Ali Münşi kimdir? Ali Münşi hakkında bilgi Osmanlı döneminin en tanınmış hekim, eczacı ve laborantlarından olan Ali Münşi, 1680’li yıllarda İstanbul’da doğmuş, uzun süre Bursa’da kaldığı ve tıp eğitimini burada yaptığı için Bursalı Ali Efendi adıyla tanınmıştır. O, Bursa’nın bir çok alim yetiştiren ailelerinden Menteşezadeler’e mensuptur. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra Bursa’daki Yıldırım Bayezid Darüşşifasında hekimlik yapan Mevlevi tabip Ömer Şifa Dede’den tıp tahsil etmiş, daha sonra İstanbul’a gelmiştir. Doğu ve batı dillerinde vakıf olduğundan kısa zamanda kendini kabul ettirerek saray hekimleri arasına girmeyi başarmış, bir süre Galata Sarayı Hastalar Dairesi başhekimliği yapmıştır. “Cerrahnâme”, “Bidatü’l-mübtedî”, “Kuradatü’l-Kimya”, “Risale-i panzehir” gibi tercüme ve telif, önemli eserleri vardır. Özellikle cerrahi alanda ve ilaç yapımı konusunda ihtisas sahibi bir hekimdir. Onun kınakına ağacının kabuğundan humma ve sıtmaya iyi gelen bir takım ilaçlar yaptığı, hastalıklar için bitkisel ilaçlar yanında kimyasal terkiplerin de mutlaka kullanmasını istediği ve maden sularının şifalı hassasları üzerinde yazılar yazdığı bilinmektedir. Prof. Feridun Nafız Uzluk Ali Münşi’nin, 1733 yılında, genç denilebilecek bir yaşta İstanbul’da vefat ettiğini ve Üsküdar’da Himmet Dede tekkesi civarına defnedildiğini açıklamıştır. Bu mezar Zeynep Kamil Hastanesi’nin genişletilmesi sırasında ortadan kalkmışsa da kabir taşı Karacaahmet mezarlığı’na taşınmıştır. “Cerrahnâme” hakkında 18. yüzyılda yazılmış olan bu eser Paracelsus ve Hildanus gibi hekimlerin etkisi altında ve cerrahi girişimi gerektiren kimi hastalıklarda medikal tedaviyi yeğleyen bir yaklaşımla kaleme alınmıştır. Yine Paracelsus’un yanı sıra Hipokrat ve Galen gibi hekimlerin de bu eserde anıldığı, incelenen bölümlerde görülmektedir. Kafa travmalarına cerrahi yaklaşımda kafatasına ait bulgular yerine beyin fonksiyonlarının değerlendirilmesi yönünde 18. yüzyılda gerçekleşen yaklaşım değişikliği, ne yazık ki, Ali Münşi’nin 1733 tarihindeki ölümünden sonra ortaya çıkması nedeniyle Cerrâhnâme’sine yansımamıştır. Cerrâhnâme’de Osmanlı İmparatorluğu’na Avrupa’dan gelen iyatrokimya akımının etkisi görülmekle birlikte tamamıyla bu akıma bağlı kalınmayıp humoral akımın temsilcilerinden de alıntılar yapılmıştır. Nöroşirürji ile ilgili konularda döneminin tıp anlayışını ve bunun cerrahi uygulamalar üzerindeki etkisi izlenmektedir ve medikal tedavi ön plana çıkarılmıştır. Olabildiğince fazla sayıda hekimden yararlanıldığı izlenebilmektedir. Eser, Osmanlı tıbbının Avrupa tıbbını izlemekte olduğunun da bir göstergesidir. (Türk Nöroşirürji Dergisi, C.18, Sayı 1)