Hz. Muhammed (sav)'in sünnetleri konu alan ayetler

Konusu 'Kuran-ı Kerim ayetleri' forumundadır ve Lasey tarafından 13 Ekim 2015 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Hz. Muhammed (s.a.v)iın müminler için taşıdığı hayati önem, O'na hitap eden ayetlerde şöyle vurgulanır:

    "Şüphesiz, Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ki Allah’a ve Resulü’ne iman etmeniz, O’nu savunup-desteklemeniz, O’nu en içten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O’nu (Allah’ı) tesbih etmeniz için. Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir." (Fetih Suresi, 8-10)

    Resul-i Ekrem Efendimiz'e (s.a.v) biat eden, Cenab-ı Allah’a biat etmiştir. Bu İlahi kuralla ilgili olarak Rabbimiz, başka bir ayette şöyle buyuruyor:

    "Kim Resulullah’a itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur..." (Nisa Suresi, 80)

    Bu ayetten "Resul-i Ekrem Efendimiz'e itaat" kavramının ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. İşte bu kavramın önemi, Resul-i Ekrem Efendimiz'in (s.a.v)az önce değindiğimiz "örnek olma" vasfının yanında, ikinci bir vasfından, "hüküm koyucu” özelliğinden kaynaklanmaktadır. Kuran göstermektedir ki, Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’ın emirlerine ve koyduğu kullara uymak, aynı Allah Azze ve celle’nin kitabındaki ayetlere uymak gibi farzdır. Nitekim bir başka ayette, Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in sözkonusu yasaklama ve emretme yetkileri hakkında Rabbimiz şöyle buyuruyor:

    "Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır." (Araf Suresi, 157)

    Cenab-ı Allah bir diğer ayette ise şöyle buyuruyor:

    "... Resul size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah’tan korkun..." (Haşr Suresi, 7)

    Bu ayetler, Hz. Muhammed (s.a.v)’in, Kuran’da haram kılınmış olan şeylerin dışında da bazı şeyleri ümmetine yasaklayabileceğini göstermektedir. Bu nedenledir ki, Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurur:

    "Sizi bir şeyden men ettiğim zaman ondan kesinlikle kaçının. Bir şey emrettiğimde ise, onu gücünüz yettiğince yerine getirin."(Buhari, İ’tisam 2)

    Başka ayetlerde de Hz. Muhammed (s.a.v)’in sözkonusu "hüküm koyucu" özelliği haber verilir. Müminlerin anlaşamadığı herhangi bir konu, iman edenler tarafından Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’e götürülür ve en hayırlı sonuç bu şekilde elde edilir.

    "Ey iman edenler, Allah’a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve elçisine döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir." (Nisa Suresi, 59)

    Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in sözkonusu hüküm verici özelliği o denli kesindir ki, Cenab-ı Allah müminlerin bu hükme kalplerinde hiçbir sıkıntı duymadan seve seve itaat etmelerini bildirmiştir:

    "Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar." (Nisa Suresi, 65)

    Bir başka ayette, Peygamberimiz (s.a.v)’in hükmünün kesinliği şu şekilde buyrulur:

    "Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır." (Ahzab Suresi, 36)

    Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in bu "hüküm verici" vasfına karşı çıkmak, onun verdiği hükme karşı gelmek ise inkarcılıktır.

    "Kim kendisine ‘dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan sonra, elçiye muhalefet ederse ve mü’minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!..." (Nisa Suresi, 115)

    Hz. Muhammed (s.a.v)’in hüküm koyuculuğu ve örnek olma vasfı, Kuran’da bu denli muhkem bir biçimde açıklanmışken, Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in sünnetinden yüz çevirmeyi savunmak, kuşkusuz Kuran’a aykırı bir düşüncedir. Muhammed Esed’in de veciz bir şekilde ifade ettiği gibi, "Her yaptığı işte ve her emrinde ona ittiba etmek, İslam’a ittiba etmenin kendisidir. Onun sünnetinden uzaklaşmak ise islam’ın hakikatinden uzaklaşmaktır." (Muhammed Esed, el-İslam ala Mufterakit-Turuk, s. 110)


    Tüm bu ayetler, "sünnet’i terketmiş İslam" kavramının, Kuran’a aykırı bir batıl inanç olduğunu göstermektedir. Din, Kuran ve Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) ile birlikte bir bütündür. Birinin eksilmesi sözkonusu olamaz.