Babanzade Ahmet Naim Kimdir? Babanzade Ahmet Naim (1934) Son devir bilginlerimizden olan Ahmet Naim,1872 yılında, babası Mustafa Zihni Paşa’nın görevli olarak bulunduğu Bağdat’ta doğmuş,ilk ve orta tahsilden sonra İstanbul’a gelerek Galatasaray Sultanisi ve Mülkiye Mektebi’nden mezun olmuştur. 1894 yılında Hariciye Nezareti’nde memuriyete başlayan Ahmet Naim Bey, Galatasaray Sultanisi’nde Arapça okutmaya başlamış, tercüme dairesi başkanlığına getirilmiş, ilmi çalışmaların yürütüldüğü Islahat-ı İlmiye Encümeni’nin çalışmalarına katılarak bir çok önemli esere imza atmıştır. Bu görevlerinden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde müderris olarak görev almış ve burada felsefe, psikoloji, ahlak, mantık, metafizik gibi dersler okutmuştur. Bir ara Darülfünunun Reisliği (rektörlük) yaptığı da bilinmektedir. 1933 yılında üniversitelerde yapılan reformlar sebebiyle görevinden uzaklaştırılan ve bu sebeple emekliye ayrılmak zorunda kalan Ahmet Naim Bey, 13 ağustos 1934 günü vefat etmiştir. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır. Onun “Hikmet Dersleri”, “İlm-i Mantık”, “Ahlak-ı İslamiye Esasları” gibi önemli kitapları yanında “Sahih-i Buhari muhtasarı Tecrid-i Sarih tercüme ve şerhi” isimli çok değerli bir eseri daha vardır. İlk baskısı 1928 yılında yapılan Sahih-i Buhari Muhtasarı’nın ilk üç cildi Ahmet Naim Bey’in kaleminden çıkmış olup, mukaddime bölümü hadis usulü sahasında gerçekten büyük bir kıymeti haizdir. Ahmet Naim’in ayrıca çeşitli dergilerde ve özellikle Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad’ta telif ve tercüme olarak bir çok makalesi yayınlanmıştır. “Üç Felsefi Terim” isimli makaleden 1. Connaissance: İlim Babanzade Ahmet Naim KimdirBu kelimeyi mutlak surette “marifet” le tercüme edenler vardır. Nitekim Islahat Ercümeni de bu yola girmiştir.Nitekim Isılahat Encümeni de bu yola girmiştir. Vakıa “connaitre” ile “savoir” kelimeleri Fransızcada eşanlamlı olduğu gibi Arapçada da “marifet” ve “irfan” ile “ilim” kelimeleri eşanlamlıdır. Fakat her iki Fransızca kelime layıkıyla tarif edilememiş olmaları dolayısıyla eşanlamlılıkları zahirî sayılabilir. Zira bazı durumlarda aralarında fark olduğunu çokça kullanış gösermektedir. Bu Arapça kelimelerin tarifinde de hayli ihtilaf mevcuttur ve birçok yerde birbiri yerine kullanılmaları yaygın ise de aralarında büyük farklar görülür. Türkçedeki “bilmek” kelimesi de kâh“ilim”le, kâh “marifet ve irfan”la karşılanabilirse de “tanımak” kelimesini behemehal yalnız “marifet”le karşılayabiliriz. Lügat farklarının biri bu. Diğer fark da zıtlarında ortaya çıkar: İlmin zıddı “cehl” (bilgisizlik), marifetin zıddı ise “inkâr ve nükr”dür.Fransızcada her iki masarın zıddı “ignorer” olduğuna göre Arapçadaki iki lafız arasındaki fark daha açıktır. Ragıb Isfahanî de “Marifet ile irfan bir şeyi tefekkür etmek ve neticesini (eserini) düşünerek idrak etmeye denir” diyerek bir fark daha söylüyor ki, bu itibarla ilmin delâlet ettiği mâna marifetten daha geniş olmuş olur. Babanzade Ahmet Naim’in Ahlâk-ı İslamiye Esasları adlı eseri.