Allah'a Dua Etmenin Önemi Nedir?

Konusu 'Dua hazinesi' forumundadır ve Lasey tarafından 14 Eylül 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Dua Etmenin Önemi Nedir?


    İslam dininde önem verilen başlıca ibadetlerden biri duadır. Dua kavramı sözlükte; ibadet, yalvarmak, yardım dilemek, çağırmak gibi anlamlara gelir. Dinî bir terim olarak ise dua; insanın dilek ve isteklerini Yüce Allah’a (c.c.) iletmesi, ondan yardım dilemesidir. Hayatta bazen sevinçli, bazen de üzüntülü durumlarla karşılaşırız. Sevinç ve üzüntülerimizi kendimize yakın hissettiğimiz kişilerle paylaşmak isteriz. Böyle yapmak bize huzur verir. Sevincimizi artırır, üzüntümüzü ise azaltır. Hepimiz zaman zaman bazı üzücü olaylar karşısında kendimizi güçsüz ve çaresiz hissederiz. Birtakım sorunları aşmakta, bazı güçlüklerin üstesinden gelmekte zorlanırız. Böyle durumlarda bize yardım edecek, sorunları aşmamızda bize destek olacak bir varlığa ihtiyaç duyarız. İşte insanı dua etmeye yönelten başlıca duygular bunlardır. Dua, insanın Allah’la (c.c.) iletişim kurmasıdır. Duygularını, düşüncelerini onunla paylaşmasıdır. İnsan, dua ederek iç dünyasını kendi kelimeleriyle Rabb’ine (c.c.) açar. İsteklerini, beklentilerini ona iletir. Kişi, dua ederek Allah’tan (c.c.) kendisine yardım etmesini ister. aciz bir varlık olduğunu Allah’a (c.c.) itiraf eder, onun sonsuz gücüne ve merhametine sığınır. Dinimizde duaya büyük bir önem verilmektedir. Yüce Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde kendisine dua etmemizi istemektedir. İçtenlikle yapılan duaları karşılıksız bırakmayacağını belirtmektedir. Örneğin, bir ayette şöyle buyurmaktadır: “Rabb’iniz buyurdu: Bana dua edin, karşılık vereyim…”


    Duada en çok dikkat edilmesi gereken şey, samimi olmaktır. Her insan bunun bilincinde olmalıdır. İçtenlikle ve tüm benliğiyle Allah’a (c.c.) yönelmelidir. Onun sonsuz gücüne, engin şefkat ve merhametine sığınmalıdır. İstediği şeyler için elinden geleni yaptıktan sonra
    Yüce Allah’a (c.c.) dua etmelidir. Böyle yaptığında Yüce Yaratıcı’nın, dualarına karşılık vereceğini bilmelidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde, “Ey insanlar! Allah’tan bir şey istediğiniz zaman kabul edileceğine inanarak isteyiniz.”
    buyurarak bizlere yol göstermiştir. Dualarımızı sessizce ya da sesli olarak yapabiliriz. Yüce Allah (c.c.), her iki şekilde de ettiğimiz duayı işitir. Kur’an’da yer alan bir ayette şöyle buyrulmaktadır: “Rabb’inize, yalvara yakara ve gizlice dua edin... Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın. Allah’tan korkarak ve rahmetini umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.”

    Yüce Allah (c.c.), kendisine nasıl dua edebileceğimiz konusunda bizlere yol göstermiştir. Dua ederken ne gibi ifadeler kullanabileceğimizle ilgili olarak Kur’an’da bizlere örnekler vermiştir. Kutsal kitabımızda yer alan, bazı peygamberlerin yaptığı ve bizim de yapabileceğimiz dua örneklerinin bir bölümü şunlardır: Nuh Peygamber (a.s.), Allah’a (c.c.) şöyle yakarmıştır: “Rabb’im! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla; zalimlerin
    de ancak helakini arttır.”
    Kur’an’da belirtildiğine göre Hz. Musa (a.s.) şöyle dua etmiştir: “Musa: Rabb’im! Yüreğime genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır, dedi.”

    Hz. İbrahim (a.s.) ise Allah’a (c.c.) şöyle dua etmiştir: “Ey Rabb’im! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle. Ey Rabb’imiz! Duamı kabul et! Ey Rabb’imiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana babamı ve müminleri bağışla!”

    Hz. Süleyman’ın (a.s.) yaptığı bir dua da şöyledir: “...Ey Rabb’im! Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”

    Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de sık sık Allah’a (c.c.) yönelip dua etmiştir. Dualarında Allah’tan (c.c.) hayır, iyilik, güzellik ve merhamet dilemiştir. Bütün kötülüklerden ve olumsuzluklardan da Allah’a (c.c.) sığınmıştır. Onun yaptığı dualardan bazıları şöyledir: “Allah’ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım. Haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan da sana sığınırım. ”

    Hz. Ali (r.a.) de sık sık dua edip Allah’tan (c.c.) dileklerde bulunmuştur. Örneğin o, bir duasında “Allah’ım! Benden daha iyi bildiğin şeyler için beni bağışla. Aynı hatayı tekrar edersem beni yine bağışla. Allah’ım! Kendi kendime yapmaya söz verip de yapamadıklarım için beni bağışla. Allah’ım! Sana dilimle yaklaştığım ancak kalbimin muhalefet ettiği şeyler için beni
    bağışla.”3 demiştir. Hz. Ali’nin (r.a.) başka bir duası da şöyledir: “Allah’ım! Yolculuğun meşakkatinden, dönüş hüznünden, dönüldüğünde aileyi ve malı kötü görmekten sana sığınırım.” Yüce dinimizde duaya çok önem verilir. Buna bağlı olarak İslam’ı hayatın her alanında yaşatmaya çalışan milletimiz, çeşitli durumlarda sık sık dua etmektedir. Dolayısıyla kültürümüzde,
    günlük hayatın akışı içerisinde pek çok kez dua yapılmaktadır. Örneğin, yemek yedikten sonra genel olarak şu dua okunmaktadır:
    “Bizleri yediren, içiren, yaşatan ve bizi Müslümanlardan eyleyen Yüce Allah’a (c.c.) şükürler olsun. Soframıza bereket, yiyenlere afiyet, vücudumuza sıhhat ver Allah’ım. Dünyada kalanlarımıza selamet ver, ahirete göçenlerimize rahmet eyle. Bizlere dünyada ve ahirette güzellikler ihsan et. Velhamdü lillahi Rabbil alemîn.” Herkes yemeklerden önce veya sonra Allah’a (c.c.), kendi kelimeleriyle ve içinden geldiği gibi dua edebilir. Ona olan şükrünü istediği şekilde dile getirebilir. Evden çıkarken şöyle dua edebiliriz:
    “Bismillah. Allah’ın adını anarak evimden çıkıyorum. Bütün işlerimde Allah’a güveniyorum.

    Allah’ım! Doğru yoldan sapmaktan, başkalarını saptırmaktan, haksızlık etmekten, haksızlığa uğramaktan, hataya düşmekten, başkalarını da düşürmekten sana sığınıyorum.” Alevi-Bektaşi kültüründe de duanın ayrı bir yeri vardır. Örneğin, yemeklerden önce Alevi Bektaşi kültüründe şöyle dua edilir: “Elhamdülillah, nimeti celîlullah, bereketi Halilullah! Şefaat senden ya Resulallah. Hak erenler yedirip içirenin, pişirip kotaranın (hazırlayanın) dilde dileklerini, gönülde muratlarını versin. Lokma sahiplerinin lokmaları kabul, muratları hasıl olsun. Hak, hane sahiplerinin hanelerine Halil İbrahim bereketi versin, lokmalar yiyenlere helal, yedirenlere
    delil olsun. Gerçeğe huu!..” Sofrada bulunanlar da bu dua için “Allah, Allah” derler. Bu, “Allah’ım kabul et (amin.).” anlamında söylenir. Alevi-Bektaşi geleneğinde sofradan kalkarken ise şöyle dua edilir: “Ey yeryüzünün Rabb’i! Yeri; uçan, otlayan, görünen, görünmeyen nice canlıların konağı, karar yeri kıldın; ey yeryüzünü destekleyen, halka dayanak olan, dağları yaratan Rabb’im. Bizi her türlü kötülükten, haksızlıktankoru. Bizlere senin yolunda olmayı, Hakk’a uymayı nasip et.”