Akraba ziyaretinin değeri nedir?

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Adile tarafından 3 Mart 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Bayramlarda ya da yaz tatillerinde akraba ziyaretinin değeri nedir.?

    Bu konuda dinimizce konulan ve şekil, zaman belirleyen bir hüküm mevcut değildir. Aslında bir konuda kesin prensip koymamak da dinimizin ayrı bir kararı sayılmalıdır zira hüküm vermediği o konuyu insanların ve zamanın şartlarına bırakmış demektir ki bu da ayrı bir disiplindir. Evet, akrabayı ziyaret konusunda şekil ve zaman aralığı hususunda verilmiş bir çerçeve yoktur. Bayramların kendine ait bir özelliği vardır. O günlerde başta anne-baba olmak üzere en yakından başlayarak –ki bu sıralama yukarıda sıla-i rahim başlığı altında verilmişti- bütün akraba-i taallûkât nazara alınmalı, mümkün olduğunca yanlarına gidilmeli, bu mümkün değilse Allah’ın zamanımızda bizlere lutfettiği nimetler olan telefon ve diğer haberleşme vasıtaları kullanılmalı, hatta görüntülü telefonlarla yüz yüze hasret giderilmeli, karşılıklı özlem ve sevgiler ifade edilmeli, böylece bayram daha bir kutsî neşe ile geçirilmelidir. Bu şekilde hem bayramlarımız farklı bir bayram hâline gelir hem de sıla-i rahimde bulunmuş oluruz.
    Yaz izinlerine gelince, aslında sadece yaz izinlerinde değil bütün zamanlarda akrabalar aranıp sorulmalı ve bağlar koparılmamalıdır. Bu genel kaide bir vecîbe olarak idrak edilip içe sindirilirse, onları ziyaretteki zaman aralığı, ziyaret şekli vs. bunlar kendiliğinden ayarlanacaktır. Yaz izinleri bu iş için biraz daha geniş imkân sağlar, fakat meseleyi yaz izinleriyle sınırlandırmamak gerekir. Burada çokça sorulan en önemli hususlardan biri de bir karı-kocanın yazın anne babalarını nasıl ziyaret edecekleri, önce hangisine gidecekleri, hangisinde ne kadar kalacaklarıdır. Bu hususta da dinimiz tarafından açıkça beyan edilmiş bir hüküm yoktur. Dolayısıyla bu, kişilerin durumuna kalmaktadır. Kısaca şöyle bir dengeden bahsedilebilir: Anne babanın beklentilerini karşılayacak, hissiyatlarını okşayacak fakat aynı zamanda aile içi huzursuzluğa da sebebiyet vermeyecek şekilde bir ziyaret ve sıla-i rahim gerçekleştirilmelidir. Evet, 20–30 günlük bir yaz izninin yarısı ailece bir tarafta, yarısı da yine ailece diğer tarafta geçirilebilir. Veyahut da iznin üçte biri baba evinde, üçte biri kayınpeder- kayınvalide yanında, üçte biri de ailece baş başa kalınacak başka bir mekânda, bir manevi programda değerlendirilebilir. Kadın, kocasının izniyle kendi anne-babasının yanında biraz daha fazla kalabilir. Koca, hanımını kayınpederinin yanına bıraktıktan sonra, kendisi anne babasının yanında bulunup onların ihtiyaçlarını karşılayabilir. Bu konuda tavsiyemiz, kaynaşmayı sağlayacak şekilde bir dengenin ayarlanması ve herkesin gönlünün alınmasıdır. Eğer aile ziyaretlerinde huzursuzluk yaşanıyor da bunu aşmak zor oluyor ya da mümkün olmuyorsa ve bu durum aileye zarar veriyorsa, o zaman sıla-i rahim vazifesini yerine getirmek için biraz kalıp eve dönülebilir ya da ailece güzel vakit geçirilebilecek başka bir ortam düşünülebilir.
    Dikkat edilecek diğer bir husus da valideyn ve akrabaları ziyaret sırasında eşlerin birbirlerini rencide edici davranışlarda bulunmamalarıdır. Rencide etmek şöyle dursun aksine, karşılıklı olarak birbirlerine iltifat etmeleri, fırsat buldukça birbirlerini nazara vermeleri, yüzlerine karşı olmasa bile arkalarından birbirlerini övmeleri ve iyi bir aile portresi ortaya koymaları gerekir. Belki bu halleriyle diğer aile ve akrabalara da örnek olurlar. Memleket ziyaretlerinde sıla-i rahimin bir parçası sayılan tebliğ ve irşada da vakit ayrılmalı, akrabadan Kur’ân bilmeyenlere Kur’ân öğretmeli, namaz kılmayanlara bu konuda teşvikte bulunulmalı, faydalı sohbet ortamları oluşturmalı, derdi olanların dertleri dinlenmeli, küsler varsa barıştırmaya çalışmalı, düğün yapanların meşru çerçevede düğünlerine iştirak edilmeli, maddî yardıma ihtiyacı olanlar gözetilmeli, doğrudan büyük bir yardım yapılamayacaksa bile çocuklarına harçlık bırakılmalı, küçük de olsa evlerine hediyeler alınmalı.. ve bütün bunlar bir sıla-i rahim şuuruyla ve Allah’ın rızasına nail olma gayesiyle yapılmalıdır.
     
    Son düzenleme: 23 Şubat 2014