Akaid: Akideler, kaideler, İslamın inanç ve iman esasları manasına gelmektedir. AKAİD KELİMESİNE ÖRNEK Cafer-i Sadık (r.a), küçük yaştan itibaren ilim, ibadet, fazilet ve ahlakta zirve bir aile ve muhitte yetişmiştir. Enes bin Malik ve Sehl bin Sa‘d (radıyallahu anha) gibi sahabilerden; Ata, Zühri, Urve, İkrime ve Nafi gibi meşhur tabiin alimlerinden, akāid, tefsir, hadis, fıkıh gibi İslami ilimleri en üst seviyede tahsil etmiştir. ***** "Ehl-i İslamın, müslüman olan sultana yardım etmeyi kendilerine bir borç bilmesi gerekir ve Şeriati yüceltme ve de dini güçlendirme hususunda sultanı yönlendirmeleri icab eder. Sultana olan bu destekleri gerek sözlü gerekse fiili olabilir. En acil destek, sözlü olanıdır. Bunun da en iyisi, şer’i meseleleri beyan ve akāid esaslarını Kur’an, Sünnet ve İcma-ı Ümmet’e uygun bir şekilde izah etmektir. Böylece aradan birtakım sapık ve bid’atçilerin çıkıp yolu tıkamasına ve durumu bozmasına mani olunur. Bu nevi yardım, ahireti gözeten Ehl-i Sünnet alimlerine mahsustur. Zira bütün gayreti dünyalık peşinde koşmak ve basit menfaatler elde etmek olan alimlerle beraber olmak, öldürücü zehirdir. Bunların fesadı başkalarına da sirayet etmektedir. ***** Şeriatin üç kısmı vardır: İlim (akāid ve fıkıh), amel ve ihlas (tasavvuf). Bu üçü gerçekleşmeden şeriat tahakkuk etmez. Şeriat ne zaman yaşanırsa, işte o zaman bütün dünyevi ve uhrevi saadetlerin üzerinde olan Cenab-ı Hakk’ın rızası kazanılmış olur. ***** İmam-ı Rabbani Hazretleri’nin zamanında bozuk fikirler ve batıl akımlar iyice çoğalmıştı. Çoğu müslümanın akāidi sarsılmış, ibadet ve muamelatı ifsad olmuştu. Buna çok üzülen İmam-ı Rabbani bütün gücüyle çalışıp gayret ederek insanlara tekrar Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat yolunu talim ediyordu. ***** Hizmet ehli öncelikle, ebedi istikbalini temin edecek bilgilerle mücehhez olmalıdır. Batıl düşünce ve inançlara kapılmamak için, sıhhatli bir akaid bilgisi edinmelidir. ***** İslam akaidine göre ölüm, bir yok oluş değil tıpkı anne rahmindeki bebeğin oradan irtibatını keserek dünyaya doğması gibi, ruhun bu fani alemden kurtulup ebedi bir hayatın sabahına doğmasıdır. İnsanoğlu burada dünyadaki yaşadığı hayattan hesaba çekilecek, bunun neticesine göre sonsuz bir saadete ulaşacak veya -Allah muhafaza buyursun- nihayetsiz bir azaba duçar kılınacaktır.