Akil ne anlama gelir

Konusu 'İslami sözlük' forumundadır ve Lasey tarafından 23 Ocak 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    AKIL

    Sözlükte "menetmek, engellemek, alıkoymak, bağlamak, sığınmak ve tutmak" gibi anlamlara gelmektedir. Akıl terim olarak düşünmek, duyu vasıtalarıyla idrak etmek sûretiyle bilinmesi mümkün olan şeyleri bilme ve anlama gücü, iyiyi kötüden ayırt etme kabiliyeti, varlığın hakikatını idrak melekesi, maddî olmayan, fakat maddeye tesir eden cevher demektir. Bu tanımın bir uzantısı olarak bazıları aklı Cenab?ı Hakk'ın insan bedenine müteallik halk ettiği ruhanî bir cevher ya da kalpde hak ve batılı birbirinden ayıran, insanı koruyan, kale içine alan ve helak edici yollardan uzaklaştıran kalbî ve ruhî bir kuvvet olarak kabul etmişlerdir. Kur'an'a göre insanı diğer varlıklardan farklı kılan, onun her türlü davranışlarına anlam kazandıran ve ilahî emirler karşısında sorumlu kılan ancak akıldır. Kur'an'ın toplam kırk dokuz yerinde geçen akıl, bilgi edinmeye yarayan bir güç ve doğru düşünmenin ölçüsü olarak sunulmuştur. Bu ayetlerden ikisinin meali şöyledir: "(Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kafirlerin durumu; sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler." (Bakara, 2/171) "Ve: şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennem'in mahkumları arasında olmazdık! diye ilave ederler." (Mülk, 67/10) Kelam ekolleri de aklın mahiyeti hakkında farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Ahmet ibn Hanbel ve Haris el-Muhasibî, aklın; "faydalıyı zararlı olandan ayırt etmesi için Allah tarafından insana doğuştan verilen bir tabiat (garîze)" olduğunu belirtmişlerdir. Maturidî'ye göre akıl, "varlıkları ve onlarla ilgili bilgileri tasnif ederek sonuçlar çıkaran ve insana kıyas yapma gücü veren zihnî bir alettir." İmam Eş'arî de aklı, "vacip, mümkün ve muhal olan hususları bilmek" şeklinde tarif etmiştir. Mutezile ekolüne mensup bilginler ise aklı, "Hakikatin bilinmesini sağlayan kaynak veya insanı diğer varlıklardan ayıran ve nazarî bilgilerin öğrenilmesini sağlayan bir güç" olarak değerlendirmişlerdir. Aklı ruhî bir güç olarak kabul eden Elmalılı M. Hamdi Yazır, onu duyulardan hareketle duyularla elde edilemeyen bilgiyi bizzat keşfeden idrak aleti diye tarif etmiştir. Sonuç olarak kelamcılar; aklı duyu organlarının ve beynin çalışmasından doğan maddî bir kuvvet kabul eden natüralist, materyalist ve sansüalist filozofların aksine, onu insanda doğuştan mevcut olan ruhî bir güç olarak kabul etmişlerdir. Kelamcılara göre akıl, genel olarak iki kısma ayrılır: 1- Garîzi akıl: Her insanda doğuştan var olan ve insanın diğer canlılardan ayrılmasını sağlayan asıl akıldır. Bu, aynı zamanda deney ve düşünme yoluyle elde edilen bilgilerin de esasını teşkil eder. 2- Müktesep akıl: Garizî aklın kullanılmasıyla kazanılan akıldır. Sezgi, deney, düşünme ve öğrenim yoluyla oluşan bu tür akla mesmu', müstefad ve tecrübî akıl adı da verilir.