Antalyanın tarihi yerleri hakkında bilgi Simena (Kaleköy) Eski Simena antik kenti üzerinde kurulmuş olan Kaleköy, yarımada şeklinde olup, ulaşımı teknelerle sağlanmaktadır. Lykia Birliği’nin bir üyesi olan kentin tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar inmektedir. Simena’da da Theimiussa gibi hem karada hem su altında kalıntılar bulunmaktadır. Olağanüstü güzellikteki tarihi ve doğal peyzaj, pırıl pırıl mavi bir deniz gezenlere mutlu saatler yaşatmaktadır. Oldukça sağlam durumdaki Ortaçağ surlarının oluşturduğu iç kalede, evler ve 19. yüzyıl gezginlerinin gördüklerini bildirdikleri günümüzde çok az sayıda blok taşı kalmış bir tapınak kalıntısı bulunmaktadır. En ilginç kalıntı, oturma sıraları doğal kayaya oyularak yapılmış tiyatrodur. Lykia’daki tiyatroların en küçüğüdür. Kıyıda harap durumdaki hamam, Lykia tipi kaya mezarları ve lahitleri, Roma dönemi duvar kalıntılar da görülebilen kalıntılardandır. Andriake (Çayağzı) Demre kent merkezinden nehir boyunca uzanan asfalt yol 5 km. sonra deniz kenarındaki Çayağzı mevkiine ulaşır. Lykia'nın en önemli limanlarından biri olan Andriake, büyük ölçüde limanın güneyindeki tepenin eteğine yayılmıştır. Şehrin bir kısım kalıntıları ile nekropolü liman ağzının kuzeyinde bugünkü Demre'ye çok yakın bir kesimde bulunmaktadır. Şehrin kalıntıları arasında su kemerleri, Nymphaion (Anıtsal Çeşme), agora sarnıç bulunmaktadır. Agoranın batısında ünlü Norrea veya Granarium (silo, hububat deposu) yer alır. Yapı yedi odadan oluşmaktadır. Cephede granariumun yapılış zamanını kesin olarak saptamamıza yarayacak bir yazıt bulunmakta olup, tam ortasında da Hadrian ve karısı Sabine'nin portreleri görülmektedir. Adanda (Gazipaşa) Antik kent, Gazipaşa ilçesinin 15 km. kuzeydoğusundadır. Bugünkü Adanda köyünün 2 km. kuzeyinde, yüksek ve sarp bir dağın zirvesinde kurulmuştur. Kent surlarla çevrilidir. Kentin giriş kapısının güneyinde, büyük bir kule bulunmaktadır. Kentin diğer kalıntıları arasında doğal kayaya oyulmuş çeşmesi ve iki adet tapınağı sayılabilir. Bu kentin nekropolünde de, blok taşların oyulması ile yapılmış yekpare lahitler önemli kalıntılar arasındadır. Nephelis Antik kente, Gazipaşa-Anamur karayolunun 12 km’sinden sonra Muzkent köyünün içinden geçilerek, güneye sapan yaklaşık 5 km. stabilize bir yol ile ulaşılır. Kentin güneyi deniz ve sarp kayalıklarla çevrilidir. Kent, akropol ve doğu-batı boyunca uzanan kalıntılardan oluşmaktadır. Kentin ayakta kalabilmiş yapıları Roma ve Bizans dönemlerine ait olup, bunlar; Orta Çağ Kalesi, tapınak, Odeon sulama sistemi ve nekropol alanlarıdır. Selinus Gazipaşa Plajı’nın bulunduğu Hacımusa Çayı’nın güneybatısındaki yamaçlarda yer alan antik Selinus kenti, dağlık Klikya bölgesinin en önemli kentlerinden biridir. Kentin akropolü tepeye kurulmuştur. Tepe üzerindeki Orta Çağ Kalesi’nin sur duvarları ve kuleleri oldukça iyi korunmuştur. Akropol içerisindeki kilise ve sarnıç, günümüze kadar gelebilmiş önemli yapılardandır. Selinus kentinin diğer yapıları sahilde ve yamaçta yer almaktadır. Bu yapılar arasında, hamamlar, agora, islami yapı (Köşk), su kemerleri ve nekropol alanını sayabiliriz. Alanya Müzesi’ndeki ostoteklerin çoğunluğu Selinus Nekropolünden getirilmiş olup, burada ostotek atölyesi varlığını sürdürmektedir. Selge / Altınkaya Serik'in 35 km. kuzeyinde, Torosların güney yamacında, Köprüçayı yakınlarındaki eski bir dağ kenti olan Selge'ye Köprülü Kanyon Milli Parkı’ndan sonra dik virajlı 14 km’lik stabilize yoldan gidilir. Selge'nin Kalehes tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Pisidia'ya bağlı kent sonraları Pamphylia sınırları içine alınmıştır. Kent sırasıyla Lidya, Pers, İskender ve Roma yönetimlerinde kalmıştır. Kentteki kalıntılar; kayalığa oyulmuş tiyatro, tiyatronun güneyinde Stadium ile Gymnasium, batısında tavanı kartal motifi ile süslü İon tipindeki tapınaktır. Stadiumun güneyinde çeşme ve agora vardır. Kentin güneybatısında uzanan surların kuzeyinde Artemis ve Zeus anıtlarıyla, Nekropol bulunur. Myra (Demre, Kale) Bugünkü Demre ilçe merkezinde ve civarında yer ulan Myra antik kenti özellikle Lykia dönemi kaya mezarları, Roma dönemi Tiyatrosu ve Bizans dönemi Aziz Nikola Müzesi ile ünlüdür. Kaya mezarları, Lykia yazılı kitabeler ve sikkeler, Myra'nın en azından M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürdüğünü gösterir. Lykia Birliği’nin altı büyük kentinden biridir. Likçe ve Grekçe yazıtlarda MYRRH adıyla aılınır M.S. 2. yüzyılda Myra'da büyük gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Lykia Birliği’nin 6 büyük şehrinden biri olan Lykialı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmıştır. Myra, Bizans döneminde dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri idi. Ününü Aziz Nikolas'ın M.S. 4. yüzyılda şehrin piskoposu olmasına ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasına borçludur. 7. yüzyıldan itibaren gerek deprem, su baskını ve Myros (Demre) Çayının getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12. yüzyılda köy hüviyetine dönüşmüştür. Günümüz kalıntılarını, akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro ile her iki yanında yer alan "Kaya Mezarları'' oluşturur. Şehrin su ihtiyacı, Demre Deresinin aktığı vadi kenarındaki kaya yüzüne açılmış kanallarla karşılanmaktaydı. Arycanda (Arif Köyü) Elmalı-Finike karayolunun tam yarısında Arif köyü yakınında Aykırıçay'ın (antik Arykandos Nehri) batı yamacında yer alır. Limyra Kralı Perikles dönemine ait sikkeler, ele geçen en eski belgedir. İskender’in egemenliğinde kalmış olan şehirin daha sonra Ptolemaiosların ardından Seleukoların eline geçmiş; Apemea barışından sonra ise Rodos'un kontrolüne girmiştir. M.Ö. 2. yüzyılda Arykanda'nın Lykia Birliği’ne dahil bir şehir olarak sikke basmıştır. M.S.43'de İmparator Claudius'un Lykia Birliği'ne son vermesi ile Roma’ya bağlanmıştır. M.S. 240’daki büyük depremden sonra şehir kısmen onarılmıştır. Bizans döneminde ismi Akalanda olmuştur. Kalıntı ve Bizans dönemi belgelerinden 11. yüzyıla kadar var olduğunu bildiğimiz şehir bu tarihten sonra yer değiştirmiştir. Teraslar halinde bir yerleşim gösteren şehrin en üst terasında stadion yer almaktadır. Tiyatro Odeon, agora, agora stoası, küçük hamam, gymnasıon, hamam, bouleterion, sarnıç, yazıtlı ev ve bir çeşme, binası, antik kentte görülebilen kalıntılardandır. Limyra (Turunçova, Zengerler) Antalya’nın Finike ilçesinin 4 km. kuzeydoğusunda Toçak Dağı güney eteğindedir. M.Ö. 5. yüzyıldan beri var olduğu bilinmektedir. Asıl faal dönemi M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısındadır. Lykia Birliği’ni kurmak isteyen Perikles’in Limyra’yı başkent olarak kullandığı bilinmektedir. Kalıntıları üç kısımda incelenebilir. İlk gezilecek yer Prof. Dr. Brochhard tarafından kazılarak restore edilen akropol ve güneyindeki heroondur. Akropol bir iç kale ve aşağı kaleden oluşmaktadır. Aşağı kalede sur, sarnıçlar ve Bizans Kalesi dışındaki en önemli yapı M.Ö. 4. yüzyıla ait Perikles adına inşa edilmiş karyetitli mezar anıtıdır. Seleukia Side'nin 23 km. kuzeydoğusunda bulunan antik kent, Seleokoslar tarafından kurulmuştur. Kentteki kazı çalışmalarına 1972 yılında başlanmıştır. Kazılar sırasında çıkarılan mozaikler bugün Antalya Müzesinde sergilenmektedir. Kentin gelişmişliğinin göstergesi olarak iki katlı agorası, bazilikası, sarnıç ve kanalizasyon sistemi sayılabilir. Şarapsa (Şerefza/Serapsu) Han Alanya-Antalya karayolunun 15. km’sinde, yolun üst kısmında bulunan Şarapsa Han, Sultan Alâeddin Keykubat’ın oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından 13. yüzyılda yaptırılmıştır. 15x70 m. boyutunda olan han, dar ve uzun planıyla bir tüneli andırmaktadır. Tavanı beşik tonozlu olup, gösterişli giriş kapısı kuzeye bakmaktadır. Yapının doğusunda, girişi ayrı olan bir mescidi vardır Aspendos Önemli bir liman ve ticaret kenti olarak ünlenen Aspendos’ta mısır, gül ağacından yapılmış süs eşyaları, şarap, tuz ve at ticareti yapıldığı biliniyor. At yetiştiriciliği ile de antik dünyada ün salmıştır. Pamphylia bölgesinin önemli kentlerindendir. Antalya’nın 48 km. doğusunda yer almaktadır. Adı M.Ö. 5. ve 4. yüzyılda sikkelerinde Estwediiys/Estuediya biçiminde yazılmıştır. Aspendos’ta Türkiye’nin en iyi korunmuş tiyatrosu bulunmaktadır. İmparator Marcus Aurelius zamanında Theodoros’un oğlu Mimar Zeno tarafından yapılmıştır. Kesik Minare Camii (Korkut Camii, Cami-i Kebir) M.S. 5. yüzyılda Bizanslılar tarafından Meryem Ana adına Panaghia Kilisesi olarak inşa edilmiş ve II. Bayezid zamanında Şehzade Korkut tarafından camiye dönüştürülmüştür. Bunun için Korkut Camii veya Cami-i Kebir adı ile de anılır. Kilisenin camiye dönüştürülmesi sırasında inşa edilen ve sade yapılışı olan mihrabı, kesme taştandır. 1896 yılında bir yangında zarar gören caminin minaresinin ahşap üst kısımlarının da yanması sonucunda Kesik Minare adını almıştır.
Kale Camii (Sultan Süleyman Camii) Alanya'da, tersanenin batısındadır. Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad tarafından yaptırılan cami 1530-1566 yıllarında Sultan Süleyman tarafından tekrar yaptırıldığı için Sultan Süleyman Camii adıyla da anılmaktadır. Moloz taştan olan yapı, kare planlıdır. Sekizgen kasnak üzerine, kiremitli bir kubbesi vardır. Son cemaat yeri, dört ayak üzerine kiremitli-üç kubbe ile örtülüdür. Bali Bey Camii Surlar dışında Muratpaşa Mahallesi’nde Bali Bey Sokağı’ndadır. Sekizgen kasnak üzerine büyük bir kubbenin örttüğü yapı kareye yakın bir plan göstermektedir. 15. yüzyılda akıncı beyi Malkoçoğlu Bali Bey tarafından yaptırılmıştır. Murat Paşa Camii Surlar dışında Kazım Özalp Caddesi üzerindedir. Sadrazam Kurucu Murat Paşa tarafından 1570 yılında yaptırılmıştır. On kenarlı kasnak üzerine yüksek bir kubbe ile örtülmüştür. Sivri kemerli ve üç kubbeli son cemaat yerinin sütunları renkli taşlarla süslenmiştir. İskele Camii Yat limanında bulunan, kesme taşlardan yapılma dört sütun üzerine oturmuş ufak bir camidir. Emir Bedrüddin Camii Alanya’da bulunan ve günümüzde Andızlı Cami olarak bilinen cami, adını hemen yanındaki andız ağacından almıştır. 1277 yılında Emir Bedrüddin tarafından yaptırılan caminin yanında kesme taşlardan yapılma çok yüksek olmayan minaresi yer alır Minberi oymacılık sanatının en güzel örneklerindendir Yivli Minare Antalya şehir merkezindedir. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın 1230 yılında kiliseden camiye dönüştürdüğü Ulu Cami’nin minaresidir. Yivli Minare ilk bakışta göze çarpan bir anıt gibi yükselmekte ve kentin bir simgesi olarak kabul edilmektedir. Cami binasından ayrı ve caminin hemen yanında Kale Kapısı Meydanı’nda inşa edilmiş olan bu minarenin, tabanı kare biçiminde blok taş olup gövdesi tuğladan dilimli ve 8 adet yarım silindirik biçiminde yapıldığından. Yivli Minare adını almıştır. Oldukça kalın gövde, bu yivler sayesinde estetik bir yapıya kavuşmuştur. Minare gövdesi, aralarında firuze çiniler bulunan kırmızı tuğlalarla süslüdür. Ahi Yusuf Mescidi ve Türbesi Selçuk Mahallesi’nde Mermerli Sokak’tadır. 1249 yılında Ahi Yusuf adına yaptırılmıştır. Moloz taşlarla yapılmış, kare planlı küçük bir mescittir. Mescidin güneyinde kale duvarları arasında Ahi Yusuf Türbesi bulunmaktadır. Akşebe Sultan Mescidi Akşebe Sultan, Alanya kalesinin ilk kumandanlarındandır. Mescit, kendisi tarafından 1230 yılında yaptırılmıştır. Dışı taş, içi tuğladan yapılmış iki odadan ibarettir. Karatay Medresesi Yat limanı üzerinde Karadayı Sokağı’ndadır. 1250 yılında Selçuklu Veziri Celaleddin Karatay tarafından yaptırılmıştır. İki eyvanlı medrese tipindedir. Selçuklu taş işçiliğinin zengin geometrik motifleriyle süslü mihrabı ilgi çekicidir. Aziz Nicolas Müzesi Myra (Demre), Hıristiyan dünyasında Noel Baba diye bilinen Aziz Nicolaus'un piskoposluk ettiği yer olarak tanınmaktadır. Kilise, ölümünden sonra Aziz Nicolaus'un anısına 6. yüzyılda inşa edilmiştir. Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında, İtalyan denizcilerince kırılarak Bari kentine kaçırılan Aziz Nicolaus Lahdi’nden kalan birkaç parça, Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir. Her yıl 6-8 Aralık tarihleri arasında Demre ve Kaş'ta düzenlenmekte olan Uluslararası Noel Baba Festivali, son yıllarda Antalya'da yabancıların da katıldığı bir sempozyum şekline dönüşmüştür. Aya Yorgi Kilisesi Alanya Kalesi’nin İç Kalesinde yer alan Aya Yorgi (Hagios Georgios) olarak bilinen ve M.S. 6. yüzyılda da yapıldığı sanılan Bizans dönemine ait küçük bir kilisedir. Dini önemi artınca zaman içinde piskoposluk haline gelmiştir. Kaledeki Selçuklulara ait olmayan tek eser olması yanında Alanya'nın Türk-İslam dönemi öncesinden günümüze ulaşabilen ender yapıdır. Ana özelliğini koruyan kilisenin içinde yer yer tahrip olmuş veya sökülüp atılmış fresk izlerine rastlanmaktadır. Kale ile bir bütün olarak koruma altına alınmıştır. Alanya Kalesi Alanya Kalesi zamanımıza kadar korunan tek Selçuklu kalesidir. 1225 yılında Roma kale kalıntılarının yerine Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yeni bir kale yaptırılmıştır. 83 kule ve 140 burca sahip, üç sıra surlarla çevrili olan kale, bütün olarak iç ve dış kale bölümlerinden oluşur. Aya Yorgi Kilisesi, Kanuni Sultan Süleyman Camii, Akşabe Sultan Türbesi, Selçuklu Hamamı, Arasta, Bedesten, Sitti Zeynep Türbesi, Sultan Alaaddin Sarayı, irili ufaklı sarnıçlar, deniz feneri ve zindandan oluşan kale, bir tarih hazinesidir. Kızıl Kule Adını alt ve üst kısımlardaki kesme taşlardan alan Kızıl Kule, 1226 yılında yapılmıştır. Bugün bile sapasağlam ayakta duran kalenin doğu cephesi ile batı cephesi arasında bulunduğu yerin konumu nedeniyle, 2 m’lik bir yükseklik farkı vardır. Sekizgen şeklindeki kule beş katlıdır. Zemin katın ortasından yukarı doğru, beşinci kata kadar yükselen bir bölüm bulunmaktadır. Su sarnıcı görevini üstlenen bu bölüm kulenin omurgası durumundadır. Zemin kat etnografık müze olarak hizmet vermektedir.