Abese Suresi Hakkında Bilgi (سورة عبس) Kur’an-ı Kerim’in sekseninci suresi. Abese fiilinin masdarı olan abs, “hoşnutsuzluk sebebiyle yüzdeki ifadenin değişmesi, yüz ekşitme, surat asma ve kaş çatma” gibi manalara gelir. Necm suresinden sonra nazil olan Abese suresinin Mekki olduğunda ittifak vardır. ayet sayısı kırk ikidir. Adını ilk kelimesinden almış olup on beşinci ayetteki sefere (amelleri yazan melekler) ve otuz üçüncü ayetteki sahha (kulağı sağır edecek şiddetteki ses; kıyamet) kelimelerinden dolayı Sefere veya Sahha suresi diye de anılır. Fasılaları (ا - ه - م) harfleridir. Abese suresinin nüzul sebebi olarak şu olay nakledilir: Hz. Peygamber bir gün, Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden Utbe b. Rebia, Ebu Cehil, Ümeyye b. Halef ve Abbas b. Abdülmuttalib ile konuşuyordu; onların müslüman olmalarını istiyor ve bu konuda gayret gösteriyordu. Bu sırada ama sahabilerden İbn Ümmü Mektum yanlarına gelerek Hz. Peygamber’den kendisine bir ayet okumasını istedi. “Ey Allah’ın elçisi, Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret!” dedi ve onun başkalarıyla meşgul olduğunu farketmediğinden bu sözünü birkaç defa tekrarladı. Konuşmasının kesilmesinden dolayı canı sıkılan ve bu hoşnutsuzluğunu yüz ifadeleriyle açığa vuran Hz. Peygamber, onunla ilgilenmeyerek yanındakilere döndü ve konuşmasını sürdürdü. Konuşmasını bitirip kalkacağı sırada Abese suresi nazil oldu. Surenin ilk on altı ayetinden meydana gelen bölümü, Hz. Peygamber’i bu tavrından dolayı uyaran ve nasıl davranması gerektiğini açıklayan bir muhteva taşımaktadır; bu hususta diğer surelerde de bazı ayetler vardır (bk. el-En‘am 6/52; el-Kehf 18/28). Hz. Peygamber, bu olaydan sonra İbn Ümmü Mektum ne zaman yanına gelse, “Ey rabbimin beni kendisi hakkında uyardığı kişi, merhaba, hoş geldin!” diyerek onunla yakından ilgilenir, iltifatta bulunur ve ihtiyacını sorardı. Hz. Hatice’nin dayısının oğlu olan İbn Ümmü Mektum, Bilal’le birlikte Resulullah’a müezzinlik yapmıştır. Peygamber hemen her gazaya çıktığında Medine’de kalanlara namaz kıldırmakla onu görevlendirmiştir (daha fazla bilgi için bk. İBN ÜMMÜ MEKTuM). Abese suresinden önceki Naziat suresi Hz. Peygamber’in bir uyarıcı olduğuna dair ifadelerle son bulurken, bu sure bizzat Peygamber’in uyarılması, ayrıca öğüt ve uyarının kimlere fayda vereceği konusuna dikkat çekerek başlamaktadır. Hz. Peygamber’e, kalpleri öğüt almaya, gerçeği anlamaya yatkın ve arzulu kimselerle ilgilenmesi tavsiye edilirken, dünya nimetleriyle şımararak bir umursamazlık içinde haktan yüz çevirenlere karşı tebliğden öte bir sorumluluk taşımadığı hatırlatılmaktadır. Hak ve hakikatin apaçık ortada olduğu, dileyenin ona talip olabileceği, asıl ilgi gösterilmesi gerekenlerin hidayete ulaşmaya istekli kimseler olduğu ifade edilmektedir. Daha sonraki ayetlerde ise Allah’ın nimetlerinden bahsedilerek insanın nankörlüğü dile getirilmekte, bu nimetler üzerinde düşünmeyen, nimetlerin şükrünü eda etmeyen insanların acıklı sonu, kıyametten muhtelif tablolar çizilerek belirtilmektedir. Enes b. Malik’in rivayetine göre bir gün Hz. aişe, “ahirette çıplak mı haşredileceğiz?” diye sormuş, Hz. Peygamber de “Evet” diye cevap vermiş. Bunun üzerine aişe, “Çıplak olmaktan dolayı vah başımıza geleceklere!” diyerek üzülünce bu surenin, “O gün herkesin kendine yetecek bir derdi ve işi vardır” mealindeki otuz yedinci ayeti nazil olmuştur. ayetten anlaşıldığına göre, kıyamet günü hiç kimse bir başkasının durumuyla ilgilenme fırsat ve imkanını bulamayacak, herkesin derdi başından aşkın olacaktır.