Allah bizim cennete veya cehenneme gideceğimizi biliyor neden bizi imtihan ediyor

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Lasey tarafından 26 Aralık 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Allah bizim cennete veya cehenneme gideceğimizi biliyor neden bizi imtihan ediyor


    Sorunun önemi


    Özellikle lise ve üzeri düzeydeki gençlerimizin sıklıkla sorduğu soruların başında yukarıdaki soru gelmektedir. Bu soruya cevap verme teşebbüsünde bulunmadan önce şu iki hususun göz önünde bulundurulması gerekir:

    a) Bu soru aslında İslam tarihi boyunca Müslüman alimlerin üzerinde en çok konuştuğu ve tartıştığı meselelerden birini oluşturuyor. Çünkü bu sorunun imana ilişkin pek çok meseleyle doğrudan irtibatı var. Bunların başında da kader konusu geliyor. Söz konusu kader olunca ister istemez Allah'ın ilmi, iradesi, yaratması gibi gaybi konular devreye giriyor. İşte bütün bu sebeplerle bu soruya bir çırpıda herkesi tatmin edecek bir şekilde cevap vermek o kadar kolay değil.

    b) Bu soruya cevap vermeyi zorlaştıran ikinci husus ise klasik kaynaklarımızın bu konuya dair açıklamalarını insanlarımızın anlayabileceği şekilde takdim etme güçlüğü. Zira bizim klasik kitaplarımızda bu meseleye dair yazılanlar halka değil konunun uzmanlarına hitap ediyor.

    Bu iki zorluğa rağmen yine de biz sorunun cevabını ele almaya çalışalım.

    Allah bizi imtihan ediyor mu?

    Önce şu imtihan meselesinden başlayalım. Kur'an'da Rabbimiz pek çok ayette insanları imtihan ettiğini/edeceğini açık olarak ifade etmiştir. Bunların bir kısmı şöyledir:

    "O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır." (Mülk, 2)

    "Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri bilinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz." (Muhammed, 31)

    "insanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "Iman ettik" demeleriyle bırakılivereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları bilecek, yalancıları da mutlaka bilecektir." (Ankebut, 2-3)

    "Yoksa, Allah, sizden, cihad edip Allah, peygamber ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri bilmeden bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Tevbe, 16)

    Allah'ın imtihan etmesi ne demek?

    Yukarıdaki ayetlerde açık bir biçimde Allah'ın kullarını imtihan ettiğinden söz ediliyor. Dahası kimi ayetlerde "bilelim diye" seklinde ifadeler bile yer alıyor. İnsanlar arası günlük kullanımda "imtihan / sınav" sözcüğünü duyduğumuzda bununla öğrencilerin veya bir işe girmek isteyenlerin bilgi derecesini anlamak için yapılan yoklamayı kastederiz. Yani imtihan yapan şahıs (öğretmen) veya kuruluş (iş yeri, eğitim kurumları) bu imtihan öncesinde kişinin nasıl bir performans sergileyeceği, neyi bilip neyi bilmediği konusunda bir bilgi sahibi değildir. İmtihan sonucunda kişinin bilgi ve beceri seviyesi hem kendisi hem de bu imtihanı yapan kişi ya da kurum tarafından anlaşılacaktır. Peki Allah acaba gerçekten kulların durumunu öğrenmek için mi imtihan yapıyor? Kesinlikle hayır!

    Allah her şeyi zaten biliyor!

    Kullarını yoktan yaratan Allah onların geçmiş ve geleceğini, açığa vurduklarını ve gizlediklerini zaten bilmektedir. Nitekim Rabbimiz bu konuda şöyle buyurur:

    "Sözünüzü ister açıktan söyleyin ister (içinizde) gizleyin (fark etmez). O, göğüsler dekinin özünü [insanın aklından ve kalbinden geçenleri] bilir. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır." (Mülk, 13-14)

    "Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır, onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır." (En'am, 59)

    "Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır)." (Sebe, 3)

    "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmiş olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır." (Hadid, 22)

    "Allah, yedi kat göğü ve yerden bir o kadarini yaratandır. Ferman bunlar arasından inip durmaktadır ki, böylece Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz." (Talak, 12)

    "O, Ikullarının) önlerindekini ve arkalarındakini bilir." (Bakara,256)

    Madem biliyor, niçin imtihan ediyor?

    Yukarıdaki âyetler açık bir biçimde Rabbimizin her şeyi ezeli ilmiyle bildiğini, O'nun öğrenen bir varlık olmadığını, O'nun için “sürpriz" söz konusu olmadığını açık bir biçimde ortaya koyuyor. O halde şu soruyu soralım:

    Bir tarafta Allah'ın imtihan yaptığını belirten ayetler, diğer yanda da O'nun her şeyi zaten bildiğini gösteren ayetler var. Bu bir çelişki değil midir?

    Kur'an'ın anlaşılmasına ilişkin önemli bir kural:

    Kur'an ayetlerinin yorumlanmasında tefsir alimlerimizin belirttiği şu kuralı daima göz önünde bulundurmak gerekir. "Kur'an'da ilk bakışta farklı şekillerde anlaşılmaya müsait olan yahut yeterince açık olmayan ayetler (müteşabih), anlamı açık ve net olan ayetlere (muhkem) göre yorumlanmalıdır. Bu kuraldan hareket eden âlimlerimiz "imtihan" ilgili ayetleri iki farklı şekilde yorumlamışlardır.

    Allah “imtihan” sözcüğünü kendisi açısından değil kullar açısından kullanıyor.

    Allah, sonsuz bilgisiyle her şeyi bildiği halde kullarına sanki onları imtihan ediyormuş gibi imtihan eden kimsenin muamelede bulunması gibi muamelede bulunur. Burada bir tarafta ilmi sonsuz olan, her şeyi bilen bir Allah diğer tarafta geleceği ve gaybı bilmeyen kul bulunmaktadır. Meseleye kul cephesinden bakıldığında gelecek zaman tamamen meçhuldür, o halde onun açısından bakıldığında sonucu bilinmeyen bir imtihan söz konusudur. İşte Allah kulları, onların kendi bulunduğu ilmî ve psikolojik hal açısından değerlendirerek kendilerine yaptığı muameleye "imtihan" adını vermiştir. Nitekim Kur'an'da Allah başka bazı konularda da kullara onların yapıp etmeleri cinsinden fiillerle mukabelede bulunmuştur. Öyleyse “Allah kullarını imtihan ediyor” ifadesini dünyada bir öğretmenin öğrencisini imtihan etmesine kıyaslamak kesinlikle yanlıştır. Çünkü bir öğretmen öğrencisinin imtihandan ne not alacağını bilemez, sadece tahmin eder. Tahmininde haklı da çıkabilir, yanılabilir de. Oysa Allah tahmin etmez, yanılmaz.

    Allah, ezelde bildiği şeylerin dış dünyaya yansımasına "imtihan" adını veriyor.

    Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. O'nun için "geçmiş”, “şimdi" ve "gelecek" birdir. Ancak kullar açısından zaman söz konusudur. Her ne kadar Allah'ın bilgisi ezeli olsa da bu bilginin varlıkla ve olaylarla ilişkisi "bizim açımızdan" değerlendirildiğinde Allah'ın bir şeyi bilmesinin iki boyutu ortaya çıkmaktadır:

    1. Allah'ın bir şeyi dış dünyada meydana gelmeden önce bilmesi.

    2. Allah'ın bir şeyi meydana geldikten sonra realiteye dönüşmüş haliyle bilmesi.

    Mesela siz doğmadan önce Rabbimiz ezelde sizi yaratacağını ve sizin o gün doğacağınızı bilir. Bu, bir şeyin var olmasından önceki ön bilgidir. Sizin günü ve vakti gelince doğmanız durumunda Allah'ın bunu bilmesi bir şeyi olduktan sonraki haliyle bilmesidir. Şu halde aslında varlik, Allah'ın ezeli ilminde bir bilgi halinde mevcutken zaman gelip yaratılıyor, pratiğe dökülüyor ve Allah, o varlığı ezelde bilgi halinde bildiği gibi, sonradan yara. tip pratiğe dökünce de gerçek-realite haliyle bilmiş oluyor.

    iste Allah'ın bilelim diye imtihan ediyoruz" ifadesi şu anlama gelir: "Ezelde zaten ön bilgi halinde bildiğimiz şeyin, bilfil realiteye döküldükten sonra gerçeğe dönüşmüş haliyle de bilelim diye sizi imtihandan geçiriyoruz."

    Allah için “sürpriz" ve "sonradan öğrenme" diye bir şey olmaz!

    ister ilk yorumu isterse ikinci yorumu kabul edelim, netice itibarıyla Allah açısından sürpriz bir bilgi", "bir şeyi sonradan oğrenme", "bilgisiz iken bilgili hale gelme" diye bir durum söz konusu değil. O halde Allah, bilmediği bir şeyi öğrenmek için kullarni imtihan etmiyor. Ezeli bilgisinde bildiği şeyleri realiteye döküyor, pratiğe geçiriyor. Klasik tabiriyle kader, kazaya dönüşüyor."

    Öyleyse biz imtihandan geçmiyor muyuz?

    'Imtihan' meselesine biz kullar açısından baktığımızda bu kelimenin bizim hakkımızda kullanılması yüzde yüz doğru. Yani biz, sonucunu bilmediğimiz bir imtihandan geçiyoruz, dünya da bir imtihan alanı. Ama Allah açısından bakıldığında bilinmeyen bir şeyin öğrenilmesi için kulların imtihan edilmesi söz konusu değil. Bilinen bir şeyin pratiğe dökülmesi söz konusu.

    Her şey baştan belli iken yaratmanın anlamı ne?

    Rabbimiz Kur'an'da kainatın yaratılış sebebi ile ilgili olarak önce yanlış anlayışları ortadan kaldırıp sonra doğru cevabı
    ortaya koyuyor. Biz de önce kainatın yaratiliş sebebinin ne olmadiği üzerinden hareket edip sonra ne olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.

    Allah kainatı, ihtiyacı bulunduğu için yaratmamıştır.

    Biz insanlar, ihtiyaç duyduğumuz şeyleri yapar ve üretiriz. Mesela ekmeği yemek için, elbiseyi giymek için üretiriz. Evleri içinde yaşamak için yaparız. Oysa Allah hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeyin kendisine muhtaç olduğu varlıktır. (es-Samed).

    Rabbimiz, Kur'an'da kainata ve içindeki hiçbir varlığa ihtiyacı bulunmadığını defaatle belirtmiştir. (Âl-i İmran, 97; Hicr. 70; Ankebut, 6)

    Allah Kainat "oyun ve eğlence olsun diye yaratmamıştır.

    Biz insanlar, bazı şeyleri ihtiyacımız olduğundan değil sırf hoşça vakit geçirmek, can sıkıntısından kurtulmak için yaparız. Mesela müzik dinler, resim yapar, gezintiye çıkarız. Buna ihtiyacımız olduğu için değil iyi vakit geçirmek için bunu yaparız. Oysa oyun ve eğlence edinmek Rabbimizin münezzeh olduğu bir durumdur. Bu, canı sıkılan ve can sıkıntısını geçirmek için bir şeylerle oyalanmaya ihtiyaç duyan insanların özelliğidir.

    Rabbimiz kainatı fantastik bir sebeple, hoşça vakit geçirmek için yaratmadığını, bu kainatı yaratmasının haklı bir sebebinin bulunduğu şu şekilde belirtmektedir:

    "Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Onlar sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onlann çoğu bilmiyorlar." (Duhan, 38-39)

    Allah kainatı amaçsız ve sebepsiz yere sabes olarak] yaratmamıştır.

    Biz insanlar bazen amaçsız ve sebepsiz işler yaparız. Bu yaptıklarımız bir ihtiyaçtan kaynaklanmadığı gibi bize hoşça vakit geçirme fırsatı da sunmaz. Şuursuz ve bilinçsizce, sırf iş olsun diye işler yaparız. Allah, yaptığı her şeyi yerli yerince yapan, yaptığı şeylerde nice hikmetler bulunan el-Hakim'dir. O'nun hiçbir fiili hikmetsiz değildir.

    Rabbimiz, kainatın boşu boşuna yaratıldığı fikrinin kefirler tarafından sahip olunan bir fikir olduğunu belirterek şöyle buyurmuştur.

    "Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Vay o inkar edenlerin ateşteki haline!" (Sad, 27)

    Rabbimiz, bir başka ayetinde insanlara hitap ederek onların yaratılışının amaçsız, sebepsiz (abes) olmadığını şu şekilde belirtmektedir:

    "Yoksa sizi boşu boşuna amaçsız ve sebepsiz olarak abes yerel yarattığımızı mı sandınız?" (Muminün, 115)

    Kainatın yaratılmasının haklı bir gerekçesi vardır.

    Rabbimiz Kur'an'ın pek çok ayetinde kainatı yaratmasının hak ile olduğunu belirtir. Bu, kainatin boş yere ve sebepsiz olmadiğinin olumlu ifade ile pekiştirilmesidir. Bu konu ile ilgili ayetlerin bir kısmi şu şekildedir.

    "Allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için (Allah'ın varlık ve kudretine) bir nişane bulunmaktadır. (Ankebut. 44)

    "Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi ortadan kaldırıp yepyeni bir halk getirir." İbrahim 19)

    "Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıştır. Böylece her kes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez." (Casiye, 221

    Kainatın yaratılış sebebi Allah'ın İlahlık ve Rabliğini göstermeyi dilemesidir.

    Kainatın yaratılışının temel sebebi yaratılan varlıkların Allah' yüceltmeleri, kulluklarını göstermeleri, Rabbimizin de onlara karşı ilahlığını ve Rabliğini göstermesidir.

    Kur'an insan dışında yaratılmış olan yerdeki ve gökteki bütün varlıkların Allah'a boyun eğdiğini, secde ettiğini, onu tenzih ettiğini belirtir. Bu ayetlerin bir kısmı şöyledir:

    "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O halimdir, bağışlayıcıdır." isra, 44)

    "Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler. (Nahl 49)

    "Göklerde ve yerde bulunan her şey Allahı tesbih etmektedir. O, azizdir, hakimdir. Hadid 1: Hay, 1: Sat, 1)

    Kur'an, akil, irade ve nefis sahibi varuklar olan cinler ve insanların da kulluk sebebiyle yaratıldığını şu şekilde belirtir

    "Ben, cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım Zariyat, 56)

    Allah'ın ibadete ihtiyacı mı vardı?

    Allah'in hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Hiçbir varlik Allah'ı zikretmese, tesbih ve tenzih etmese de Allah zâtı itibariyla ovguye layıktır. O'nun övgüye layık olması, kendisini öven birilerinin bulunmasına bağlı değildir.

    Bu soru başka bir soruyu gündeme getirir: O halde madem ki ibadet edilmeye, yüceltilmeye ihtiyacı yok öyleyse hiçbir varlığı yaratmasaydı!

    Burada hemen şu âyetler gündeme gelir: "O, dilediğini yapar." (Hûd, 107; Burûc, 16). "O'na yaptığı bir şeyden dolayı ["niçin böyle yaptı?"] diye soru sorulamaz. Ancak (O'nun tarafından insanlara, "niçin böyle yaptınız?" diye sorulacaktır." (Enbiyâ, 23)

    Sonuç Kadere Çıkıyor

    Sonuç yine kadere çıkıyor:

    Rabbimiz ezeli ilmiyle bildiği, ezeli iradesiyle dileyip tercih ettiği şeyleri yaratma sıfatıyla yaratıp varlık alemine çıkardı. Bizim açımızdan bakıldığında ortada tam bir imtihan var. Hiçbir şey belli değil. Bize seçme hakkı verilmiş, irade verilmiş. Hiçbir şey zorla yaptırılmıyor, her şeyi biz yapıyoruz. Ama meseleye Allah açısından bakıldığında o her şeyi biliyor, bildiklerini yaratarak pratiğe döküyor. Varlıklar onun ezeli ilminden varlık alemine çıkarken O'nun irade, kudret, tekvin gibi bütün sıfatları da tecelli ediyor.


    Bütün bu tecelliler ve kullar açısından bakıldığında- imtihanlar sonucunda Rabbimiz başta Hz. Muhammed (s.a.v.) ve diğer peygamberler, Allah dostları, şehitler ve salih müminler olmak üzere kendine ebedi dostlar ediniyor. Onları ebedi nimetlerine gark ederek kendi güzelliğini ve cemalini gösteriyor. Bunu onlara doğrudan ve hazır bir şekilde vermiyor da onlar açısından bir imtihan sonucu veriyor. İşte kullar açısından imtihanın en büyük kazanımı bu! Bu imtihan sonucunda kaybeden, cehennemlik olan, ebedi azaba düçar olanlar ise bunu tamamen kendi tercih ve seçimleri ile hak ediyorlar. Allah onları tercihlerini bu şekilde kullanmaya kesinlikle zorlamıyor. Dolayısıyla hiçbir haksızlık ve adaletsizlik söz konusu değil.

    Bu açıklamalarda doğru bir husus varsa Rabbimizin lütfundandır. Yanlış bir şey varsa o da bizim nefsimiz ve şeytandandır, Rabbimiz bundan münezzehtir. Her şeyin en doğrusunu Rabbimiz bilir.

    "Rabbimiz, Senin bize öğrettiğinden başka bizim bir ilmimiz yoktur. Şüphesiz ki her şeyi bilen ve her şeyi hikmetli bir şekilde yapan ancak Sensin." (Bakara, 32)