Araf suresi okumanın fazileti Resulü Ekrem Aleyhisselam Efendimiz; A'raf suresini akşam namazında ikiye taksim ederek okurlardı. "Rüyasında Sure-i Araf'ı okuyana Allah tarafından bütün ilimler *Bu sure dünya ve ahiret saadetini elde etmek için çokça okunmalıdır. Araf suresinin fazileti: Araf suresinin okunması hakkındaki fazilet ve eserleri bağlamında bazı açıklamalar yapılmıştır. Genellikle uhrevi eserine yöneliktir. Örneğin: Bir: İslam Peygamberi (s.a.a.) şöyle buyurmaktadır: “Her kim araf suresini okursa Allah onun şeytan arasında bir perde ve engel icat eder ve kıyamet gününde Âdem (a.s.) onun için şefaatçi olur." İki: İmam sadık (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Her kim Araf suresini her ay okursa kıyamet gününde korkusu ve üzüntüsü olmayan kimselerden olacak. Ve eğer her Cuma günü okursa kıyamet gününde hesabı olmayan kimselerden olacaktır”. Üç: imam Sadık (a.s.) şöyle burmuşlardır: “Bu surede muhkem ayetler bulunmaktadır. Okumasını ve bu hükümleri terk etmeyiniz. Zira kıyamet gününde kıraat edenlere şahadet edeceklerdir”. Şu gerçeğe dikkat etmek gerekir ki, kuranın kendisi, surelerin veya bazı has ayetlerin okunması için zikredilen sevaplar kesinlikle şu anlamda değildir ki bunların sadece virt şeklinde okunması bu sevapların kazanmasına neden olur. Bilakis zikir edilen sevaplar okuyup kuranın okunması anlaşılması için anlaşılması düşünülmesi için düşünülmesi amel etmek içindir. Araf suresinin muhtavası: Bu surude şu konular işlenmiştir: Araf ashabından (46-48 ayetlerinde) bahis edilmiş, bu nedenle araf ismini almıştır. Kısa ve muhkem bir şekilde “mebde ve mead” meselesine işaret etmiştir. İnsanın şahsiyeti ve insanlığını ihya etmek için Adem’in yaratış kısasını oldukça bir önemle beyan etmiştir. Allahın âdemoğullarından hidayetleri doğrultusunda almış olduğu ahdi ve sözü hatırlatıyor. Tevhit, adelet ve takvadan sapmış kavimlerin yenilgilerine ve gerçek müminlerin başarılı ve galip gelmelerine işaret etmek amacı doğrultusunda daha önceki kavimlerin bir çoğunun başına gelenlere ve peygamberlerin; “Nuh”, “Lut” ve “Şuayb” gibi peygamberlerin kıssalarını beyan etmiş ve İsrail oğullarının geçmişini ve Hz. Musa’nın Firavunla yaptığı mübarezeyi açıklayarak son bulmuştur. Sonunda tekrar “mebde ve mead” meselesine dönüyor ve böylece başlangıcıyla sonu tek konuda birleştirerek bitiriyor.