ADET: 1. Bir şehir ve memleketteki insanların, yapageldikleri usûller, gelenekler, alışılmış şeyler. An'ane, örf. (Bkz. İlgili maddeler) Her memleketin adeti başka başkadır. Hatta bir memleketin adeti zamanla değişir. Bulunduğu şehrin dîne uygun olan adetine uymamak şöhret ve tahrîmen (harama yakın) mekrûh olur. (İmam-ı Rabbanî) Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem yaptığı ve kaçındığı şeyler iki kısımdır: Birisi, ibadet olarak yaptığı ve kaçındığı şeylerdir ki, her müslümanın bunlara tabi olması, uyması lazımdır. İkincisi bulundukları memleketin adeti olarak yaptığı şe ylerdir. Bunları yapmak mecbûrî değildir. adete bağlı şeylerde de Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) uymak dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere ve hayırlara yol açar. (Abdülhakîm Arvasî) Müslüman olmayanların yaptıkları ve kullandıkları şeylerden haram olmayıp, insanlara faydalı olanları yapmak ve kafirlere benzemeği düşünmeyerek kullanmak günah değildir. Pantolon, çeşitli ayakkabı, çatal, kaşık kullanmak, yemeği masada yemek, herkes in önüne ayrı tabaklar içinde koymak, ekmeği bıçakla dilimlere ayırmak ve çeşitli eşya ve aletleri kullanmak hep adete bağlı şeyler olup, mübahdırlar. Bunları kullanmak bid'at (günah) olmaz. Böyle adetlerden faydalı olmayanları, çirkin ve kötülenmiş olanları kullanmak ve yapmak haram olur. (Abdülgani Nablüsî, İbn-i abidîn) 2. Kitab, sünnet, icma' ve kıyasdan sonra ikinci derecedeki dînî delillerden biri. Dînin ve aklın beğendiği şeyler. Dinde nass (ayet-i kerîme ve hadîs-i şerîf) ile açıkça bildirilmiş olmayan bir hükmü anlamak ve bildirmek için umûmî adetler delîl olur. adetin umûmî olması için Eshab-ı kiram radıyallahü anhüm zamanından kalma ve müctehidlerin (Kur'an-ı kerîm ve had îs-i şerîfden hüküm çıkarabilen derin alimlerin) kullanmış olmaları ve devamlı olmaları lazımdır. Muamelattaki (ticaret, rehin, hîbe, mîras, kiralama, vekalet v.s.) hükümler için bir beldenin nass'a aykırı olmayan adetleri delil olur. Bunları fıkıh alimleri anlıyabilir. Zamanın değişmesi ile örf ve adete dayanan ahkam (hükümler) değişebilir. Nass'a (ayet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere) dayanan ahkam (hükümler) zamanla değişmez. Böyle hükm-i küllî (genel hükümler) değişmeyip, bu hükmün hadiselere tatbîki zamanla değişebilir. (İbn-i abidîn, Ali Haydar Efendi) Adet Görme: Aybaşı hali. Kadınlardan ve ergenlik, evlenme çağına gelmiş olan kızlardan her ay belli günlerde kan gelmesi hali. (Bkz. Hayz) Adet Zamanı: Kadında ve ergenlik çağına gelmiş olan kızlarda hayız (adet) kanı görüldüğü andan kesilmesine kadar olan günlerin sayısı. Hanefî mezhebinde adet zamanı en çok on gündür. En az üç gündür. Şafiî ve Hanbelî mezheblerinde en çoğu on beş gün, en azı bir gündür. (İbn-i abidîn) Bir kadının adet ve temizlik zamanı çok defa her ay aynı gün sayısında olur. Burada bir ay demek, bir adet görmenin başından, ikinci adet görmeye kadar geçen zaman demektir. adet zamanı belli olan kadın, bir kerre başka sayıda adet kanı görürse, adet zamanı değişir. (İbrahim Halebî) Adette Bid'at: Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem ve dört halîfesi zamanında olmayıp, ibadet etmek ve sevab kazanmak niyyeti ve kasdı olmaksızın sonradan meydana çıkarılan şeyler. adette bid'at, hadîs-i şerîfde dalalet (sapıklık) olarak bildirilen bid'atlardan değildir. Bunların kullanılması günah değildir. Un eleği, çatal, kaşık kullanmak ve kahve içmek gibi şeyler adette bid'attir. (Hadimî) Adet-i İlahiyye: Sünnet-i ilahî; Allahü tealanın kanûnu. Allahü tealanın bir şeyi yaratmak için arada bulundurduğu sebebler. Bu sebebler tecrübe ile anlaşılır. Allahü tealanın adet-i ilahiyyesi şöyledir ki, her şeyi bir sebeble yaratmaktadır. Fakat sebeblerin, vasıtaların, O'nun yaratmasına hiç te'sirleri yoktur. O'ndan başka yaratıcı yoktur. (Seyyid Şerîf Cürcanî) Rızık, maaşa, mala, çalışmaya bağlı değildir. Böyle olmakla beraber, çalışmak farzdır. Çünkü Ef'al-i ilahiyye (Allahü tealanın işleri) sebebler altında meydana gelir. adet-i ilahiyye böyledir. Sebebleri aramak ve öğrenmek istememek adet-i ilahiyyeyi bozmak olur. (İmam-ı Gazalî) Allahü teala her şeyi bir sebeb altında yaratmaktadır. Bir iş yapmak ve bir şeyi elde etmek için bu işin sebeblerine yapışmak lazımdır. Mesela buğday elde etmek için tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lazımdır. İnsanın işleri, Allahü tealanın bu ade t-i ilahiyyesi içinde meydana gelmektedir. (Muhammed Ma'sûm-i Farûkî) adet-i ilahiyye şöyledir ki, insan nasıl yaşadı ise, öyle can verir. Bunun aksi olmuş ise de nadirdir. Mûcize ve keramet gibi şeyler ise, adet-i ilahiyye dışında meydana gelir. (Şerefeddîn Yahya Münîrî) Allahü tealanın adet-i ilahiyyesindendir ki, fitne ve fesad sebebiyle gelen zelzele, kıtlık gibi musîbet ve felaketler umûmî olur. İyi kötü herkese gelir. Sebeb olanlara ceza, sebeb olmayanlara, mazur görülenlere yani fitnenin çıkıp yayılmasına mani olamayarak, kalbleri ile buğz edenlere şehîdlik nasîb olmak üzere mükafatdır. (Abdülhakîm Arvasî) Adet-i İslam: İslam adeti. Küfür alameti olmayan ve en az iki müslüman tarafından kullanılan adetle ilgili şeyler. Haramlar adet haline gelirse yine helal olmazlar. Küfür alametleri adet olup müslümanlar arasında yayılsa da, yine adet-i İslam olmazlar. Küfür alameti olmakdan çıkmazlar. (Abdülhakîm Arvasî)