İslam dinine göre hayat, dünya yaşamıyla sınırlı değildir. Dolayısıyla ölüm, bir yok oluş değil, yeni ve sonsuz bir hayatın başlamasıdır. Ahiret inancı olan kimsenin, hayatı, itina ve disiplin içinde olur. Sorumluluk duygusu en üst seviyede gelişir. Bunun sonucunda çıkarcılık, aşırı hırs ve dünyaya aşırı bağlılık gibi dinin doğru bulmadığı hareketler, yerini huzur ve güven duygusunun hakim olduğu bir yaşama bırakır. İslam dininin gayesi, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaktır. Ölümün bir son oluş olmadığını ve yaptıklarının karşılığını göreceğini bilen insan, Cenab-ı Hak’tan hakkıyla korkar. Kimseye kötülük etmez. Herkese iyilik eder. Cenab-ı Allah'a ayrıca ahirete inana insan adalete riayet eder. Zira Cenab-ı Hakk'ın adil olduğunu ve adaletinin ahirette tam olarak tecelli edeceğine inanır. Kendisi için istediği şeyleri başkası için de ister. Nefsi için olumsuz gördüğü şeyleri başkası içinde kötü görür. Yüce Allah’a tevekkül ve itimat duyar. Büyüklerine saygılı, küçüklerine karşı ise merhametli olur. Bu güzel haraketler, ahirete imanın dünya hayatını anlamlandırmaya katkısının bir sonucudur. Ahirete iman, insanın sorumluluk duygu ve düşüncesini geliştirir. O’nun kötülüklerden sakınmasını ve iyi şeyleri davranış haline getirmesini sağlar. Ahirete iman, dünyada yapılan her davranışın karşılığının görüleceğine ve öldükten sonra tekrar diriliş yurdu olan ahirette bunlardan hesaba çekileceğine inanmaktır. Ahiret hayatı, kişilerin dünya yaşantısını anlamlandırmalarına katkı sağlar. Dünyada söylenen her lafın ve yapılan her türlü davranışın ahirette sorgulanacağı gerçeği, bireyleri güzel ahlaka yöneltir. Allah Azze ve Celle tarafından insana verilen aklın görevlerinden biri, nefis muhasebesi yapmak ve ölümden sonrası için hazırlanmaktır. Ahiret gününde sorguya çekilme inancı,insanı bencillik ve aşırılıklartan alıkoyar. Kişinin başkalarına karşı daha saygın olmasını sağlar. Yaptığı her haraketin ve söylediği her sözün hesabını yapar. Doğru ve dürüst olmaya çalışır. Haksızlıktan ayrıca haram yemekten esirgenir.
