Allah’a giden yolculuk nasıl olmalıdır?

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Adile tarafından 22 Mayıs 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Büyüklerimizden işittiklerimize göre, Allah'a ulaştıran yol, ancak O'nun rızası olan işlerle olur. Allah'ın haram kıldığı yollarla Allah'a ulaşılmaz. Bu sebeple biz hanımlar olarak hayatımızı ihlas ve istikamet üzere sürdürmeliyiz. Mümkün olduğu kadar abdestli bulunmaya çalışmalı, tesettürümüze azami gayret göstermeliyiz. Hayatımızı tanzim etmeli ve her şeyimizi mümkün mertebe vaktinde, saatinde yapmalıyız.

    Hizmeti bir hayat şekli olarak kabul edip önce kendi aile ve yakınlarımızdan başlayarak, çevremize, komşularımıza ve bütün insanlığa ulaşacak ve "sadaka-i cariye" olacak hizmetlere koşmalıyız. Muhabbetimizi canlı tutmalı, tevbelerimizi artırmalı, gece gündüz kendimizi muhasebeye çekmeliyiz. Başta namaz olmak üzere üzerimizdeki ibadetleri hakkıyla îfa etmeye çalışmalıyız. Manasını düşünerek Kur'an okumaya çalışmalı, Peygamber Efendimize bol bol salavat-ı şerife getirmeliyiz.

    Gecelerden, bilhassa teheccüd namazından istifade etmeliyiz. Teheccüd vakitleri, kulun Mevlası ile baş başa kalacağı vakitlerdir. Gün boyunca binbir meşguliyet içinde boğulan insanın Allah'la buluşacağı, aradaki herkesi çıkaracağı bu demler, en bereketli, en feyizli ve en kıymetli anlardır. Bu vakitte uyanık olmaya çalışmalı, bol bol Allah Teala zikredilmelidir. Hayat, büyük, kıymetli ve sınırlı bir sermayedir; lüzumsuz yerlerde sarf edilmemelidir. Sonra elde, telafîsi imkansız pişmanlıklar kalır.

    Nefsini eğitmek isteyenler, helal-haram esaslarına çok dikkat etmelidirler. Besmele çekilerek abdest ve huzur hali ile pişirilmiş yiyecekleri yemeye gayret göstermeli, haramdan ve hatta şüpheli her türlü yiyecek ve içecekten uzak durmalıdır.

    Kısaca az yemeli, az uyumalı, az konuşmalı ve az gezmelidir. Bütün bunlar, insanın gönlünü ve kafasını meşgul eden, kulu Rabbinden uzaklaştıran gailelerdir.


    İnsan, fazla yiyip içmek, gezip tozmak için harcadığı zaman ile yukarıda saydığımız bütün ibadet ve taati rahatlıkla yerine getirebilir. Bu önce niyetin düzeltilmesi, sonra da hayatın ve alışkanlıkların tanzim edilmesi ile mümkündür. Yeter ki, insan, bir şeye azmetsin...

    Kerametlerle çok meşgul olmamak lazımdır. Keramet, Allah'ın bazı kullarına ikramı, bazı kullarına ise imtihanıdır. Kendisini kerametlerin büyüsüne kaptıran insan, farkında olmadan istikamet yolundan şaşmaya başlayabilir. Allah'ın sevdiği kullarına verdiği en büyük keramet, kendi rızasına ulaştıran istikamettir.

    Hülasa mü'min, yeryüzü gibidir. İnsanların ayakları altında çiğnenir; iyi-kötü her insanın kahrını çeker. Yine de kendisinden insanlara hayat veren şeyler yetişir. Kötü düşünce ve kötü hareketlerle kendisine yönelen insanlar, onda hep güzellik ve fazilet bulurlar. Bütün gayreti, çalışması ve niyeti hep Rabbinin rızasını kazanmaktır. Sözü zikir ve hikmet, sükûtu tefekkür ve ibrettir. Hali, sükûnettir. Şiarı, huşû ve vekardır. Hazinesi, tevazû ve inkisar, yani ilahî takdire boyun eğmedir. Daima hakkı tutar, hakkı sever, hakka uyar. Hakkı ve hakka giden her şeyi üstün tutar. Batılı ve batıla giden her şeyi hayatından çıkartır.

    Cenab-ı Hak, Peygamberlerin, sıddîkların, şehidlerin ve nimet verdiği böyle salih ve sadık kullarının arasına bizleri de dahil eylesin. Hatalarımızı setretsin, yüzümüze vurmasın. Bizi, rızasına gidecek yollardan ayırmasın. Habib-i Ekrem Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şefaatine bizleri de nail eylesin. amin.