurması, Karadeniz’i bir Türk gölü hâline getirip, Akdeniz’de hâkimiyetini îlân etmesi sebebiyle, Avrupa devletlerinin bu denizlerdeki gelir, kapılan kapanmıştı. Ceneviz’in Karadeniz yoluyla Asya ve Doğu Avrupa’dan yaptığı ticâreti yok olmuş, Venedik de bu alanda büyük darbeler yemişti. Bu yüzden Avrupa devletleri zenginliğini bildikleri Asya memleketlerinin gelirlerinden istifâde edebilmek için açık denizlerde başka yollar aramak zorunda kaldılar. Müslümanlardan öğrendikleri pusula da onlara yaptıkları uzun deniz yolculuklarında büyük kolaylıklar sağladı. Portekiz ve İspanya’nın baş çektiği bu açık deniz seyahatleri neticesinde coğrafî keşifler yapıldı ve üç asır geçmeden Avrupa pek çok servet sahibi oldu. Daha sonra bu servetten en büyük payı İngilizler aldı. Bütün bunlara paralel olarak Avrupalılar, denizcilik ve gemicilik san’atında pek çok bilgi ve tecrübe kazandılar. Kürekli gemilerden yelkenliye, daha sonra buharlıya geçtiler. Bunun için lâzım gelen personeli yetiştirdiler. Donanmalarını da kalyonlarla (yelkenlilerle), yeni bilgi ve tecrübeleriyle techiz edip donattılar. Avrupa bu seviyede bulunurken, Osmanlı Devleti mevcut durumunu ve hâkimiyetini devam ettirme ile iktifa ediyordu. Bu sebeple modern gemilere ve yetişmiş personele sâhib Avrupalı karşısında muvaffak olamıyordu. Bunun için on yedinci yüzyılın sonunda donanma modern gemilerle donatıldı. Fakat bu defa yetişmiş personel sıkıntısı başgösterdi. Hattâ 1768-1774 Osmanlı-Rus muhârebesinde yirmi kalyon (yelkenli gemi) bulunduğu hâlde, personel yetersizliğinden yalnız on tanesi techiz edilebilmişti (donatılabilmişti). Bu filo, Rusların Ege denizine sokulan Baltık filosu karşısında kesin netîce alamıyarak Çeşme limanına çekilmişti. 6-7 Temmuz 1770 gecesi Rus filosuna âid bir ateş kayığının baskını ile Osmanlı kalyonlarının tamâmı yakıldı ve beş bin denizci şehîd oldu. Zâten personel sıkıntısı çeken Osmanlı Devleti’nin artık denizci mes’elesini köklü bir şekilde hâlletmesi, gemicilik bilgi ve tecrübesi ile deniz muhârebe san’atında mahir denizci yetiştirmesi zarureti ortaya çıktı. Donanmanın ehemmiyetini çok iyi bilen Osmanlı pâdişâhları bu hususta hiç bir fedâkârlık ve masrafı esirgemediler. 1734 yılında sultan birinci Mahmûd zamanında Üsküdar’da kara ve deniz okullarına esas olan bir mühendishâne (askerî mekteb) açıldı. Fakat bozulmuş olan yeniçerilerden çekinildiği için hemen kapandı. Arkasından sultan üçüncü Mustafa’nın emri ile Kasımpaşa’da bir kalyonda gemi kaptanlarının katıldığı bir kurs açıldı. Aralarında Baron de Tott’un da bulunduğu yabancı hocalar tarafından düzlem geometri ve seyr dersleri gösterildi. Bundan dolayı bâzıları Deniz Harb Okulu’nun kuruluş yılı olarak sultan üçüncü Mustafa zamanını kabul eder. Bilâhare 1776 (H. 1190) târihinde Kasımpaşa’daki tersanede Mühendishâne-i Bahrî adıyla bir sınıf açıldı. Deniz Harb Okulu’nun kuruluş yılı olarak bu târihi kabul edenler de vardır. Bu sınıfa bir hoca, muavin ve bir eğitim âletleri muhafızı tâyin edilerek, on talebe alındı. Ders olarak matematik, coğrafya ve harita okutuluyordu. Bu mektebe hoca olarak ilk defa Cezâyirli Hasan Hoca vazifelendirildi ise de, mîrî kaptanlığa tâyin edilmesiyle, yerine imtihanla Seyyid Osman Efendi getirildi. Bir müddet sonra Seyyid Osman Efendi’nin de Hasköy mühendishânesi (Kara mühendishânesine) tâyin edilmesi üzerine, yerine, mühendishânenin yetişmiş talebelerinden Mustafa Efendi getirildi. Beş-altı sene sonra bu mühendishâne küçük geldiği için, Halîl Hâmid Paşa’nın sadrâzamlığı ve tersanedeki inşâat, tâmirat, alım-satım işlerine bakan Atâ Bey’in tersane eminliği zamanında, şimdiki Câmialtı yakınındaki Tersane zindanı yanında iki-üç odalı bir mühendishâne yaptırıldı. 1782 (H. 1192)’de mektebe, deniz tabiyesi ve hendese (mühendislik) dersleri de ilâve edildi. Bu sırada İstanbul’da bulunan Fransız firkateyninin komutanı binbaşı Truquet, deniz tabiyesi; Fransız sefarethânesi (elçiliği) vazifelilerinden Tonda da mühendislik dersleri verdiler. Bu Fransız öğretmenlerin hazırladıkları ders notları Türkçe’ye çevrilerek talebelere dağıtılıyordu. Yine Halîl Hâmid Paşa’nın sadrâzam olduğu 1784 (H. 119B) senesinde Fransa’dan istihkâm binbaşısı Mâniye ile Lafayet Klave isimlerinde iki kale mühendisi getirildi. Bunlar, Tersane mühendishânesinde (Bahriye mektebinde) uygulamalı olarak ders vermeye başladılar. Böylece Tersane mühendishânesinin yanında Kara mühendishânesinin de çekirdeği kuruldu. İstanbul’da Fransız hey’etinin Osmanlı kara ve deniz kuvvetlerini modernize etmek için yaptıkları bu faaliyetler, Rusya’nın hoşuna gitmedi. Buna mâni olmak için teşebbüslerde bulundu. Müttefiki olan Avusturya imparatorluğu ile Fransa’ya müracaat edince, Avusturya kralının dâmâdı olan Fransa kralı on altıncı Louis, 1788’de üçüncü Selîm zamanında, Türkiye’deki askerî uzmanlarını geri çağırdı. Bundan sonra mektebde yalnız nazarî (teorik) tedrisâta devam edildi. Bu dersi, Gelenbevî İsmâil ile Kasabbaşızâde İbrâhim efendiler veriyordu. Üçüncü Selîm, 1787-1792 Türk-Rus harbinden sonra, çekirdekten denizci olan Küçük Hüseyin Paşa’yı kapdan-ı deryalığa getirdi. Küçük Hüseyin Paşa, Osmanlı bahriyesini modernize etmek için pek çok gayret gösterdi ve 1795 yılında Tersane mühendishânesine bir gemi inşâ dâiresi açıldı. Bölümün başına da Fransa’dan getirilen Brün tâyin edildi. Bölümün dersleri üç kısım olup, birincisinde, matematik, hendese (geometri); ikincisinde, resim ve gemi resimleri dersleri vardı. Üçüncü kısım, gemi inşâat tezgâhlarına gidip, tatbikat yapmaktı. İnşâ bölümünde on talebe vardı. Her talebenin kabiliyet ve çalışması hakkında her ay kapdan paşaya bilgi veriliyordu. Zamanla iyi talebeler yetişti. Hattâ buradan yetişme olan Mustafa ismindeki talebe Brün’e muavin oldu. Daha sonra yine Fransa’dan getirilen Parale adlı mühendis, tatbîkâtlı harita, coğrafya ve seyr-i sefâin dersleri vermeye başladı. Neticede Tersane mühendishânesi; seyr-i sefâin ve harita ile gemi inşâ bölümü olmak üzere İki kısma ayrılmış oldu.