Allah'ı zikretmenin yararları

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Lasey tarafından 16 Ocak 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Allah'a zikretmenin faydaları

    Allah Azze ve celle'yi zikredebilmek, Oʼna şükredebilmek, kulluk ve taatte bulunabilmek; yine şükrü gerektiren ayrı bir lutf-i ilahidir.

    Mevlana Hazretleri buyurur:

    “Adamın biri sürekli «Allah Allah» diye zikreder, bu zikirden ağzı bal yemiş gibi tatlanırdı. Bir gün şeytan gelip:

    ‒Niye durmadan “Allah Allah” deyip duruyorsun. Bunca zamandır Allah demene karşılık bir kerecik olsun Allah sana; “Lebbeyk/buyur kulum, ne istiyorsun?” dedi mi? Sende hiç sıkılma yok mu? Daha ne kadar Allah deyip duracaksın?» dedi.

    Bunun üzerine Cenab-ı Allahʼın adını dilinden düşürmeyen adam ümidini kaybedip ve zikri bıraktı. Gönlü kırık bir halde yatıp uyudu. Rüyasında Hazret-i Hızırʼı gördü. Hızır ona:

    ‒Neden yaptığın güzel işi terk ettin, Allah Azze ve celle'yi zikretmeyi bıraktın?» diye sordu. Adam:

    –Yaptığım onca zikre karşılık verilmedi. Allah katından; “Lebbeyk/buyur” sesi gelmedi. Oʼnun kapısından kovulmaktan korktum. dedi.

    Bunun üzerine Hazret-i Hızır, adama şu hikmetli karşılığı verdi.

    ‒Ey Allahʼın kulu! Senin “Allah” demen, Allahʼın; “Lebbeyk/buyur kulum” demesidir. Allah Azze ve celle, yüce ismini zikretmeyi herkese nasip eder mi? Senin “Allah” diyebilmen, Cenab- Allahʼın sana duyduğu sevginin işaretidir.»

    Bunu duyan adam kalkarak tekrar Allahʼı zikretmeye devam etti.”

    Allahı zikretmenin yararları.

    Lütfi İlahi

    Allah Azze ve celle'yi zikredebilmek, Oʼna şükredebilmek, kulluk ve taatte bulunabilmek; yine şükrü gerektiren ayrı bir lutf-i ilahidir.

    Bütün mahlukat Allah Azze ve celle'ye kullukta bulunsa Oʼnun şan-ı uluhiyyetini bir nebze bile artıramaz. Yine bütün mahlukat Oʼna isyan etse bile Oʼnun şan-ı uluhiyyetine zerre kadar noksanlık gelmez. Allah Azze ve celle'nin hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı gibi, bizim ibadetlerimize de ihtiyacı yoktur. O her şeyden müstağnidir. Ancak bizler, Cenab-ı Allah'ın rıza ve rahmetini celbetmek için halis niyetle ibadet etmeye, salih amellerle Allah Azze ve celle'ye yakınlaşmaya muhtacız.

    Nefs ve şeytan, insanı Allah Azze ve celle'ye ibadet ve taatten uzaklaştırmak için bin bir hilelere başvurmaktadır. Yapılan ibadetlerinin kabul olmadığı düşüncesini ibadetten uzaklaştırmak, şeytanın en tehlikeli icraatlarından birine düşmek demektir.

    Kulun Vazifesi

    Kulun görevi, ibadetlerini elinden gelen en güzel şekliyle ifa etmek, kabul edilip edilmeyeceği konusunda kendi aklıyla hüküm vermeyip bunun takdirini Allahʼa bırakmaktır. Çünkü ibadetlerin yegane kabul mercii, Allah Azze ve celle'nin dir. Bu mevzuda kulun kendi kendine hüküm vermeye kalkışması; haddini aşması demektir ve bu da kulluk edebine aykırı bir durumdur.

    Bize düşen, elimizden gelen bütün çabamızı göstererek, hatasıyla, kusuruyla, noksanlığıyla da olsa amellerimizi mutlaka eda etmek ve Allah Azze ve celle'den kusurlarımızın affını dilemektir. Cenab-ı Allah'ın fazl u keremine, af ve mağfiretine sığınmak, O’nun rahmetinden asla ümit kesmemektir. "Beyneʼl-havfi veʼr-reca", kısacası korku ve ümit duyguları arasında, dengeli bir kulluk halet-i ruhiyesini sürekli gönlümüzde muhafaza etmektir.

    Buna göre, ibadetlerinin şüphesiz kabul edileceğini düşünerek ameline güvenmek, ne kadar büyük bir yanlışsa; bunun aksine, asla kabul edilmeyeceğini düşünerek ümitsizlikle ibadetleri terk etmek, çok daha büyük bir yanlıştır.

    Bizim Görevlerimiz

    Bizim görevlerimiz; ne kadar ibadet edersek edelim Allah Azze ve celle'ye olan kulluk ve şükür borcumuzu layıkıyla ödeyebilmemizin mümkün olmadığını bilmekle beraber, tevazu, mahviyet ve hiçlik duyguları içinde, bütün gayretimizle kulluğumuza devam etmektir. Nihayetinde de Allah Azze ve celle'nin affını, mağfiretini, fazl u keremini ümid etmektir.