Sözlükte "işaret, belirti, tesadüf, hastalık, felaket, ansızın başgösteren, varlığı devamlı ve zorunlu olmayan durum" anlamına gelen a'râz, bir felsefe terimi olarak, bizzat var olmayan, ancak herhangi bir mahalle dayanan ve onunla birlikte var olabilen, onun yok olmasıyla ortadan kalkan şey demektir. Kelam ilminde a'râz terimini ilk defa Ca'd ibn Dirhem ile onun takipçisi Cehm ibn Safvân'ın kullandığı belirtilmektedir. Daha sonra Mu'tezile, Mâturidî ve Eş'arî ekolleri başta olmak üzere diğer itikadî mezhep mensuplarının gündemine girmiştir. Kelamcılar metafizik gayelerine ulaşmak için fizik sistemlerinde a'râzın varlığını ispat etmeye önem vermişlerdir. Hatta belli nitelikleriyle onları kabul etmeyi bir inanç meselesi haline getirmişlerdir. Kelamcıların çoğuna göre âlemde cevher ve a'râzdan başka bir varlık türü yoktur. Ünlü mutasavvıf İbnu'l Arabî de konuya başka bir açıdan bakarak, gölgenin varlığı cismin varlığına bağlı olduğu gibi, âlemin de bütünüyle Allah'ın zatına bağlı bulunduğunu ve o nedenle âlemin sırf a'râzdan ibaret olduğunu belirtmiştir. A'râzların tasnifi kelam ekolleri arasında farklı yapılmıştır. Mu'tezile, esas oluş ve renklere dayanan doksan çeşit arazdan bahsetmektedir. Eş'ari ve Mâturidîlere göre ise otuz çeşit araz vardır. Bunlar iki kategoridir. Birinci kategoriye dahil olanlar hareket, sükûn, terkip, vaz' gibi oluşlar; ikinci kategoriye dahil olanlar ise renk, ses, sıcaklık, soğukluk gibi niteliklerdir. (F.K.)