İmam Rabbani hazretleri kimdir hayatı

Konusu 'İslam büyüklerinin hayatları' forumundadır ve Adile tarafından 18 Ocak 2014 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    İmam Rabbani hazretlerinin hayatı

    Hindistan'da yetişen en büyük veli ve alim. "Silsile-i aliyye" denilen İslam alimlerinin 23. dür ismi, Ahmed bin Abdülehad bin Zeynel'abidin'dîr. Lakabı Bedreddîn, künyesi Ebü'l-Berekât'dır 1563 (H.971) yılında Hindistan'ın Serhend (Sîhrind) şehrinde doğdu.

    İmam-ı Rabbani ismîyle tânınmıştır İmam-ı Râbbani, Rabbâni alim demek olup, kendîsine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilîm ve amel bakımından eksîksiz ve kamil, olgun alîm demektîr. Hicri ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı "Müceddid-i elf-i sani", ahkam-ı İslamiye ile tasavvufu birleştirmesi sebebiyle, "Sıla" ismi verilmiştîr.

    Hazreti Ömer'in soyundân olduğu için ,"Fâruki" nesebiyle anılmış ve Serhend şehrînden olduğu için de oraya nîsbetle, "Serhendi" denilmiştîr. Bütün bu vasıflarıyla birlikte ismi, İmâm-ı Rabbâni Müceddid-i elf-i sani Şeyh Âhmed-i Fâruki Serhendi'dîr kuddise sirruh İmam-ı Rabbani Hazretleri ilk tahsiline, babasından ders alarak başlamıştır. Küçük yaşta Kur'ân-ı Kerimi ezberlemiştîr ve sesi güzel olduğundan, Kur'an-ı Kerimi bülbül gibi okurdu ilminin çoğunu babasından ve bir kısmını da zamanının meşhur alimlerinden öğrenmiştir. Babasından ders aldığı esnada, çeşitli ilimlere aît küçük kitâpları ezberlemîş ve bâbasından aldığı dersleri tamamlayınca, Siyalkut şehrine gidip orada, Mevlâna Kemaleddin Keşmiri'den ilim öğrenmiştir. Mevlana Kemâleddin meşhur alîm Âbdülhakim-i Siyalkuti'nin de hocası olup, zamanının en yüksek alîmidîr.

    Allah'u Azze ve celle ona öyle manevi ilîmler ihsan etmişti ki hocası Baki-billah da bu yeni ilimlere kavuşmak için huzuruna gelîr, hürmetle otururdu. Hatta bir gün geldîği zaman, İmam-ı Râbbani'yi kalbi ile meşgul görüp, odaya gîrmedi, hizmetçîye de haber verip; "Rahatsız etme!" dedi ve sessizce kapıda beklemiştîr. Bir müddet sonra İmam-ı Rabbani hazretleri kâlkp; "Kâpıda kim var?" deyince üstadı; "Fâkir Muhammed Bâki." dedi ve bu ismi duyunca kapıya koşup, edep ve tevazu ile karşıladı.

    İmam-ı Rabbani Hâzretleri, benzeri az yetişen, müstesna bir İslâm alimi ve büyük bir mürşîd-i kamildîr. Fahri Kainat Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'in vefatından bin sene sonra da İslam düşmanları dine, imana insafsızca saldırmışlardı. Allah'u Azze ve celle kullarına acıyarak, İmam-ı Rabbani gibi bir müceddid yarattı ve ona derin ilimler ihsan eyledi ve onun vasıtâsı ile din düşmanlarının korkunç sâldırısını durdurdu hakkı batıldan ayırıp, çok kalblerden batılı kaldırdı. Bu yüce İmam'ın mektup ve kitapları, insanları gafletten uyandırdı ve dünyaya ışık saldı yani Allah'u Teala onu, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'den bin sene sonra, din-i İslamı yenilemek ve kuvvetlendirmek için göndermîşti.

    İmam-ı Rabbani Hazretlerinin dine senelerce yaptığı bu büyük hizmetleri, sağlam, ikna edîci delîllerle sapık fikîrlerinin çürütüldüklerini, Ehlisünnet itikadının ve doğru din bilgilerinin yayıldığını, bid'atlerin kalktığını gören bazı sapık kimseler, ona cephe aldılar hased ve iftira etmeye başladılar.

    İmam-ı Rabbani Hazretleri 1615 (H.1024) yılında, 53 yaşlarında iken, talebelerinden çok sevdiklerine; "Benim ömrüm ve hayatım hakkındaki kaza-yı mübremin altmış üç sene olduğunu ilham ile bana bildirdiler." buyurdu. Ve buna çok sevindi çünkü Fahri Kainat Efendimiz (s.a.v)'e tabi olmasının çokluğu, yaş bakımından da uymakla belli oluyordu ve aynı zamanda bu hususta Hazret-i Ebu Bekr'e, Hazret-i Ömer'e ve Hazret-i Ali'ye de uymuş oluyordu.

    1623 (H.1032) yılında Ecmir'de iken; "Vefat etmemîn yakın olduğuna dair işâretler, alametler görülmeğe başlâdı." buyurdu. Serhend'de bulunân kıymetli oğullarına mektup yazıp; "Ömrümüzün sona ermesi yakındır." buyurdu. Babalarının hasretî ve ayrılığı ile yanân, evliyanın gözlerinin nuru kıymetli oğulları, bu mektubu alınca, bâbalarının bulunduğu yere hareket ettîler. Huzuruna kavuşunca, bîr gün, bu yüksek oğullarını hususi odâya çağırdı. Buyurdu ki: "Kıymetli oğullarım, bu dünyaya hiçbir şekilde nazarım ve bağlılığım kalmadı. Öbür dünyaya gitmek icab ediyor, gitme ve yolculuk alametleri görünmeğe başladı."
    Vefatı 1624 (H.1034) senesi, Safer ayının 28, kuşluk vakti vaki oldu.