Abdülkerim efendi kimdir

Konusu 'Biyografiler' forumundadır ve saadet tarafından 5 Temmuz 2016 başlatılmıştır.

  1. saadet

    saadet Moderatör Admin


    Abdülkerim efendi kimdir



    Osmanlı Devleti’nin altıncı şeyhülislâmı. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. 1495 (H. 900) senesinde Edirne’de vefât etti. Edirne’de Sultan Câmii yakınında kendi yaptırdığı Sıbyân mektebinin bahçesine defnedildi.

    Abdülkerîm Efendi, Sultan İkinci Murâd Han’ın beylerinden Mehmed Ağa tarafından Balkan memleketlerine yapılan bir fetihte devşirilen çocuklarla Osmanlı payitahtına (başşehrine) getirildi. Yapılan zekâ testi sonrası seçilip ilim ve edeb öğretildi. Mehmed Ağanın himayesinde İslâm terbiyesine göre yetiştirildi. Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Arabça ve Farsça öğrendi. Mehmed Ağa tarafından Şehzâde Mehmed’e (Fâtih) hediye edildi. Saray âdabını öğrendi. Zamanın meşhur âlimlerinden Alâaddîn Ali Tûsî, Molla Fenârî’nin (rahmetullahi aleyh) oğlu Muhammed Şâh Fenârî ve Alâaddîn Tûsî’nin talebesi Sinân-ı Acemî’den okudu. Aklî ve nakli ilimlerde üstün bir dereceye yükseldi. İstanbul’un fethinden önce müderris oldu. Fetihten sonra açılan medreselerle Sahn-ı semân medreselerinde müderrislik yaptı.

    Abdülkerîm Efendi, 1458 (H. 863) târihinde getirildiği Kazaskerlik makamında sekiz sene kaldı. 1466 (H. 871) senesinde Molla Gürânî’nin (rahmetullahi aleyh) vefât etmesiyle şeyhülislâm oldu. Vefâtına kadar bu vazifede kaldı.

    Molla Abdülkerîm Efendi, güzel ahlâkı, cömertliği ve insanlara olan şefkat ve merhameti ile çok sevildi. Sayısız talebe yetiştirip, halktan ve yüksek tabakadan pek çok kimseye nasîhatlarda bulundu. İnsanların günahlarına tövbe edip sâlih amel işlemesine ve bir çok kâfirin müslüman olmasına vesîle oldu. Herkes tarafından sevildi ve hürmet gördü.

    Kitap yazmak için fazla vakit bulamayan Abdülkerîm Efendi Sa’deddîn Teftazânî’nin (rahmetullahi aleyh) eserlerinden Telvîh’in baş kısmına ve Metâlî’ye haşiyeler yazdı.

    AKILLILARIN DURAĞI

    Fâtih Sultan Mehmed Han’ın vezirlerinden Mahmûd Paşa’ya yakınlığı ile tanınan Molla Vildân anlatır: “Bir gün Mahmûd Paşa, söz arasında beni çok sevdiğinden bahsetti. Ben de, onun Molla Abdülkerîm Efendi’ye olan ilgisinden bahisle; “Siz, benden çok Abdülkerîm Efendi’yi seversiniz” dedim. Bunun üzerine; “Evet, doğru söyledin” dedi. Ben; “Molla Abdülkerîm sizin Cennet’e girmenize sebeb mi olacak ki, bu kadar çok seviyorsunuz?” deyince, Mahmûd Paşa; “Cennet’e sokacak desem de olur. Çünkü o, benim günahlardan tövbe etmeme vesîle oldu. Fâtih Sultan Mehmed Han’ın kapıcıbaşısı iken, bir günâha mübtelâ olmuştum. Bir sabah Abdülkerîm Efendi, evimizi şereflendirdi. Bir müddet sohbetten sonra, ayağa kalktı. Hürmet ve tazimle kapıya kadar yolcu ederken, bana döndü ve; “Dünyâ ve âhiretine yarar bir sözüm var ki, iyi dinleyip kötülüklerden sakınasın” dedi. Ben de; “Buyurun” dedim. Sözüne devamla; “Elhamdülillah, ilim sahibisin ve pâdişâhın da yakınlarındansın. Çok geçmeden vezirlik makamına yükseleceğin aşikârdır. Ne yazık ki, içini ve dışını günâh pisliklerinden temizlemeye gayret etmezsin. Vezirlik makamı, akıllı kimselerin durağıdır. Osmanlı Devleti’nin yüce dîvânı, temiz insanların toplandığı bir yerdir. Gel kerem eyle, içini o günâh pisliklerine bulama ve dalâlet çukurlarına düşüp çabalama!” dedi. Bana bu nasihatleri verirken, hava soğuk olmasına rağmen boncuk boncuk ter döktüm ve o ânda tövbe ederek bildirdiği yoldan ayrılmadım” dedi. Bunun üzerine; “Gerçekten onu sevmek yalnız size değil, bize de vâcib oldu demekten kendimi alamadım.”