Âli İmrân Süresi Tefsiri, İniş Sebeb, Verdiği Mesajlar

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve saadet tarafından 6 Aralık 2018 başlatılmıştır.

  1. saadet

    saadet Moderatör Admin

    Âli İmrân Süresi Tefsiri, İniş Sebebi, Verdiği Mesajlar

    Âli İmrân suresi Hakkında

    Âli İmrân suresi Kur'an-ı Kerim'in üçüncü suresidir. Medine'de inmiştir. İki yüz ayettir. Hz. Meryem'in (a.s.) babası olan İmrân'ın ailesinden bahsedildiğinden dolayı sureye "Imrân'ın ailesi" anlaminda Âli İmrân suresi denilmiştir. Sure hicretin üçüncü yılında Uhud Savaşı'ndan sonra inmeye başlamış, tamamlanması ise hicretin 9. yılına kadar devam etmiştir. Müfessirlerin çoğunluğuna göre surenin önemli bir kısmının iniş sebebi, Necran Hristiyanları adina Medine'ye gelen heyetle Hz. Peygamber (s.a.v.) arasında geçen Allah (c.c.) inancı konusundaki tartışmalardır.

    Ari İmrân suresinin konusu
    Âli İmrân suresinin konusu ise özetle şöyledir: Surenin başlangıcında Yüce Allah'ın (c.c.) "el Hay" yani diri ve "el-Kayyûm" yani her şeyin ona bağlı olduğu, her şeyi gözeten, idare eden, yok of mayan olduğu hatırlatılır. Kur'an-ı Kerim'in önceki ilahi kitapları onayladığından söz edilir. Surede, vahye dayalı dinler arasındaki gelişim ilişkisine işaret edilir ve Allah (c.c.) katında yegâne geçerli dinin İslam olduğu vurgulanır. İslam'ın inanç esasları ile bazı temel ahlak kavramları üzerinde durulur. Surede özellikle Hristiyanların Hz. İsa'yı (a.s.) tanrılaştırmaları, Yahudilerin de ona iftira ve karalamalarda bulunmaları anlatılır. Bu suretle her iki din mensuplarının da onun hakkında aşırılıklara sapmaları karşısında islam toplumunun gerçekten ayrılmayan ve orta yolu gösteren bir hakem görevi üstlenmiş olacağına işaret edilir. Yine surede Müslümanlara da Yüce Allah'ın (c.c.) verdiği nimetler hatırlatılıp onlara kurulan tuzaklara düşmemeleri gerektiği öğütlenir. Bu konular işlenirken Hz. Meryem (a.s.), Hz. Zekeriya (a.s.), Hz. Yahya (a.s.), Hz. İsa (a.s.) ve Hz. İbrahim'in (a.s.) hayatlarından ve İslam tebliği açısından önemli bir dönüm noktası olan Uhud Savaşı'ndan kesitler verilir.

    İniş sebesi
    Bu ayetin, Uhud Savaşı'nda Hz. Peygamber'in (s.a.v.) kendilerine verdiği görevi yerine getirmeyip Müslümanların istenmeyen bir sonuçla karşılaşmasına sebep olan sahabe ile ilgili olarak indiği rivayet edilir. Bilindiği gibi Hz. Peygamber (s.a.v.) Uhud'ta okçulardan her ne olursa olsun yerlerinden kesinlikle ayrılmamalarını istemişti. Ancak onlar savaş kazanıldı diyerek bulundukları konumu terk etmişlerdi. Onlar bu hareketlerinden dolayı Hz. Peygamber'den (s.a.v.) tenkit alacaklarını düşünürken aksine o, sahabeyi teselli edip affetmişti.

    Âl-i İmrân suresi Tefsiri Verdiği Mesajlar


    Âl-i İmrân suresinin 159. ayetinde Hz. Peygamber'in (s.a.v.) şahsında bir insanın hem İslam'ı tebliğde hem de diğer konularda başarılı olabilmesi ile ilgili temel ilkeler verilmektedir. Bunlardan birincisi, insanlara kaba ve sert davranmak yerine onlara şefkat ve merhametle yumuşak bir şekilde muamele etmek, gerekirse hatalarından dolayı onları bağışlamaktır. İslam'ın eğitim metotlarından biri de affetmektir. Yerine göre af, cezadan daha etkili bir yoldur. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) yaptıkları hatadan dolayı arkadaşlarına karşi yumuşak ve merhametli davranması onlar üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Nitekim Uhud Savaşı'ndaki hataları affedilen sahabe bir daha böyle bir hata yapmamaya gayret göstermiş ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.) emirlerine titizlikle uymuştur.

    İkinci ilke ise herhangi bir iş konusunda istişare etmektir, İstişare "herhangi bir iş hakkında sahasında güvenilir ve konunun uzmanı kişilerin görüşlerine başvurmak, onlarla görüş alışverişinde bulunmak"74) demektir. Ayette "iş hakkında onlara danış" ifadesiyle Hz. Peygamber'in (s.a.v.) şahsında bütün Müslümanlara ve özellikle yöneticilere, danışarak iş yapmaları emredilir. Onun için bir kişinin herhangi bir konuda doğruyu bulmasında istişare etmek önemlidir.

    Kişinin bir konuyu çevresindekilerle istişare etmesi kendi başarısında etkili olduğu gibi etrafındaki insanlara değer verdiğinin, onları sevip saydığının da bir göstergesidir. Böyle bir davranış, insanlar arasında yardımlaşma ve paylaşmaya katkı sağladığı gibi yeni yetişenlerin de bu beceri ve değerlerle donanmasını sağlar. 75)

    Başarılı olma konusunda ayette verilen üçüncü ilke ise tevekkül etmektir. Tevekkül, "insanın, yapacağı işlerde kendisine düşen görevleri yapıp her türlü tedbiri aldıktan, yeterli ve gerekli çalışmaları en güzel biçimde yerine getirdikten sonra sonucu Yüce Allah'tan (c.c.) beklemesi"(76) demektir.

    Âl-i İmrân suresinin 159. ayetinde, bir işte gerekli istişareler yapıldıktan sonra artık iş hakkında elde edilen sağlam bilgilere göre bir karar verilmesi istenir. Çünkü kararsızlık iyi bir şey değildir. Böyle bir durum işlerin yapılmamasına neden olur. karar verdikten sonra da Allah'a (c.c.) tevekkül etmek, yani ona güvenip dayanmak gerekir. Müslümanlara tevekkül etmeleri Kur'an-ı Kerim'de pek çok ayette öğütlenir.77) Bu ayetlerden anlaşılmaktadır ki tevekkül, görevin yerine getirilmesini Allah'a (c.c.) havale değil, gereğini yaptıktan sonra işi Allah'a (c.c.) bırakmaktır. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) devesini bağladıktan sonra mi yoksa onu salarak mi tevekkül etmiş olacağını soran bedeviye hitaben de "Önce deveni bağla, sonra Allah'a tevekkül et."(78) buyurması İslam'ın tevekkül anlayışını gösterir.

    Âl-i İmrân suresinin 159. ayetinden anlaşılmaktadır ki başarı için öncelikle yol, yöntem bilmek, istişare etmek, bunun sonucunda doğru karar verip ardından Yüce Allah'a (c.c.) güvenip dayanmak esastır. Başarı hiçbir zaman sebeplere yönelmeden kendiliğinden gelmez.